Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Sosyal bütünleşme mi asimilasyon mu?
#1

Geçtiğimiz günlerde temeli atılan “cami-cemevi projesi” ile ilgili farklı değerlendirmeler devam ediyor. Yurtiçinden ve yurtdışından projeye destek verenler olduğu gibi, tereddüt ortaya koyan yahut itiraz edenler de gözleniyor.

İfade etmek gerekir ki bu değerlendirmeler projenin bazı önemli detaylarının bilinmesine vesile olduğu için de yararlı oluyor. Sosyal bütünleşmede toplumsal istikrar ve barış, farklı çevrelerin birbirleri hakkında doğru bilgiye sahip olması, karşılıklı olarak önyargıları kırması, ortak değerleri vurgulaması, ayrılıkların köken ve nedenlerini konuşmasına bağlıdır. Birbirleri hakkında gerçek dışı, yer yer karalayıcı ya da aşağılayıcı bakışların söz konusu olduğu toplumlarda “kardeşlik, dostluk, dayanışma” gibi ilkeler kuru kelimelerden ibaret kalıyor. Alevilerin ve Sünnilerin birbirlerini yeterince tanıdığını, tarihten intikal eden önyargıları yıktıklarını, ortak paydalarından haberdar olduklarını, ortak problemler konusunda karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını söylemek maalesef hemen hemen imkansız.

Alevilik tarih boyunca “kapalı toplum” olarak varlığını devam ettirmiş, içe kapanmış ya da kapanmak zorunda kalmış bir sosyal yapıdır. Baskılara karşı oluşturulan bu korunma refleksi ne yazık ki bazı çevrelerde spekülasyonlara yol açmış ve tertemiz topluluklara insanlıkla bağdaşmayan iftiralar atılmıştır. Öte yandan Sünniler de Alevilere kendilerini anlatamamış, söz gelimi, Yezid yanlısı olmadıklarını, aksine her zaman Hz. Hüseyin’in yanında yer aldıklarını, Ehl-i Beyt’e içten sevgi duyduklarını paylaşamamış, dolayısıyla da kimi zaman Yezidî olarak anılmaktan kurtulamamışlardır. Modern dönemde bilgi eksikliğinin belli oranda azaldığı, önyargıların kırılmasında yine kısmî iyileşmeler olduğu elbette ifade edilmelidir. Ancak bu konuda daha alınacak çok yol olduğu muhakkaktır. Bunun için her iki kesim çeşitli vesilelerle daha sık bir araya gelmeli, birbirleri hakkında daha çok bilgiye sahip olmalıdırlar. Aleviler ve Sünniler geçmişten günümüze çok geniş bir ortak alanı paylaşır. Zira hem Alevilik hem de Sünnilik İslam’ın, İslam tarihinin, İslam kültürünün birer parçasıdır. Bu çerçevede zikredilebilecek önemli bir ortaklık Ehl-i Beyt sevgisidir. Her iki kesim de Hz. Muhammed’in aile bireylerine, candan bağlıdırlar; sevgi doludurlar. Bunca ortaklıklara rağmen üzülerek belirtmek gerekir ki bu konudaki farkındalık düşük düzeyde seyretmektedir. Hatta kimi zaman ve kimi çevrelerde Alevilik ve Sünnilik birbirinden tamamen kopuk iki ayrı dünya imiş gibi sunulmaktadır. Cami-cemevi projesi öteki fonksiyonlarının yanında bu konuda da önemli bir işlevsellik gerçekleştirebilir. Başta iki dünyanın kanaat önderleri olmak üzere aynı mekana gelen insanlar, birbiriyle kuracakları samimi ilişkilere bağlı olarak ortak paydaları tespit edebilir, bunlara daha sık atıf yaparak farkındalık düzeyi daha yüksek noktalara çekilebilir. Aynı coğrafyada, aynı ülkede, aynı yerleşim merkezlerinde yaşayan kimseler olarak Aleviler ve Sünniler elbette bazı ortak sorunlarla da karşı karşıyadır. İktisadi, sosyal, aktüel nitelikteki bu sorunlar paylaşıldıkça azalır, konuşuldukça küçülür ve çözüm yolları ortaya çıkar. Birbiriyle sağlıklı iletişim içinde bulunma söz konusu olmazsa sorunlar büyür, sıkıntılar katlanır.

CAMİ-CEMEVİ PROJESİNE ELEŞTİRİLER

Proje ile ilgili olarak, hem Sünnilerden hem de Alevilerde kaygısı dile getiren, tereddüt ortaya koyan veya karşı çıkanlar da vardır. Sosyal barışa ve toplumsal bütünleşmeye katkıyı amaç edinen bu proje, kesinlikle her iki dünyadan gelen eleştirileri dikkate almak, detayları netleştirmek ve kaygıları giderecek tedbirleri almak zorundadır. Projenin fikir olarak geldiği ve destek bulduğu kişi ve çevrelerden yola çıkarak eleştiri yapanlar ile, katı bir şartlanmışlık içinde hareket eden kişi ya da kuruluşların beyanları dikkate alınmazsa, projeye Alevi dünyadan karşı çıkanlar en çok “asimilasyon” kelimesine gönderme yapıyorlar. Buna göre bu proje Alevileri camiye çağırma ve Sünnileştirme çabasına yönelik faaliyettir. Bu proje böyle bir korkuya kapı aralar mı? Projeyi gerçekleştirecek kurum yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, asla böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını, ilke olarak herkesi kendi konumunda kabul etmek ve herkese saygı göstermek gerektiği prensibini esas aldıklarını deklare etmektedir. Projeyi destekleyen bazı Alevi kanaat önderlerine göre de bu kaygı yersizdir. Zira Alevi düşüncesi ve kültürü güçlüdür; özgüven içinde olunmalıdır. Alevi inanç ve kültürünü özümseyen bir canın asimile olup kimliğini yitirmesi hiçbir şekilde düşünülemez.

Tarihte daha çok sözel kültüre dayalı olarak varlığını devam ettiren inanç ve kültürlerin modern dönemde farklılaşmaktan, başkalaşmaktan kendini koruyabilmesinin en sağlam yolu yazılı kaynaklarının gün yüzüne çıkarılmasıdır. Memnuniyet içinde belirtilmelidir ki son dönemde Alevilik ve Bektaşiliğin azımsanmayacak sayıda temel kaynakları neşredildi. Çeşitli yayınevlerinden gerek amatör gerekse akademik nitelikteki bu yayınlar asimilasyonun en büyük teminatı olarak kabul edilmelidir. Çoğunun eleştiriye ve iyileştirmeye açık yönleri bulunsa bile Buyruk neşirleri, erkânnâme neşirleri, ozanlara ait deyiş ve nefeslere ilişkin derlemeler, uluların hayat ve menkıbelerinin konu edildiği menâkıbnâmeler vb. kaynakların yayımlanmış olması Aleviliğin inanç, düşünce ve erkân boyutunu yeterince ortaya koymaktadır. Bu projede, asimilasyon kuşkularının giderilmesinin teminatı olarak bu kaynaklarının sıklıkla öne çıkarılacağı, otantik Alevi geleneğinin yaşanacağı ve yaşatılacağı, yol önderleri olan dedelerin belirleyici olacağı daha güçlü olarak vurgulanmalıdır. Basına akseden açıklamalara göre, projeye Sünni çevrelerin büyük çoğunluğu olumlu bakmakta, bir kısmı değerlendirmede bulunmamakta, çok sınırlı olarak da bazı kişi ya da çevreler kimi tereddütler ortaya koymaktadır. Tereddüt ifade edenlere göre, bu projenin kuşkuyu gerektiren en önemli yönü, aynı din içinde iki mabet oluşturma ihtimalidir; oysa bir dinde iki mabet olmaz. Proje sahipleri diğer kaygı ve tereddütler gibi bunu da ciddiye almak zorundadır. Zira her dinde farklı yorumlar ve yorum çevreleri bulunmakla birlikte mabet tektir. Ancak proje, mahiyeti ve amaçları bakımından incelendiğinde, İslam içinde iki mabet oluşturmak gibi düşüncenin söz konusu olmadığı, projenin tarihte pek çok örneği görüldüğü üzere cami tekke yan yanalığını güncellediği görülmektedir. Nitekim geçmişte Alevi dergah ya da tekkelerinin yanında mescit yahut cami bulunduğu, hiçbir baskı olmaksızın insanların kendi anlayış ve tercihleri doğrultusunda hareket ettikleri bilinmektedir.

Burada bilimsel bir gerçekliğin altı çizilmelidir: Bugün erkanın yerine getirildiği mekanlar olarak cemevleri geçmişte Alevi toplulukları için dergah ve tekke diye anılmıştır. Özellikle şehirlerde yaşayanlar erkanını, söz gelimi, Abdal Musa Dergahı, Karaca Ahmet Sultan Dergahı, Karyağdı Baba Tekkesi, Otman Baba Tekkesi gibi yerlerde; kırsal bölgelerde yaşayanlar ise dedenin yahut taliplerden birinin evinde icra etmiştir. Ancak tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla ilgili 677 sayılı kanun dolayısıyla 1925 yılından beri gerek bu mekanlar gerekse diğer tasavvufi yapılara ait mekanlar dergah veya tekke adıyla anılamamaktadır. Görüldüğü kadarıyla proje tarihsel ve teknik adlandırmalara ve tartışmalara girmeksizin, geçmişte Anadolu ve Balkanlar’da birçok örneği bulunan cami-tekke yan yanalığını yansıtmaktadır. Gerek Alevilerden gerekse Sünni çevrelerden gelen başka bir eleştiri ise bu tür ortak mekanların belli sayı ile sınırlı kalıp kalmayacağıdır. Her iki çevreye mensup kesimler bunların sembolik sayıda kalması halinde sorun olmayacağını, fakat yaygınlaşmasının doğru olmayacağını ifade ediyor. İlgililerin bu konuyla ilgili olarak kamuoyuyla paylaştıkları açıklamalar bu eleştiriyi devre dışı bırakmıştır. İfade edildiğine göre bu proje Alevilerin ve Sünnilerin iç içe yaşadıkları birkaç büyük yerleşim merkezi ile sınırlı kalacaktır.

*Prof. Dr., Marmara Üniversitesi -İLYAS ÜZÜM
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular / Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Son Yorum Yazar: çerağ
03-20-2016, 07:54 PM
Son Yorum Yazar: bektasi
03-04-2015, 12:08 PM

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi