Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Atatürk'ten inönü'ye eleştiri
#1

ATATÜRK, gerçekten tek adamdır. O yüzden de aynı zamanda yalnız bir adamdı da. Bu yalnızlık duygusu belki de onda I. Dünya Savaşı'ndan Osmanlı Devleti yenik çıktığı ve ülke işgale uğradığı günlerde doruğa ulaşmıştı. Çünkü bir ulusal kurtuluş savaşı ile bağımsızlığımızın yeniden kazanabileceğine birkaç kişiden başka inanan yoktu. Aydınlar, okuryazarlar, bir büyük yabancı devlet mandası altına girmeyi tek umut olarak görüyorlardı. Aralarındaki tartışma, vatanın ellerine teslim edileceği, koruması altına konulacağı ülkenin İngiltere mi, yoksa Amerika mı olacağıydı!
Atatürk, NUTUK'ta İngiltere ya da Amerika mandasını tek çare görenlerin gerekçelerini şöyle açıklar:
"Bu iki nevi karar sahipleri, Osmanlı Devleti'nin bir kül halinde [bütün olarak] muhafazasını düşünenlerdir. Osmanlı memalikinin [ülkesinin] muhtelif devletler beyninde [arasında] taksiminden ise kül halinde, bir devletin taht-ı himayesinde [koruması altında] bulundurmayı tercih edenlerdir."
Atatürk, bu açıklamayı yaptıktan sonra, İngiliz ya da Amerikan mandasını isteyenleri çok ağır dille eleştirir. Der ki:
"Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklal-i tamme [tam bağımsızlığa] malikiyetle [sahip olmakla] temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklalden mahrum bir millet, beşeriyet-i mütemeddine [uygar insanlık] muvacehesinde [karşısında] uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesb-i liyakat edemez [hak kazanamaz].
Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini [sahipliğini] kabul etmek insanlık evsafından [niteliklerinden] mahrumiyeti [yoksunluğu], acz ü meskeneti [güçsüzlüğü ve miskinliği] itiraftan başka bir şey değildir. Filhakika bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez...."
İsmet İnönü de, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılmadan önceki günlerde Amerika mandacısı idi!
O günlerde Kazım Karabekir'e, yazdığı mektupta Amerikan mandası yandaşı olduğunu, bunu tek kurtuluş yolu olarak gördüğünü açıkça dile getirmiştir. Bu mektupta şöyle demekteydi:
"Kardeşim Kazım'cığım,
Korkulur ki bütün Asya'yı eline geçirmiş olan İngilizler, yegane kabiliyet-i harbiyye ve ihtilaliyyesi olan Türkiye'yi elinde bulundurarak tamamen çürütüp mahvetmek isteyeceklerdir. Eğer Amerika'nın gelmesi suya düşerse, İngilizler için bugünkü taksim vaziyetini tevsik etmekten [belgelemekten] başka yapılacak bir şey yok gibidir ki, İngilizler'e diğerleri bu hususta muavenet edecekler [yardım], muhalefet etmeyeceklerdir.
Eğer Anadolu'da halkın Amerikalılar'ı herkese tercih ettikleri zemininde, Amerika milletine müracaat edilirse pek ziyade faydası olacaktır, deniyor ki ben de tamamiyle bu kanaattayım. Bütün memleketi parçalamadan Amerika'nın murakabesine [denetimine/yönetimine] tevdi etmek [vermek] yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir..... "
Dahası da var, çünkü mektupta sonra şu satırları da okuyoruz:
".....Sen Erzurum'a giderken korkuyorum ki seni bir şeye karıştıracaklar demiştin. Evimden dışarı çıkmadım ve hiçbir şeye karışmadım."
İnönü, Anadolu'ya silah ve cephane gönderebileceğine ilişkin bir söylentiye de kızmış, "hiç öyle şey yapar mıyım" anlamında bu konuda da şu sözler kaleminden kağıda dökülmüş:
"Anadolu'ya silah ve cephane giderse ben gönderirmişim, hep ben idare edermişim. Adil Bey'in kanaati bu... Merhumun her bildiği böyle ise vay milletin başına....."
Mektubun sonlarına doğru da:
"Duadan başka elimizden bir şey gelmez." diye yazmış.
Koyu bir İnönücü olan Sadi Irmak, "Bu mektup şüphesiz bir yeis anında bir insanın en samimi arkadaşına yazdığı bir iç dökmeden ibarettir, yani bir anın intibaıdır." dedikten sonra Karabekir bu mektubu açıklamamalıydı, özel bir mektuptu der. İyi de, o zaman Atatürk ile İnönü arasındaki temel başkalığın bu denli köklü olduğunu nasıl ve nereden bilecektik? İnönü'nün sonradan Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılması, kahraman bir komutan olması, onun ulusal bir yıkım anında umutsuzluğa düşebilecek bir kişi olmuş bulunduğu gerçeğini değiştirmez. Acaba, II. Dünya Savaşı'nın bitiminde, göreceğimiz üzere, denize düşen yılana sarılır gibi, ülkeyi Amerikan emperyalizmine açmasında aynı duygu ve umutsuzluk etkili olmuş mudur? Öte yandan, Atatürk ile yıldızı barışmayan, hatta ona açıkça düşman olan eski mandacı kimilerini, kendi başa geçer geçmez yurda geri getirmesinde ve onlara etkin görevler vermesinde, geçmişlerindeki bu ortak yönün etkisi var mıdır? Bu soruların yanıtları da kendiliğinden verilmiştir.
Atatürk, mandacılık düşüncesini savunanları eleştirmiştir. İnönü de bunlardan biridir. Ben hiçbir yerde, Atatürk'ün "Bu eleştirilerim İnönü'yü kapsamaz" dediğini okumadım, görmedim.


Prof. Dr. Çetin Yetkin, Karşı Devrim 1945-1950, sayfa 23-26
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi