Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Alevilik ile ilgili yaşanmış menkıbeler
#31

Allah, Resul, Ehl-i Beyt, Oniki İmam ve yol uğruna kendini adamış ve bu uğurda, yolda ölmek var dönmek yok şiarıyla başına kızıl sarık sararak ilan eden kişidir.
ALEVİ TARİHİNDE İLK KIZILBAŞLIK OLAYI
625 Tarihinde hicretin üçüncü yılında Ebu Süfyan ve Mekke’nin putperestleri büyük bir orduyla Medine’de İslam devletini kuran, Hakk’ın ilahi yasasını insanlara tebliğ eden, iki cihan Serveri âlemin güneşi güzel Muhammed’in üzerine yürür. Gönüller Sultanı Hz. Muhammed müsrik ordusunu Uhud’da karsılar. Her zaman olduğu gibi keremler sultanı, velayet sahı yanındadır. (Teberi, Rauza, İbni Esir söyle anlatırlar.) Kureymlilerden kim bayrağı aldıysa öldürüldü. Kureys bayraktarlarının arka arkaya ölümü kendilerinde yılgınlığa neden olmuştu. Bu sebepten dolayı bir durgunluk görünüyordu. Hakk’ın tebliğcisi, hakikat yolunun göstericisi, rahmet kapısı Hz. Peygamberin elinde bir kılıç vardı.
Peygamber bu kılıcı ordusuna göstererek:
— İçinizden bu kılıcın hakkını verecek birisi var mıdır?
Diye ordusuna sordu. İslam ordusunun saflarından birkaç kisi çıktıysa da güzel Resul kılıcı hiç birine vermedi.Kahramanlığıyla tanınmış iyi bir pehlivan olan Ebu Deccane bir adım ileri gelerek:
— Ey iki gözümün nuru, yüce Yaradan’ın Resulü, bu kılıcın hakkı nedir? Diye sordu. Güzel Muhammed:
—Ağzı eğilinceye kadar müşriklerle savaşmaktır, dedi.
Ebu Deccane: —Ya Resulallah! Bu kılıcı bana veriniz onunla Hakk’ın yolunda çarpışayım, taki hakkını verinceye kadar. Allah’ın Resulü kılıcı Ebu Deccane’ye verdi.Hakk sevdalısı, Allah’ın yolunun yiğit savaşçısı Ebu Deccane başına kırmızı sarık sardı ve gururlu bir şekilde yürüdü. Oradakiler ya Allah’ın Resulü bunun anlamı nedir? Diye sorarlar. Güzel Peygamber, Allah gururu sevmez ama bu sarık ve bu yürüyüş Allah ve Resulü’nün uğrunda ölmek var dönmek yok demek harekâtıdır. Ebu Deccane kılıcın hakkını fazlasıyla verir.
Güzel Peygamberimizin bu savaşta dişi kırılır ve bir çukura düşer, bunu gören Ebu Deccane kendisini Hazreti Peygamberin üzerine atar bütün oklar, mızraklar bedenine saplanır ve şehit olur. Canını Hazreti Peygamberin uğruna feda eder.İslam tarihinde ilk Kızılbaşlık olayı budur. Bu savaşta başına kırmızı sarık saranlardan biri Hazreti Hamza, Ebu Süfyan’ın karısı Hinde’nin Vahsi’ye şehit ettirdiği Hazreti Peygamberin yiğit amcası birde Keremler Sultanı Ali’yyel Murteza idi.
Hazreti Peygamber çukurda Allah’a niyazda bulundu.
Cebrail gelip ya Muhammed Ali’yi çağır dedi.
Hazreti Muhammed:
—Ali benden çok uzaktadır, beni duymaz Cebrail:
—Ya Muhammed sen Ali’yi çağır, o seni duyar onun işleri acayiptir. Hz. Muhammed:
—Ya Ali yetiş carıma der,
Keremler Sultanı yetişir
—Yetiştim Ya iki gözümün nuru Hz. Peygamberi çukurdan çıkarırken dişinden akan kanlar elini kana boyar.Güzel Muhammed’in kanını başındaki kırmızı sarığa sürer ve tekrar savaşa başlar. Müşrikleri geri püskürtür. Yüksekçe bir yerde duran Ebu Süfyan’ın karısı Hinde
—Bu Kızılbaş da kimdir ordumuzu püskürtüyor, perişan ediyor? Diye sorar. Oradakiler Ebu Talip oğlu Ali’dir, derler.
Selam olsun Allah’ın, Resulün, Ehl-i Beyt’in, Oniki İmamların yolunda mücadele eden Kızılbaşlara…

alıntıdır...
Cevapla
#32

Hazreti Ali yolculuğa hazırlanırken, yaşlı ve kör bir adam yaklaşarak dedi ki :
Bana bir ekmek verir misiniz?
Buyurdu ki :
Kanber bu adama bir ekmek ver.
Kanber dedi ki : Ekmek bohçanın içindedir. Açıp vereyim.
Hz Ali Buyurdu : Bohçayı içindekilerle ver.
Kanber dedi : Bohça devenin yükünün içindedir. Açıp vereyim.
Buyurdu : Devenin yükünü olduğu gibi ver.
Kanber dedi : Yük deveye bağlı. Çözüp vereyim.
Buyurdu : Deveyi yükü ile ver gitsin.
Dedi : Yedi deve birbirine bağlı. Açıp vereyim.
Buyurdu : Develeri yükleri ile ver gitsin.
Kanber baştaki devenin yularını yaşlı adamın eline verip ters istikamet kaçmaya başladı...
Hazreti Ali buyurdu ki : Mal benim malımdır bağışlıyorum. Sana ne oluyor?
Kanber dedi ki : Bugün yine cömertliğin coşmuş. Korkarım bu gidişle beni de bu adama hediye veresin . Halbuki ben kendimi sana hizmete adamışım .
...... Yaşlı adam dedi ki :
Kimsin sen?? Senden bir ekmek istedim. Sen ise yedi deveyi üzerinde yükü ile verdin.
Buyurdu ki : Ben Ebutalib oğlu Aliyim.
Bunu duyan adam eğilip ellerine sarıldı.
Yıllardır seni arıyordum. Adını Tevratta okumuştum. Adını duyduğum an gönlüme yerleştin .
Buyurdu ki : Biz Ehlibeyt bahşettiğimiz malı geri almayız. Hepsi senindir.....
Sonra adam hayat hikayesini anlatmaya başladı.
Çocukken senin adını okuyup herkese seni anlattım. Babam bölgenin en ileri gelenlerinden idi. Beni çok uyardı ve sonunda vurup gözlerimi kör etti. Ben de senin aşkınla düştüm çöllere ve sana şimdi kavuştum. Şimdi sana kavuştuktan sonra ben malı mülkü ne edeyim.
Hazreti Ali ellerini onun gözlerine çekti ve...
(Cömertlik bize ŞAHI Merdan'dan kalma diyen canlara selam olsun.)

alıntıdır...
Cevapla
#33

HAZRETİ SÜLEYMAN

Karıncaya dedi ki : Senede kaç buğday tüketiyorsun?
Dedi ki : Üç tane.
Hz.Süleyman bir kutuya 3 buğday koyup karıncayı kutuya kapattı.
Bir yıl sonra kutuyu açtığında karıncanın 1 buçuk buğday yediğini gördü.
- Hani sen 3 buğday yiyordun?
Karınca dedi ki : Ben dışarıda özgür iken 3 buğday yerdim. Allah beni unutmaz rızkımı ulaştırır derdim.
Ama sen bir kulsun beni unutabilirsin diye ne olur ne olmaz deyip gelecek seneyi de düşünüp yarısını sakladım.
- Allah Kuran'da buyurur ki bütün canlıların rızkı bana aittir.

alıntıdır..
Cevapla
#34

Bir adam Hazreti Ali'ye geldi ve; "Sana sormak istediğim dört sorum var" dedi. İlim şehrinin kapısı Ali ; "Buyur sor" dedi. Adam sordu; "Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?" Hazreti Ali cevap verdi; "Tövbe etmek vaciptir, günahları terk ise ondan önce vaciptir." Adam sordu; "Yakın nedir? Yakından yakın nedir?" Hazreti Ali cevap verdi; "Kıyamet yakındır, ölüm ondan daha yakındır." Adam sordu; "Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir?" Hazreti Ali cevap verdi; "Dünya acayiptir, dünyayı sevmek ise ondan daha acayiptir." Ve adam son olarak şu soruyu sordu; "Zor nedir? Zordan daha zor nedir?" Hazreti Ali bu son soruya da şöyle cevap verdi; "Kabir zordur, azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur.

alıntıdır...
Cevapla
#35

Buyruk'ta anlatılana göre: Muhammed bineği Burak ile Mirac'a çıktığı gün Tanrı ile doksan bin kelam konuşur. Bunun otuz bini hakikatli sır olarak Ali'de kalır. Muhammed'e Mirac'da bal, elma ve süt verilir. Bal aşkı, sevgiyi, elma ise dostluğu temsil eder. Muhammed'in önüne bir arslan çıkar.
Muhammed gaipten bir ses duyar: "Parmağındaki yüzüğü arslanın ağzına atması" istenir. Böylece Muhammed arslanı atlatır ve Tanrı ile görüşür. Şehre dönerken yolda bir dergaha rastlar.
Kapıyı çalar içeriden: "Kimsiniz*" diye sorarlar.
Muhammed:
"Ben peygamberim içeriye girmek istiyorum" der. İçeriden: "Peygamberliğini git ümmetine yap. Bizim aramıza peygamber sığmaz"
diye cevap gelir.
Muhammed ayrılırken yine gaipten bir ses ayrılmamasını kapıyı tekrar çalıp yeniden farklı bir şekilde yanıtlamasını söyler.
Bu sefer Muhammed:
"Ben de sizden biriyim. Bir insanım. Sizi görmek istedim" der. Bu sefer kapı açılır. "Hoş geldin sefa getirdin, uğur getirdin" diye karşılanır.
İçeride 17'si kadın 22'si erkek tam 39 kişi vardır. Muhammed'e yer gösterilir. O da gösterilen yere oturur. Ali de meclistedir. Muhammed tesadüfen Ali'nin yanına oturur. Muhammed sorar.
"Size kimler denir?" der.
"Bize Kırklar denir" diye yanıt alır.
"Ama burada 39 kişi saydım" der.
"Selman-ı Pak Can Parstadır"denir.
"Peki sizin ulunuz, büyüğünüz, küçüğünüz kim" diye sorar Muhammet. Gelen yanıt şöyle olur: "Bizim küçüğümüz, büyüğümüz yoktur. Küçüğümüz de uludur, büyüğümüz de uludur. Birimiz kırkımız, kırkımız birimizdir" denir. Bunun üstüne Muhammet meclisten bunu kendilerine kanıtlamalarını söyler.
O sırada Ali kolunu uzatır ve gömleğini sıyırır. İçlerinden biri "destur" diyerek bıçağın ucu ile kolunu hafif kanatır. Kolundan bir damla kan akar. Onu, her can'ın kolundan birer damla kanın gelmesi izler. 40. canın bir damla kanı da pencereden içeri gelir. Bu ise Selman-ı Pak'ın kanıdır. Sonra Ali kolunu bağlar, hepsinin kanaması durur. [kaynak belirtilmeli]
Büyük bir coşku ile vecd halinde semah dönülürken Muhammet'in başından sarığı (imamesi) düşer. Kırk parçaya bölünür. Kırklar parçaları bellerine bağlarlar, kemerbest olurlar. Muhammet, Kırklar Meclisi'ne pirlerini sorar. "Pirimiz Ali'dir" derler.

alıntıdır...
Cevapla
#36

Hz.İbrahim çocuğu olmuyor ve bu olay onu çok üzüyordu,her gün dualar edip adaklar adayararak Allahın kendisini unuttuğunu düşürdü sonra hacer ile evliliğinden ismail saradan ise ishak dünyaya geldi .

Cenab_ı Allah ibrahime ey Abraham sen her gün dualar ve adaklarla çocuğun olsun dilerdin biz ise sana istediğini verdik şimdi ise sıra sende
Abraham hem sevinç ve düşünce ile vaadini gerçekleştirmek için oğluna ey ismail benim vaadim karşılığında Hak seni benden istiyor der ne yapmalıyım ne dersin ismail eğer verilmiş söz var ise yerine getirmelisin baba.

İbrahim çaresiz Bir şekilde içi titreyerek gözleri dolu dolu vaadini gerçekleştirmek için sarp kayalıkların yanına varıp ismailin ellerini ayaklarını ve gözlerini bağlar ve o anda kulağına nida gelir.Ne oldu ey Ibrahim için titriyor konuşamıyorsun Halbuki senin soyundan olan Muhammedin torunu İmam Hüseyin evlatları gözlerinin önünde suzuz bir şekilde katledilecek en son olarak Hüseyin bedeni paramparça edilerek başı bedeninden ayrılarak mızraklara takılarak zülm edilerek zalim yöneticilerin önüne konulacak ve o halde iken bile geri dönmeyecek Hakka gülümseyerek gelecek .İbrahim duydukları karşısında oturup ağlamaya başlar ve Ayağa kalktıktan sonra bıçağı İsmailin boğazına dayamak üzere iken Cebrail elinde bir koç ile gelerek ey İbrahim Allah seni İmam Hüseyin için döktüğün gözyaşına ismaili Sana bağışladı artık kurban adayacaksan İmam Hüseyin aşkına Ada der.

Ey gönül sende nefsini kurban et ,başka kurbana gerek yok aç olana muhtaç olana şevkat kollarını esirgeme ,gece gündüz İmam Hüseyin aşkına gözyaşını esirgeme Allahda senden lütfunu esirgemesin.Allah Allah HÜ .
Mümine Ya Ali.

alıntıdır...
Cevapla
#37

Behlül Dânâ Hazretleri,bir gün pazara üç tane kuru kafa getirerek, onları satmaya başlar. Her üç kafanın da fiyatları farklı farklıdır.Tabiî millet merakla Behlül Dânâ’nın etrafına toplanır. Önüne açtığı tezgâhın üzerindeki bu kuru kafaları sattığını öğrenince sorarlar;
–Ey Behlül! Bu kafaları kaça satıyorsun?
Behlül Dâna:
–Birini bir paraya, birini on paraya, birini de ağırlığınca paraya satıyorum, diye cevap verince, oradakilerden bir tanesi taaccüb ederek sordu:
–Ey Behlül! Bunların üçü de kurumuş kafalar olduğu hâlde sen üçüne de ayrı ayrı fiyat biçiyorsun. Bunların birbirlerinden ne farkı var ki?
Behlül Dânâ Hazretleri, bunun hikmetini şöyle anlattı:
–Birincisi, taş kafadır. Bunun değeri hepsinden düşüktür; çünkü bu hiç nasihat dinlemez ve nasihata ihtiyaç duymaz.
İkincisi, yani on paralık kafa ise, nasihat dinler; ama nasihati tutmaz… Söz onun bir kulağından girer, öbür kulağından çıkar. Bunun adı da boş kafadır.
Üçüncüsü ise, tam kafadır. Bu kafa, hem nasihat dinleyip onunla amel eder, hem de öğrendiklerini başkasına öğretir. İşte en kıymetli kafa budur. Bunu da ağırlığınca paraya veriyorum der.
Cevapla
#38

Birgün yaşlı bayan ile gelini Hz.Şahı Merdan Aliyi ziyarete gitmek arzusundaymiş
Ve yola koyulmuslar gitmişler yolda gider iken yaşlı yorulmuş ve karanlık çökmüş bir anda esgiyalar gelmiş ve ellerinde ne var almış
Ve bunlarıda esir almış
. Gelin genç ve güzelmiş
Kaynanası bakmış bunlar haramzade ve aldıkları para ile yetinmiycekler.
Ve yaşlı kadın ağlayarak
Demiş ki ya Emirelmüminin YA ALİ biz sana gelemedik sen bize yardım et. Şehit ağam İmam Hüseyin hatrına şehit oğlumun eşine sahip çık diyor.
Duası bittiği bir anda bir atlı geldi ve o haramzadeleri def etti
Yaşlı kadın dedi sağol evladım bu yardımı yapmışsın gel bizide Mevlamiz Hz.Şahı Merdan Aliye küfürlü içerikür ve o atlı der ki
Ali size geldi dönün evinize.
Allah bizleri Muhammed Ali yolundan ayırmasın darda zorda bırakmasın,soysuza arsıza pirsize düşürmesin neydim ne oldum dedirtmesin dert verip derman aratmasın Allah Allah Hü Mümine ya Ali.

Benim mi duam kabul okur demeyin, yeter ki gönülden dileğin canlar..

Canlar vede Abdallar masumu PaK hatri yok mudur?
Er ile Evliyalar kabede doğan çok mudur?
Bir el verip nefes etseniz ne ola
Ali Asgar boynundaki ok mudur?

Bizde yoktur kem ile kerem
Hakk tan gelene nasıl söz edem
Dinler elbet yoktan var eden
Yok mudur Aşıklara nefes eden,dua eden?


alıntıdır...
Cevapla
#39

Bir Bayram günü Peygamber efendimizin sevgili torunları Hz Hasan ile Hz Hüseyin yeni elbise isterler .
Ama damadı Hz Ali ile kızı Hz Fatîma'nın parası yoktur ki çocuklarına elbise alsınlar .
Çocuk işte anlamaz ısrarla elbise isterler . Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam peygamber efendimiz'e iki tane elbise getirir .
Çocuklar yeni elbiseleri görünce sevinirler ama , keşke renkli olsaydı derler .
Peygamber efendimiz Hz Cebrail'e bakar . Cebrail aleyhisselam Efendimiz,e derki:
üzerlerine su serpin efendim çocuklar hangi rengi istiyorlarsa o renge dönüşsün der .
Efendimiz üzerlerine biraz su serper .
Hz Hasan'ın elbisesi yeşile ,
Hz Hüseyin'in elbisesi ise kırmızıya dönüşür . Çocuklar sevinerek giderler .
Cebrail aleyhisselam ağlamaya başlar .
Efendimiz sorar :
Ya Cebrail çocuklar çok sevindi neden ağlıyorsun ?
Cebrail aleyhisselam derki :
Ne yazık ki Hasan ileride zehilenerek vefat edecek .
Hüseyin ise kanlar içinde öteki âleme yürüyecek .
Seçtikleri renkler onun rengidir der .
(Hz Hüseyin Kerbelada şehit edilip alkanlara boyanmıştır) (Hz. Hasan zehirlenerek HAK ka yürümüştür)
Rabbim bizi iki cihandada Hz.Muhammed, Şahı Merdan Ali, Ana Fatma,İmam Hasan ve İmam Hüseyin den ayırmasın.Allah Allah HÜ mümine Ya ALİ

alıntıdır...
Cevapla
#40

Pir Sultan Abdal dar ağacına aşk ile giderken dilinden değişleri duvazları düşmüyor
Gözleri dolu dolu pirine kavuşacağı dakikalar ile daha heyecanla yürümeye başlarken ,
Mana aleminden bir anda Hz. Muhamamed ve Şahı Merdan Ali gelir ,
Hz.Muhammed Hz.Ali'ye hitaben, senin aşık seni çağırıyor bak bakalım ya ALİ senden yardım mı istiyor der tebessüm ederek,
Hz.Ali Pir Sultan'a nedir dileğin canını mı kurtarmamı istiyorsun, Ey Haydar
Pir Sultan Abdal,hayır ey Pirim darda iken dünya gözü ile son bir defa cemalini görmek istedim der eğilerek niyaz eyler Hz.Ali'ye, sonra gönül sarhoşluğu ile yağlı urganı boynuna geçirir ve o an gündüz geceye döner bir an ve bakarlar ki Pir Sultan Abdal dar ağacında yok,o anda sır olur,gözlerden kaybolur.

Ya gönül sende eğer sevdiğine can vermede korkak isen, aşığım deme hakkına sahip değilsin,çünkü aşk kah kanat açtırır,kah kanadı yaktırır.
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi