Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Alevilikte hakk’a yürüme erkâni
#1

Alevi öğretisini temeli hümanizm, yani insan sevgisidir. Bu öğretiye göre, yaratan ve yaratılmış birdir. Yaratan yaratılmışın bütünü, yaratılmışta yaratanın ayrılmaz bir parçasıdır. Yani tanrı ve insan birbirinin ayrılmaz birer parçalarıdır.

Bu nedenle Alevi öğretisinde Tanrı anlayışı varlığın birliğine dayanır. Bu bağlamda insan Tanrı’nın yeryüzündeki tecellisidir. İnsan sevgisi Tanrı sevgisi gibidir. İnsan Tanrı’dandır ve Tanrı insanda tecelli etmektedir.

Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır.

Bu ifade ile Dünya’daki yaşamı kasteden Alevi öğretisi, canın Dünya değiştirerek Vahdet-i Mevcut’a ermesi yani Hakk’a kavuşması ile “Hak’tan geldik, yine Hakk’a döneceğiz” diye ifade edilen “Hakk’a Yürüme” kavramı diğer inanış biçimlerinde ölüm, vefat vb. kavramlara belki karşılık geldiği düşünülebilir. Ancak bu kavram ile hiçbir bağlantısı yoktur. Diğer inançlarda bu kavram, yok oluş, geri gelmeme, ayrılış anlatılırken; “Hakk’a yürüme” kavramında kavuşma, yeniden birleşme anlatılır. Bu anlam farklılığı ile bir canın bu Dünya’dan ayrılışı değil tam tersi, kavuşmaya yönelik hazırlık olarak niteleyeceğimiz ritüeller ile Hakk’a yürümeye hazırlığı yapılır. Bu nedenle Hakk’a Yürüme Erkânı diye tanımlayacağımı z her türlü iş ve eylemler bu ana fikir doğrultusunda yapılmalıdır. Bunun dışındaki tüm eylem, ifade vb. asıl fikri saptıracağı için amaca hizmet etmekten uzak kalacaktır.

Alevilik tarihi yolculuğunda daima asimle edilmeye, bir inanç içerisinde eritilmeye çalışılmıştır. Ne yazık ki bu konuda, yer yer de başarılı olunmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi, cumhuriyet döneminde de Aleviler asimle edilmeye çalışılmıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyeler bir yasa ile kapatılınca, Bektaşi dergâhları da bu yasa içerisine alınarak kapatılmıştır. Gerek 1826 yılında ve gerekse 1925 yılında Bektaşi tekkeleri kapatılınca, Alevi köylerinden birçok kişiler alınarak, şehirlere küfürlü içerikürülmüş ve onlara nasıl ibadet edecekleri anlatılmış ve cenazelerinin nasıl kaldırılacağı, Sünni inanca göre öğretilmiştir. Ayrıca 1950’li yıllardan sonra “İmama Hatip Tekâmül Kursları” adı altında kurslar verilerek yine Alevi köylerinde, hocalık görevi yapan kişiler bu kurslara alınarak, Sünni geleneğe göre cenaze erkânı öğretilmiş ve bunlar geri köylerine geldiklerinde cenazelerini, Sünni geleneğe göre kaldırmaya başlamışlardır.

Eğer bu kültürün yok olmasını istemiyorsak kendi yol ve erkânımıza göre cenazelerimizi kaldırmalıyız.

ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI
Yukarıda da değinildiği gibi Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır.

Ayrıca, Alevi inancında ne cennete gitme hayali ve ne de cehennem ateşinde yanma gibi bir düşünce yoktur. Bu konuda yol ulularımız bizlere: “Eşim bana huri, evim de cennet” ve “cehennem narını” ise, insanların yaşam süresi içerisinde çektikleri azaplar olarak öğrettiler.

HAKK’A YÜRÜME ERKANINDA UYGULANAN YÖNTEMLER
Eğer bir can Hakk’a evinde yürüdü ise, yanında bulunan bir kişi “Bismişah!Hakk Muhammet ya Ali!” der, o canın gözlerini kapatır. Temiz bir tülbent, bez veya bunlar gibi bir şeyle çenesini bağlar. Hakkk’a yürüyen canın giysileri üzerinden çıkarılır ve bir döşek üzerine sırt üstü yatırılır. Bu döşeğe “Hakk döşeği” ya da “Rahat döşeği” denir. Döşeğe yatırılan canın kolları düzgün bir şekilde yanlara uzatılır. Ayrıca ayakları da düzgün bir şekilde uzatıldıktan sonra, ayak başparmakları birbirine bağlanır. Bundan sonra canın üzeri temiz bir çarşaf veya bir örtü ile örtülür. Sonra o yöreye göre usul ve erkân var ise (düvaz imam, deyiş okumak gibi) o uygulanır.
Duvazimamlara iki örnek:

HUDA İÇİN BAĞIŞLA
Hata ettim Huda için bağışla
Muhammet Mustafa için bağışla


Safi nesli Cüneyt oğlu Haydar
Ali-yel Murtaza için bağışla

Ali’nin Düldül’ü ile Kamber’i
Zülfükar-ı gaza için bağışla

Fatima-i Zühre, Hatice-i Kibriya
İmamlar silsilesi için bağışla

Hasan pir aşkına girdim meydana
Hüseyin-i Kerbela için bağışla

İmam Zeynel, İmam Bakır-ı Cafer
Musa Kazım, Rıza için bağışla


Muhammet Taki’mdir Şah Ali Naki
Hasan Ali Askeri için bağışla

Muhammet Mehdi ey sahip zamanı
Eşiğinde geda için bağışla

Bilirim günahım çoktur ey Şahım
Ali oğlusun eba için bağışla


On İki İmam nur oldu Hatayi
Gel ol nur-u Huda için bağışla...

TÖVBE GÜNAHIMA
Hatalar etmişim noksandır işim
Tövbe günahıma estağfurullah
Muhammet Ali’ye bağlıdır başım
Tövbe günahıma estağfurullah

Hasan, Hüseyin balkıyan nur ise
İmam Zeynel sır içinde sır ise
Özümüzde kibir, benlik var ise
Tövbe günahıma estağfurullah

Muhammet Bakır’ın izinden çıkma
Yükün Cafer’den tut, gayriye bakma
Hatıra dokunup gönüller yıkma
Tövbe günahıma estağfurullah

Musa-i Kazım’a daim niyazım
İmam Rıza’ya bağlıdır özüm
Eksiklik, noksanlık, hep kusur bizim
Tövbe günahıma estağfurullah

Taki ile Naki benziyor aya
Ali emekleri vermeye zaya
Ettiğimiz kem işlere bed-huya
Tövbe günahıma estağfurullah

Hasan Askeri’nin gülleri bite
Mehdi gönlümüzün gamını ata
Ettiğim yalana, koğu gıybete
Tövbe günahıma estağfurullah


Kul Himmet Ustadım Bağdat, Basra
Böyle güne kaldık, böyle asıra
Ya Ali cömertsin kalma kusura
Tövbe günahıma estağfurullah

1) Yıkama İşlemleri
Öncelikle teneşirin temiz olmasına dikkat edilir ve Hakk’a yürüyen can özenle teneşire taşınır. Kafasının altına bir yastık konur. Edep yerleri uygun bir bezle örtülür. Cenaze kadın ise, kadın; erkek ise, erkek tarafından yıkanır. Yıkamaya başlarken görevli kişi aşağıdaki sözleri veya bildiği bir duayı sessizce kendi içinden okur.

Bismi Şah!
Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı, dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim.
Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında af eyleye!

Ya Hakk!
Sana yürüyen can senin aşığındı.
Sen canansın, o da candır.
Şimdi can bedeni terk etti.
Bedeni toprağa dönüp, don değiştirecek.
Canı, ruhu ise sana dönecek.
Ehlibeyt'in, erenlerin, evliyaların hakkı için, sana dönen bu canın kusurları af, ruhunu şad eyleyesin.
Gerçeğe Hû!
Mümine Ya Ali!

Yukarıdaki söylenen sözlerin yerine sadece “Hakk Muhammet Ali ya da:
Bismi Şah!
Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı,dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim.
Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında kabul eyleye!
Nuri nebi, kerem Ali, Pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli!
Gerçek erenlerin demine Hû!
Mümine Ya Ali! ” desede yeterlidir.
Yıkama işlemleri için önceden sabun, sünger ve eldivenler hazırlanır. Cenazeye abdest aldırma diye bir kural Alevi geleneğinde yoktur. Yıkama işlemleri ile görevli kişi eldivenlerini taktıktan sonra, yıkama işine öncelikle “edep” yerlerinden başlar. Daha sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her tarafı iyice yıkanır.
Yıkama işlemi bittikten sonra, cenazenin yakınları, eşi, dostu cenazeye “helallik suyu” dökebilirler. Bundan sonra cenaze temiz havlularla kurulanır. Kurulama işleminden sonra, önceden hazırlanan kefene sarılır. Erkek kefeni üç parçadır: Ahret gömleği,eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefeni ise beş parçadır: Gömlek, eteklik, sargı, başörtüsü ve göğüs örtüsünden ibarettir.
Alevi öğretisinde, Rızalık Meydanı, Hakk Meydanı ve sırlama/toprakla buluşturma diye üç meydan vardır.

SONSUZLUĞA UĞURLAMA
Hakk’a yürüyen can için yürütülecek olan uğurlama töreni evi, Cemevi ya da musalla taşında; bunlardan sadece birinde olabileceği gibi birden fazla yerde de olabilir. Bunun nerede alındığından ziyade anlamı önemlidir.

Uğurlama töreni, Hakk’a yürüyen canın yakınlarının, çevresinin önem verdiği kişilerin toplandığı gündüz ve aydınlık vakitte yapılır. Burada önemli olan halkın toplanmasıdır. Hakk’a yürüyen cana rızalık verecek canların mümkün olduğunca meydanda toplanmış olması gerekir.

Ehil kişi, Hakk’a yürüyen canın yanında uygun bir yerde durur. Kadın erkek ayrımı olmaksızın cümle canlar, halka/yarım ay şeklinde cemal cemale durur. Hakk’a yürüyen Can’ın yakınları önde yer alır.

Ehil kişi:
-Geldi geçti ömrüm benim,
Şol yel esip geçmiş gibi.
Hele bana söyle gelir,
Bir göz açıp yummuş gibi.

Değerli canlar!
Yunus Emre’nin söylediği gibi, bugün yine bir canımız “bir göz açıp yummuş gibi” aramızdan ayrılarak, Hakk’a yürüdü. Onun canını Hak katına, bedenini ise ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlamak için toplanmış bulunmaktayız:
Dedikten sora, canın yaşamı hakkında kısa bir bilgiyide canlarla paylaşabilir. Daha sonra:
Bu nedenle hepimiz üzgünüz, acımız büyük.
Ama canlar;
Kâinatta hiçbir şey olduğu gibi ve olduğu yerde kalmıyor ki. Her şey değişiyor.
Her şey, her zaman bir yaşamın sonu ve başka bir yaşamın da başıdır.
Bu da Hakk’ın değişmez yasasıdır.
Bizler Hakk’tan geldik ve Hakk’a geri döneceğiz.
Aslında, bütün canlar aslına geri dönüyor. Böylece Hakk’ın hükmü de kesintisiz sürüyor.
Şahı Merdan Ali’nin dediği gibi:
Hakk’a yürüme ne babayı bırakır ne de evladı alıkor.
Orası öyle bir geçittir ki, o geçitten geçmeye herkes mecburdur.
O nedenle, bütün canlar Hakk’a yürür.
Hakk yolculuğu ansızın bizi bir yerde yakalıyor.
Ama bizler yaşarken zamanı fırsat bilmeliyiz.
Sevgi, saygı, merhamet duygularımızı yeniden geliştirip; birbirimizi sevip, saymalı ve birbirimizin hakkına, hukukuna saygı göstermeliyiz.
Kimliğimize, kültürümüze, öğretimize sahip çıkmalıyız.
Bizim Hakk’tan dileğimiz;
(Hakk’a yürüyen canın ismi söylenerek) canı erenlerin/evliyaların makamına eriştirmesi ve geride kalan ailesine, ev halkına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlıklı ve mutlu bir yaşam vermesidir.

-Değerli Canlar:
Yol ve erkânımızda cenazede üç hizmetimiz vardır. Birincisi “Rızalık Meydanı” hizmetimiz, ikincisi “Hakk (birleme, tevhit) Meydan” hizmetimiz, üçüncüsü ise “Sırlama/toprakla buluşturma” hizmetimiz. –Eğer Helallik Hizmeti ve Hakk (Birleme/Tevhit) Meydanı Hizmeti aynı yerde yapılacaksa- Rızalık ve Hakk meydanı hizmetlerimizi burada yapacağız. Sırlamayı/toprakla buluşturmayı ise mezarlıkta yapacağız. Ben sizlere “Bu can için rızalık veriyor musunuz?” dediğimde, sizler “Allah eyvallah” diyeceksiniz, bunu üç defa tekrarlayacağız , der.
Not: Kırsalda veya bazı yörelerde, Hakk’a yürüyen canın evinin önünde “rızalık” alınır. Mezarlığın yanında da Musalla taşı vardır. Orada da “Hakk Hizmeti” görevi yerine getirilir.
Rızalık Meydani Hizmeti

Ehil Kişi:
-Sevgili canlar! Şimdi rızalık görevimizi yerine getireceğiz.
Geldim gider oldum illerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi.
Doyamadım tatlı dillerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi.

Himmet eylen, şu dağları aşalım,
Pir aşkına kaynaşalım, coşalım.
Gelin birer birer rızalaşalım,
Dostlar safa ile gönderin bizi.

Bizler de yol ulularımızdan Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi, bu canla birer birer rızalaşıp, yol ve erkânımıza göre bu canı ebedi yurduna, sonsuz yolculuğuna uğurlayacağız.
Bu nedenle:
Ey canlar!
Kendi amelince Hakk'ı, hakikati özünde görüp ve bu yüzden “Enel-Hak” diyen, yetmiş iki millete bir nazarla bakıp; eline, diline, beline sahip olmayı kendisine ilke edinen; dini sevgi, kıblesi insan olan bu can, sizin içinizde yiyip içti, kondu göçtü.
Hakk’a yürüyen bu can cümle dostlarının, yakınlarının ve sevenlerinin huzurundadır. Bilerek ya da bilmeyerek bazılarınızın gönlünü kırmış, incitmiş olabilir. Ya da üzerinde haklarınız kalmış olabilir.
Hakk’a uğurladığımız bu cana gönül birliğiyle can-ı gönülden bütün maddi ve manevi haklarınız için;
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
-Allah Eyvallah!
Ehil kişi:
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
-Allah Eyvallah!
Ehil kişi:
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
Allah Eyvallah! Dedikten sonar, görevli kişi:

- “Allah Eyvallah!” diyen diller dert, keder, ağrı, acı görmeye.
Verilen rızalıklar, Hak-Muhammed-Ali Divanı’nda kabul ola.
Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devr-î daim ola, der.
Böylece “Rızalık Meydanı Hizmeti” görevi tamamlanmış olduktan sonra, eğer Hakk Meydanı Hizmeti görevi de burada yapılacaksa “Hakk Hizmeti Görevi”ne başlanır. Hakk Meydanı Hizmeti görevi, bazı yörelerde –genellikle köylerde- mezarlığın yanında bulunan musalla taşlarında yapılmaktadır.

Hakk Meydanı (Birleme/Tevhit) Hizmeti
Bu bölümde bölgesel farklılıklarda gözetilerek, Hakk’a göçü anlatan bir nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank (dua) okunur.
Yine burada ehil (görevli) kişi tarafından aşağıdaki gibi kısa bir açıklama yapılır.
-Değerli Canlar:
Yol ve erkânımıza göre “Hakk Meydanı Hizmeti” görevimizde devriye ile ilgili bir nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank okuyarak tevhit olacağız. Yani birleşip, bir araya gelip, birlikte düşüneceğiz. Bütün varlıkların Hakk’ta bir olduğuna ikrar getireceğiz. Ayrıca Hakk’tan, can için iyi dileklerde bulunacağız.
Düvaz imamlar 12 imamların isminin geçtiği nefeslerdir. Düvaz imam ve gülbanklarımız okunurken mümkün olduğunca ayaklarımızı birleştirip, sağ elimizi kalbimizin üzerine koyarak dar’a duracağız. Dar canlara karşı bir saygı duruşudur. diye bir açıklama yaptıktan sonra:

Ya Hakk!
Divana Geldik Darına Durduk!
Hal ile halleştik, özümüzü öze bağladık, Hakk’a yürüyen bu can için bir yâr olup, birleştik.
Senden saklımız gizlimiz yoktur. Sen bilirsin halimizi. Senden geldik sana döneceğiz.

Ey Canlar!
Ay’dan, Güneş’ten ezel bu mülke geldik gittik, bu âlemi seyrettik.
Bu mülkte bir zaman ana rahmine düştük bir can olduk.
Özümüzü tanıdık, yol olduk.
Geleceğe koştuk umutla.
Yeri geldi bulut olup nehirleri, vadileri, dağları, denizleri aştık.
Sonra rüzgârla buluşup başladık damla damla çimenlerin, çiçeklerin üzerine düşmeye.
İşte böyle böyle kendimize döndük.
Ama sonunda yine tekrar Hakk’a döneceğiz.
Çünkü Hakk’tan geldik.
…………………. (Kışının isim söylenecek) canımızda bir devrini daha tamamlayarak Hakk’a geri döndü. Hakk’la buluştu.
Böylece yeni bir dona, yeni bin bir cana karışacak.
Bu canımız ölmeden evvel binlerce kez ölmüş, binlerce kez dirilmişti.
Şimdi başka bedenlerde yeniden dirilecek.
Bedeni canlı, cansız her şeye sinecek ve Kâinat durdukça da yaşayacaktır.
Not: Aşağıda devriye ile ilgili nefes ve düvaz imamlardan örnekler verilmiştir. İsteyen bunlara benzer, bunların yerine kendi bildiği ya da bölümün sonundaki nefes ve düvaz imamlardan istediğini okuyabilir.

KİM BİLİR
Katre idim ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir
Devre edip âlemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir

Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt’ı anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir.

Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakır
Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kim bilir

Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kim bilir

Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kim bilir

Dünyayı dolaştım hep karabatak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kim bilir

Gufrani’yim tarikatım boş değil
İyi bil ki kara bağrım taş değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kim bilir

Bu ve bunlara benzer bir nefes okunduktan sonra, bir de düvaz imam okunur.

BUGÜN BEN MİHMANIM
Çok cevir eyleme aziz sultanım
Bugün ben mihmanım canlar içinde
Sakın incitmeyesin cananım
Bugün ben mihmanım canlar içinde

Evliyalar katarına dizildim
Kırklar ile bile oldum ezildim
On İki İmam defterine yazıldım
Bugün ben mihmanım canlar içinde


İmamı Hasan’dan gördüm bir nişan
Şah Hüseyin oldu gözüme gülşen
Zeynel Abidin’den aklım perişan
Bugün ben mihmanım canlar içinde

İmam Bakır’dan da bir himmet gördüm
İmam Cafer-i Sadık idi virdim
Muhabbete beli, meydana girdim
Bugün ben mihmanım canlar içinde

Musa-i Kazım’dır dilimde kelam
Şah İmam Rıza’ya verdim bir selam
Taki’ye, Naki’ye eylerdim divan
Bugün ben mihmanım canlar içinde

Askeri, Mehdi âlemin serveri
Gül gibi kokar Muhammet’in teri
Erenler vermezler gizlidir sırrı
Bugün ben mihmanım canlar içinde


Şah Hatayi’m tanıyalım bizi de
Kamber Ali’den getirirdi meze
Can bir emanettir kulağım seste
Bugün ben mihmanım canlar içinde

Düvaz imam da okunduktan sonra bir gülbank okunur:

-Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle!
Hakk’a yürüyen ……………….…………. canın ve cümle geçmişlerimiz için, gönül birliğiyle;
Diyelim bir Allah Allah!
Hak Muhammed Ali birliğine,
Hünkâr Hacı Bektaş Veli pirliğine,
Evliyalar keremine,
Gerçek erenler demine,
Merhumun ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola!
Hakk erenleri geride kalanların gözlerinden yaş, duvarlarından taş düşürmeye!
Kötülerin şerrinden, zalimin zulmünden, görünür görünmez kazalardan, belalardan uzak eyleye!
Yolumuzu yolsuza, pirsize, uğursuza uğratmaya!
Hastalarımıza şifa, dertlerimize deva buluna!
Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereketler ola!
Hakk’a yürüyen (…………can) daima gönlümüzde ola!
Onun sevgisi gönlümüzde eksik olmaya!
Sonsuz yolculuğa uğurladığımız ……….. can ve cümle canlar, erenler katarına didarına nail ola.
Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli cümlemizin güler yüzünü soldurmasın!
İyilikten, birlikten ve dirlikten ayırmasın!
Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola.
Gerçeğe Hû, mümine ya Ali!..

Sırlama/Toprakla Buluşturma Hizmeti
Mezarlığa (kabire) küfürlü içerikürülmek üzere Hakk’a yürüyen can omuzlara alınarak taşınır.
Can mezarına konulurken ehil kişi:
Cümle canlılar aslına döner,
Hakk’tan geldik, Hakk’a gideceğiz.
Muhammed Mustafa’nın gül cemaline,
Aliyyel Murtaza’nın yoluna,
Hasan ve Hüseyin’in kemaline, Allah eyvallah Hû dost! Der.
Mezarlıkta; sırlama/toprakla buluşturma zaman süresindce nefes, düvaz imam ve gülbank okunmalıdır. İsteyen bunların yerine bildiği başka nefes, düvaz imam ve gülbankı ya da bölümün sonundaki nefes, düvz imam ve gülbanklardan da söyleyebilir.

SELAM OLSUN
Bu dünyadan gider olduk,
Kalanlara selam olsun.
Bizim için hayır dua,
Kılanlara selam olsun.

Ecel büke belimizi,
Söyletmeye dilimizi.
Hasta iken halimizi,
Soranlara selam olsun.

Tenim ortaya açıla,
Yakasız gömlek biçile.
Bizi bir arı veçhile,
Yuyanlara selam olsun.
Azrail alır canımız Kurur damarda kanımızYağlıcağın kefenimiz Saranlara selam olsun
Selam verin kastımıza,
Gider olduk dostumuza.
Niyaz için üstümüze,
Duranlara selam olsun.
Sözdür söylenir araya Kimse değmez bu yarayaBeni alıp mezarımaKoyanlara selam olsun
Devri gelenler gider,
Hepsi gelmez yola gider.
Bizim halimizden haber,
Soranlara selam olsun.
Âşık oldur Hakk’ı seve Hakk derdine kıla devaBizim için hayır dua Edenlere selam olsun
Derviş Yunus söyler sözün,
Yaş doldurur iki gözün.
Bilmeyen ne bilsin bizi,
Bilenlere selam olsun.
Sırlama işi bittikten sonra,yani üzeri topraklara örtüldükten sonra ehil kişi, “destur canlar” der ve her dar vaziyetine (ayaklar birleşik, sağ el kalp üzerinde) geçer.
SANA SIĞINDIM
Muhammet Mustafa ey Şah-ı Merdan
Aliyyel’mürteza sana sığındım
Hatice, Fatima, Hasan Mücteba
Hüseyn-i Kerbela sana sığındım

İmam Zeynel ile Muhammet Bakır
Cennet bahçesinde bülbüller şakır
Cafer-i Sadık’a erdik çok şükür
Kâzım Musa, Rıza sana sığındım

Muhammet Taki’ye verdim selavat
Aliyün Naki’den isterim imdat
Hasan’ül Askeri el’aman mürvet
Mehdi sahib liva sana sığındım

On Dört Masum-u Pâk Güruhu Nâci
On Yedi Kemerbest derdim ilacı
Pirim Hacı Bektaş serimin tacı
Hünkâr-ı evliya sana sığındım

Virdi Derviş senin kulun kurbanın
Yarın arasatta ulu divanın
Senin mücrimlere çoktur ihsanın
Pirim Süca Baba sana sığındım.

Destur-u Pir!
Hakk’ın himmetiyle!
Görünen, görünmeyen, bilinen, bilinmeyen; göklerde, yerlerde ve tüm Kainatta varlığını her nesneye nakş’eyleyen, kendini ademe bahş’eyleyen Hakk’ın himmetiyle, toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!..
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların hakkı için!
Kerbela’da şehit düşen canların hakkı için!
Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve bütün erenlerin/evliyaların hakkı için!
Bu uğurda yakılan, yıkılan, asılan, kesilen, derisi yüzülen ve katledilen tüm canların hakkı için!
Âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin hakkı için!
Bütün insanları aynı gözle görenlerin,
Eline, beline, diline sahip olanların,
Enal Hak deyip de ezilen ve çilesini çekenlerin ve kâmil insanlık yolunda yürüyen canların hakkı için!
Hakk Erenleri;
Merhum (…………..) candan rahmetini esirgemeye!
Ulu dergâhında mahcup ve mahrum eylemeye!
Erenlerin, ermişleri makamına eriştire!
Kötülükleri var ise iyiliğe çevrile!
Güruh-u Naci den, Ehlibeyt’ten, erenlerin/evliyaları aydınlık yolundan ayırmaya!
Geride kalan ev halkına, yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlık, sabır, ****net ihsan eyleye!
Cümle dostlarına acı ve keder gösterilmeye!
Cümle geçmişlerimiz Hakk-Muhammet-Ali katarına/didarına nail olalar!
Her an pir, mürşit huzurunda yüzleri ak, gönülleri pak ola!
Tenini toprağa sırladığımız ………….. canımızın ve cümle geçmişlerimizin ruhları şad, mekânları aydınlık, toprakları bol ola! Der.
Son olarak da: Hakk’a yürüyen canın yakınları, bir canlarını kayıp ettikleri için ya da insanlık için büyük hizmetleri olmuş ulu bir kişinin cenazesinde de herkes haliyle üzgün olurlar. Onları bir nebze rahatlatmak için hizmeti yapan ehil kişilere, aşağıdaki sonusuza yolculuk nefesini söylemelerini önerim.

SONSUZA YOLCULUK
Erenler, canlar, dostlar, yarenler
....... canımızı ebedi yurduna, sonsuz yolculuğune, toprak ananın kucağın uğurladığımız için hepimiz üzgünüz, acımız büyük. O nedenle sevgili canlar:
Yüzümüz yerde, özümüz dâr'da
Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı
Gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli

Yaşam bitimli, acılar bitimsiz
Sevgi acı ile kardeş, yaşam, ölümle eş.
Yer anamız, gök atamız
Doğada doğduk, topraktan var olduk
Bir tende can bulduk, bir bilinçle özgür olduk

Yaşam koşusu engebeli, yaşam yolu dikenli
Taş taşa değmeden duvar olamaz,
Birbirini üzmeyen insan olamaz.

Kimileyin insan yükü ağır,
Kimileyin duyguların dili sağır

An olur öfke kabarır,
Öfke geçer yüz kararır
Dünya işi dünyada kalır
Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim
Ağrınan incinen kötü geçmişi unutsun
Giden yolcuya gönül çiçeklerini sunsun!


Sevgi en güzel çiçek,
Bağışlamak en büyük emek
Emeğiniz varsa bağışlayın
Toprak ana bir canı bağrına basıyor

Hakk’ın vadisinin gölgeli yolu
Tümümüzü bekliyor yaratılmışların sonu
Tanrı yaşam için sabır, umut sundu.
Ateş külde söner, acı yürekte diner.
Acı paylaşıldıkça azalır,
Sevgi paylaşıldıkça çoğalır.

Acılar azalsın, sevgiler artsın.
Kinler bitsin, dostluklar pekişsin.
Yeni yaşamlarda yeni çiçekler yeşersin.
Tanrı kalanlara uzun esenlik dolu yaşam versin.
Erenlerin, evliyaların ruhu sinsin.
Hacı Bektaş Veli ve bütün erenler/evliyalar ruhunu pak etsin.

Ey ………………..can: Hava, su, toprak ve ateşten varlığa geldin; önce can idin sonra beden oldun. Hakk kapısından doğdun: Dil oldun, tel oldun, söz oldun. Sese dönüşüp canlı-cansız her şeye sızdın; toprak donuna büründün, ateş donuna büründün, su donuna büründün, hava donuna büründün; devriye oldun miracını tamamlamak için koştun durdun.
Yolun açık, ruhun şad, mekânın aydınlık, toprağın bol olsun. Hak-Muhammet-Ali yolunu aydınlatsın. Bütün erenler/evliyalar didarın olsun!
Her hizmetin görüldü. Bizden yana helali hoş olsun. Bu meydan senden razı oldu, Hakk da senden razı olsun.
Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can!
Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can!
Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can! Der ve böylece sırlama işlemide tamamlanmış olur.
Orada bulunan canlar, Hakk’a yürüyen canını yakınlarına başsağlığı diledikten sonra oradaki tören sona erer.
HAKK’A YÜRÜYEN CAN İÇİN VERİLEN LOKMA HİZMETİ

Verilen lokmalardan önce aşağıdaki gibi ya da okuyacak kişinin bildiği bir dua (gülbank) okunur.

Dua (1)
Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle!
Tenini toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!..
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların hakkı için!
Kerbela’da şehit düşen canların hakkı için!
Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve bütün erenlerin/evliyaların hakkı için!
Bu uğurda yakılan, yıkılan, asılan, kesilen, derisi yüzülen ve katledilen tüm canların hakkı için!
Âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin hakkı için!
Bütün insanları aynı gözle görenlerin,
Eline, beline, diline sahip olanların,
Enal Hak deyip de ezilen ve çilesini çekenlerin ve kâmil insanlık yolunda yürüyen canların hakkı için!
Hakk Erenleri;
Merhum (…………..) candan rahmetini esirgemeye!
Ulu dergâhında mahcup ve mahrum eylemeye!
Erenlerin, ermişleri makamına eriştire!
Kötülükleri var ise iyiliğe çevrile!
Güruh-u Naci den, Ehlibeyt’ten, erenlerin/evliyaları aydınlık yolundan ayırmaya!
Geride kalan ev halkına, yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlık, sabır, ****net ihsan eyleye!
Cümle dostlarına acı ve keder gösterilmeye!
Cümle geçmişlerimiz Hakk-Muhammet-Ali katarına/didarına nail olalar!
Her an pir, mürşit huzurunda yüzleri ak, gönülleri pak ola!
Tenini toprağa sırladığımız ………….. canımızın ve cümle geçmişlerimizin ruhları şad, mekânları aydınlık, toprakları bol ola!
Merhum can için verilen bu lokmalar:
Eranler sofrası ola!
Pir lokması ola!
Yiyene helal, yedirene delil ola!
Gittiği yerler ağrı acı görmeye!
Hakk erenler sofrayı kucaklardan,
Bereketi bucaklardan,
Evladı ocaklardan eksik eylemeye!
Hakk erenleri lokmaları kazanıp getirenlerin, pişirip hazırlayanların ; dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere!
Verilen lokmalar bütün canlara helal ola!
Lokma hakkına, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine:
Nur-u Nebi, Keremi Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşi Veli cümlenizin güler yüzlerini soldurmasın!
İyilikten, birlikten, dirlikten ayırmasın!
Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola!
Gerçeğe Hû! Mümine Ya Ali!..

Dua (2)
- Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle!
Tenini toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!..
Allah, Allah!
Merhumun ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola!
Merhum can için hizmet yapan canlara hayırlı muratlar verile!
Cümlesi ele, avuca düşürülmeye!
Yolları şaşırılmaya!
Dilde dilekleri, gönlündeki muratları verile!
Sağlıklı ve mutlu bir yaşamları ola!
Hızır yoldaşları ola!
Ve tüm Hakk’a yürüyen canlarımızın ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola!
Geride kalanların:
Günleri hayır ola!
Hayırlar fet ola!
Şerler def ola!
Meydanlar abat ola!
Hizmetleri kabul ola!
Muratları hasıl ola!
Kötüler yok ola!
İyiler her zaman var ola!
Kısmetleri bol ola!
Gönülleri sevinçle dola!
Canlar birbirlerinin yardımcısı ola!
Hakk Erenleri burada bulunan canlarımıza ve dünya üzerinde bulunan can kardeşlerimize doğrusunu, düzgününü, hayırlısını vere!
Erenler/evliyalar bizleri; birliğimizden, dirliğimizden ve kardeşliğimizde n ayırmaya!
Tüm insanlara barış içerisinde kardeşçe yaşamayı nasip eyleye!
İnsanlar yine insan eliyle sevdiklerinden ve yurtlarından koparılmaya!
Darda kalmışların imdadına Hızır yetişe!
Dertlerimize deva, hastalarımıza şifa verile!
Dert verip, derman aratılmaya!
Münkire, münafığa dal attırılmaya!
Kötülerin şerrinden, zalimin zulmünden, görünür/görünmez kazalardan, belalardan uzak oluna!
Ve cümle canlar; doğruluktan, dürüstlükten ayrılmaya!
Merhum can için verilen bu lokmalar!
Erenler sofrası ola!
Pir lokması ola!
Yiyene helal, yedirene delil ola!
Gerisi daima var ola!
Gittiği yerler ağrı acı görmeye!
Dertlere derman, hastalara şifa ola!
Er Hakk kabul eyleye!
Hızır uğraya!
Kazananlar sağola!
Gadalarına, belalarına kalkan ola!
Arta eksilmeye, taşa dökülmeye!
Biz bir yedik, Hakk Erenleri binini vere!
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların, Kayıp Erenlerin ve pirlerin dergâhına yazıla!
Hakk erenleri lokmaları kazanıp getirenlerin, pişirip hazırlayanların ; dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere!
Verilen lokmalar bütün canlara helal ola!
Lokma hakkına, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine:
Nur-u Nebi, Keremi Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşi Veli cümlenizin güler yüzlerini soldurmasın!
İyilikten, birlikten, dirlikten ayırmasın!
Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola!
Gerçeğe Hû!
Mümine Ya Ali!..









DEVRİYE İLE İLGİLİ NEFESLERDEN ÖRNEKLER







BİR KANDİLDEN BİR KANDİLE ATILDIM
Bir kandilden bir kandile atıldım
Türap olup yeryüzüne saçıldım
Bir zaman hakk idim Hakk ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim

Ezelden evveli bir Hakk'ı bildik
Hakk'dan nida geldi Hakk'a Hakk dedik
Kırklar meydanında yunduk pak olduk
İstemem taharet yundum da geldim

Şunda bir kardaşla kayda düşmüşüm
Pirler makamında yanmış pişmişim
Kırklar meydanında hem görüşmüşüm
İstemem yanmayı yandım da geldim

Şah Hatayı eydür senindir ferman
Olursun her kulun derdine derman
Güzel Şah'ım sana bin canım kurban
İstemez kurbanı kestim de geldim

CİHAN VAR OLMADAN KETMİ ADEMDE
Cihan var olmadan ketmî ademde,
Hak ile birlikte yekdaş idim ben.
Yarattı bu mülkü çünkü o demde,
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben.

Anasırdan bir libasa büründüm,
Nar-ü bad-ü hak-ü abdan göründüm.
Hayrülbeşer ile dünyaya geldim,
Adem ile bile bir yaş idim ben.

Ademin sulbünden Şit olup geldim,
Nuh-u nebi olup Tufana girdim.
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum,
Yaptım Beytullahı taş taşıdım ben.

İsmail göründüm bir zaman ey can,
İshak, Yakub, Yusuf oldum bir zaman.
Eyyub geldim çok çağırdım el’aman,
Kurt yedi vücudum kan yaş idim ben.

Zekeriya ile beni biçtiler,
Yahya ile kanım yere saçtılar.
Davut geldim çok peşime düştüler,
Mührü Süleyman’ı çok taşıdım ben.

Mübarek asayı Musa’ya verdim,
Ruhu’l kuds olup Meryem’e erdim.
Cümle evliyaya ben rehber oldum,
Cibril-i Emin’e sağdaş idim ben.

Sulb-i pederinden Ahmed-î Muhtar,
Olup da cihana geldim aşikar
Ali ile çok takındım zülfikar
Kul iken zat ile sırdaş idim ben.

Tefekkür eyledim ben kendi kendim,
Mucize görmeden imana geldim.
Şah-ı Merdan ile Düldül’e bindim,
Zülfikar bağladım tığ taşıdım ben.


Sekahüm hamrından içildi şerbet,
Kuruldu aynül cem ettik muhabbet.
Meydana açıldı sırrı hakikat,
Aldığım esrarı çok taşıdım ben.

Hidayet erişti bize Allah’tan,
Biat ettik cümle Resulullah’tan.
Haber verdi bize seyr-i fillahtan,
Şah-ı Merdan ile sırdaş idim ben.

Bu cihan mülkünü devredip geldim,
Kırklar Meydanı’nda erkâna girdim.
Şahı Velayet’ten kemerbest oldum,
Selman-ı Pak ile yoldaş idim ben.

Şükür matlabımı getirdim ele,
Gül oldum feryadı verdim bülbüle.
Cem olduk bir yere Ehlibeyt ile,
Kırklar Meydanı’nda ferraş idim ben.


İkrar verdik cümle dizildik yola,
Sırrı faş etmedik asla bir kula.
Kerbela’da İmam Hüseyn’le bile,
Pak ettim damenî gül taşıdım ben.

Şu fena mülküne çok geldim gittim,
Yağmur olup yağdım ot olup bittim.
Urum diyarına ben irşat ettim,
Horasan’dan gelen Bektaş idim ben.

Gahı nebi gahi veli göründüm,
Gahi uslu gahi deli göründüm.
Gahi Ahmed gahi Ali göründüm,
Kimse bilmez sırrımı kallaş idim ben.

Hamdülillah şimdi Şiri dediler,
Geldim gittim zatım hiç bilmediler.
Sırrımı kimseler fehmetmediler,
Hep gelen mahluka kardaş idim ben.


GELİRİM
Ger aslım sorarsan ben bir niyazım
Sabır ilmi derler yerden gelirim
Katre idim şimdi ummanlar oldum
Arştaki kandilden nurdan gelirim

Ben “Kalu Bela” da buldum izimi
Döndürmedim bir dem Hakk’tan yüzümü
Ateş-i aşkına yaktım özümü
Halil İbrahim’le nardan gelirim
Sual eylerisen benim sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Yarattı Muhammed Ali nurundan
Hakk ile hak olan sırdan gelirim

Cebrail çerağı alır eline
Seyretmeye gelir dostun iline
Hayranım şakıyan dudu diline
Rıdavan kapı açtı şardan gelirim

Teni sual etme ten kuru tendir
Can anın içinde gevher-i kandır
Bu ilim deryası bahri ummandır
Sırrı kal eyleyen serden gelirim

Mansur ile varıp dara çekildim
Yusuf ile kul olup bile satıldım
Şam’da İsa ile göğe çekildim
Musa ile dahi Tur’dan gelirim

Mahkemede sual sordu kadılar
Kitapları orta yere koydular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler
Üstadımdan aldım pirden gelirim

Nesimi’yim ikrarımla belliyim
Gerçek erenlerin kemter kuluyum
Ali bahçesinin gonce gülüyüm
Münkir münafıka Hakk’tan gelirim


LA MEKAN ELİNDEN BİR NİŞAN İKEN
La mekan elinden bir nişan iken
Meni zuhur etti ol kan içinde
Üç yüz altmış altı şehirden gelip
Özüm katre oldu umman içinde

Bir zaman ummanda cansız yatırdı
Cana ceset verip vücut yetirdi
Gıda verip kalp içinde oturttu
Rızkımı yarattı ol kan içinde

Tekmil vücudumla saldı cihana
Tasvir verip iki babdan ayana
Gözümde nur oldu baktım cihanda
Nice bencileyin bu han içinde

Bir zaman anadan şir emdim kandım
Tez vakitte dahi ondan usandım
Diş bitirdim ab u nana dayandım
Vücudum besledim cihan içinde

On beşe girince kemali buldum
Nefse uyup isyan bahrine daldım
Bir zaman uğraştım otuza geldim
Her dem gezer idim güman içinde

Çok ilim okudum aklım yetmedi
Çok amel kazandım fayda etmedi
Çok cehd ettim kimse elim tutmadı
Hor zelil gezdim ben devran içinde

İlm-i ledün dersin kamilden aldım
Okudum fehmettim sırrını bildim
Hakikat şehrini arzedip geldim
Bir kamile yettim irfan içinde


İptida nefsimden okuttu beni
Lütfundan diriltti bu ölmüş teni
Merhamet eyledi ol gönlü gani
Özüm kande idi umman içinde


Noksani'yem cismimdeki can olan
Gönlümün evine hem sultan olan
Okutup dinleyen hemi söyleyen
Daim gelir gider her can içinde

LÂ MEKAN İLİNDEN MİSAFİR GELDİM
Lâmekân ilinden misâfir geldim
Şu fenâ mülküne bastım kademe
Nerenin selâmın getürdün dersen
Şu fenâ mülküne gelüb bu deme


Şu fenâ mülküne gelüb giderken
Sarvân olub bin bir katar yederken
Yoğurub çamurum balçık ederken
Şecerimle su taşıdım Âdem’e

Âdem’den ön âdem çok geldi gitti
Mülk sâhibi bu cihânı halk etti
O yuğurdu yaptı hem o yarattı
Yedi kez emeğim geçti bu deme

Ben bu dam içinde ırmağ akıttım
Celâlimden âdemoğlun kakıttım
Muhkem tuttum kab evimi berkittim
Anın içün İblis girmez kubbeme

Şu fenâ mülküne gelüb yetmeden
Ekilüben can tohumu bitmeden
Kaldırub binâsın tamâm etmeden
Arş altında yönüm döndüm kıbleme

Ben kıblemi kıblem beni bilübdür
Evliyâ enbiyâ andan olubdur
Ben bilürem anam benden gelübdür
Ol vakitte nikâh kıydım babama

Ben hocamı kucağımda büyüttüm
Kudret meyin emzik verüb avuttum
Ders verüben ben hocamı okuttum
Dört kitabdan ders verirdim hocama



Ben obam içinde mekânda iken
Muhammed’le bile mi’racda iken
Mûsâ’la doksan bin kelâmda iken
Doksan bin ilmi koydum abama

Ben obam içinde bâkî can idim
Ali idim, din idim, imân idim
Kendisi Hakk idi ben zindân idim
Şimdi gelmiş sultan olmuş obama

Şükr olsun Hatâyî sırdır sözlerim
Aşk âteşin derûnumda gizlerim
Günden ayan aslâ görmez gözlerim
Âhır kârdan bu yazıldı adıma





GÖKLERDEN SÜZÜLDÜM
Göklerden süzüldüm tertemiz indim
Yere indim, yedi renge boyandım
Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm
Çeşit çeşit türlü renge boyandım

Azgın azgın çağlayarak akarak
İnsafsızca tahrip edip yıkarak
Ne utandım ne kimseden korkarak
Kusur günah kirli renge boyandım

Bir kuru sevdanın peşine düştüm
Nice kayalardan taşlardan uçtum
Irmağa kavuştum kendimden geçtim
Utandım da kirli renge boyandım

Yüzlerimi yere vurdum süründüm
Çok dolandım ırmak olup göründüm
Eleklerden geçtim yundum arındım
Kamilane karlı renge boyandım

Irmak olup kavuşunca denize
Dalgalandık coştuk taştık biz bize
Çok zaman seyrettim aya yıldıza
Aydın parlak nurlu renge boyandım

Veysel yoktan geldim, yok olup geçtim
Ben diyenler yalan, gerçeği seçtim
Bir buhar halinde göklere uçtum
Kayboldum o sırlı renge boyandım

ALMADAN YETİŞ
Yine felek yıktın bağı bendimi
El atıp güllerim solmadan yetiş
Sen irşat edersin cümle âlemi
Cesette canımı almadan yetiş

Kazanım kuruldu suyum ılıdı
Şu zayıf bedenim yıkandı yundu
Yakasız yensiz bir gömlek geldi
Üç beş arşın beze sarmadan yetiş

Kavim kardeş tabutumu çattılar
Aldılar meftimi yüksek tuttular
Eğersiz yularsız ata attılar
Musalla taşına koymadan yetiş

Bir yel eser şu sineme dokunur
Kemiklerim turaplara dökülür
Örterler üstümü duaz okunur
Karanlık kabire koymadan yetiş

Canlar gelir dualarım verilir
Şahmetimden kabristanlar yarılır
Yedi yerde komşu hakkı sorulur
Münker nekir sual sormadan yetiş

Sultan Mehemmet’im özünü birle
Özünü birle de sözünü söyle
Pirin eşiğine bir niyaz eyle
Cehennem narına yanmadan yetiş











DÜVAZ İMAMLARLA İLGİLİ ÖRNEKLER









YARDIM EDESİN
Her zaman her yerde var olan Tanrı
Bu mazlum canana yardım edesin
Var olan her şey seni çağırır
Bu mazlum canana yardım edesin

Müminlere yardım sen eyle her an
Biliriz sultanım sendedir ferman
Yüz bin canım olsa yoluna kurban
Bu mazlum canana yardım edesin

Bütün istekleri dileriz Hakk’tan
Kaldır perdeleri gitsin aradan
Himmetini esirgeme mevtadan
Bu mazlum canana yardım edesin

Muhammet’in hakkı miraç hürmeti
Ali’nin yaptığı cümle hizmeti
Çektirme canana fazla zahmeti
Bu mazlum canana yardım edesin

Fatima-i Zehra bağladı kara
Şah İmam Hasan’ın ciğeri yara
Şah Hüseyin için düşmüşüz zara
Bu mazlum canana yardım edesin

Zeynel’in zindanı, Bakır’ın sırrı
İmam Cafer Sadık bilimler nuru
Musa Kazım, Rıza Horasan piri
Bu güzel canana yardım edesin

Taki, Naki, Askeri’ye sığındım
Muhammet Mehdi’den bir himmet umdum
Vaktidolu oldum kapına geldim
Bu mazlum canana yardım edesin.

İNSANI KAMİL’DEN AYIRMA BİZİ
İlahi Mustafa Murtaza hakkı
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Yüz yirmi dört bin enbiya hakkı
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi.

Dest-i girimizdir İmam-ı Hasan
Hüseyni Kerbela şah-ı şehidan
İmam Zeynel, İmam Bakır elaman
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi.

Cafer Sadık cümlemizin serveri
Musa Kâzım Rıza yolun rehberi
Medet Mürvet Takı Naki Askeri
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi.

Muhammed Mehdi’dir şahı velayet
Işıtır cihanı nuru hidayet
Niyazımız budur her dem her saat
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi.

Sıtkı’ya dünyaya eyleme heves
Ruh pervaz eder de kalır bu kafes
Ya ilahi evvel ahir son nefes
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi.

BAĞIŞLA
Hûda kıl mağfiret cümle günahım,
Muhammed Mustafa hakkı bağışla,
Velayet mülkünün sultanı şahım,
Aliyyel Murtaza hakkı bağışla.

Resulü Kibriya’ya hem ser olan,
Şefaatle talibe rehber olan,
Muhakkak ümmehatı ekber olan,
Hatice tül Kübra hakkı bağışla.

Budur ol envarı bahrin esası,
Getirir luliyi mercanı hası,
Sürüp yüzün Fatıma’dan ricası,
Bu dem Hayrunnisa hakkı bağışla.

Bunların kapısı darul emandır,
Şefi-i rü siyah-ı aşiyandır,
Kerem Kâni İmam-ı dü cihandır,
Hasan-ül Mücteba hakkı bağışla.

Allamel Esma-ı Burcu el aman,
Ziyasından ayırma eyle ihsan,
Kusurum çok aman Şah-ı Şehidan,
Hüseyin-i Kerbela hakkı bağışla.

Yüzüm yerde, özüm diidar içinde,
Talibim, Muhibim ikrar içinde,
Yandırma fakiri ol nar içinde,
İmam Zeynel Aba hakkı bağışla.

Muhibbi Ehlibeyt’e eyle rahmet,
Divanı dergahta bula şefaat,
Niyazıma cihanda eyle rahmet,
İmam Bakır Baha hakkı bağışla.

Güruhu Naci’nin hem pişivası,
Tariki Müstakimin müktedası,
Kul beşerdir olur elbet hatası,
Caferi Rahnuma hakkı bağışla.


Dedi Mürsel bunlar size emanet,
Biri Kur’an biri evlat tamamet,
Seveni yarlığa yevmil kıyamet,
İmam Musa Kazım hakkı bağışla.

Horasan mülkinin Şah’ı emiri,
İmam Neşterinin sahip seriri,
Cümle mücriminin hem destigiri
Rıza El Kibriya hakkı bağışla.

Bunlardan isterim daima himmet,
Ne kadar günah işlerse kul elbet,
Yine bir zerredir ol şemse nispet,
Şah Taki Biliha hakkı bağışla.

Açık rahmet kapısı bi nevaye,
Durup didara gelir ilticaya,
Bu demde affın kıl koyma cezaya,
Şah Naki Helata hakkı bağışla.



Buyurmuş mümini rihletlerine,
Bu dem cem olmuşuz haki derine,
Seza kıl rahmetin kemterlerine,
Hasan ül Askeri hakkı bağışla.

Muhammed Mehdi her dü cihanın,
Savnında haşır kıl Sahip Liva’nın,
Muhibbi Muhlisi Ali Aba’nın,
Hünkar Bektaş Veli hakkı bağışla.

Cihanda mahsundu bildim ki Ekrem,
Sığındı Feyziya affına her dem,
Huzuru hazretinde durdum hepzem,
Ehlibeyt Ali Aba hakkı bağışla

















SIRLAMA/TOPRAKLA BULUŞTURMA SIRASINDA NEFESLERE ÖRNEKLER






GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM

Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Bir göz yumup açmış gibi

İş bu söze Hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi

Miskin adem-oğlanını
Benzetmişler ekinciye
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi

Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi



Bir hastaya vardın ise
Bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi

Bir miskini gördün ise
Bir eskice verdin ise
Yarın anda sana gele
Hulle donun biçmiş gibi

Yunus Emra bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meger Hızır, İlyas ola
Abu hayat içmiş gibi

DOSLAR SEFE İLE GÖNDERİN BİZİ
Geldim gider oldum illerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi.
Doyamadım tatlı dillerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi



Şöyle bir güzelden ahd alamadım,
Bir ahdine bütün yâr bulamadım.
Bir daha ya geldim, ya gelemedim,
Dostlar safa ile gönderin bizi.

Himmet eylen, şu dağları aşalım,
Pir aşkına kaynaşalım, coşalım.
Gelin birer birer rızalaşalım,
Dostlar safa ile gönderin bizi.

Çıkalım yaylaya, inelim düze,
Himmet eylen yaran ahbaplar bize.
Bir selam göndersem, gelir mi size?
Dostlar safa ile gönderin bizi.

Pir Sultan Abdal’im Hakk'a yakındır,
Edebi, erkânı hemen takın dur.
Ölüm uzak derler, hemen yakındır,
Dostlar safa ile gönderin bizi.


DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.

Can kafeste durmaz uçar,
Dünya bir han, konan göçer.
Ay dolanır yıllar geçer,
Dostlar beni hatırlasın.

Can bedenden ayrılacak,
Tütmez baca yanmaz ocak.
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.

Ne gelsemdi, ne giderdim,
Günden güne arttı derdim.
Garip kalır yerim yurdum,
Dostlar beni hatırlasın.

Açar solar türlü çiçek,
Kimler gülmüş kim gülecek.
Murat yalan ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.

Gün ikindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir.
Veysel gider adı kalır,
Dostlar beni hatırlasın.

FIRSAT ELDE İKEN
Fırsat elde iken bir amel kazan,
Gül cemalin bir gün solsa gerektir.
Zevkine aldanma kanma dünyaya.
Dünya malı burda kalsa gerektir.

Câhil bildiğinden hiç geri kalmaz
Bin nasihat etsen bir pula almaz
Kişinin ettiği yanına kalmaz
Herkes ettiğini bulsa gerektir


Yarın Hakk’ın divanına varılır,
Ruz-u mahşer günü sual sorulur.
Günahın tartarlar nizam kurulur,
Orda haklı hakkın alsa gerektir.

Bana böyle geldi Mevlâ’dan hitap
Dil tutulur ol dem verilmez cevap
Kimine lûtf olur kimine azap
Cennet tâmu Hak’tır dolsa gerektir

Genç Abdal’ım Hakk’a yakın olana,
İtikadı bütün sadık olana,
Hakikatte Hakk’a âşık olana,
Divanda şefaat olsa gerektir.

Kaynak: turkmensitesi.c om/alevilikte-hakka-yurume-erkani.html
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular / Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Son Yorum Yazar: çerağ
03-27-2017, 12:41 AM
Son Yorum Yazar: çerağ
12-22-2016, 03:25 PM
Son Yorum Yazar: çerağ
06-19-2015, 04:13 PM

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi