Alevi Forum
Danimarkalı Ebeveynler “Dünyanın En Mutlu Çocuklarını” Yetiştirmeyi Nasıl Başarıyor? - Baskı Önizleme

+- Alevi Forum (https://www.aleviforum.net)
+-- Forum: Genel Konular (https://www.aleviforum.net/Forum-genel-konular.html)
+--- Forum: Eğitim (https://www.aleviforum.net/Forum-egitim.html)
+--- Konu Başlığı: Danimarkalı Ebeveynler “Dünyanın En Mutlu Çocuklarını” Yetiştirmeyi Nasıl Başarıyor? (/Konu-danimarkali-ebeveynler-%E2%80%9Cdunyanin-en-mutlu-cocuklarini%E2%80%9D-yetistirmeyi-nasil-basariyor.html)



Danimarkalı Ebeveynler “Dünyanın En Mutlu Çocuklarını” Yetiştirmeyi Nasıl Başarıyor? - çerağ - 09-22-2018

Çoğu ebeveyn çocuklarının doktor, öğretmen, mimar vs. olmasındansa, onların en çok mutlu olmalarını ister. Peki ama çocuklarımızı ağzı kulaklarına varana dek gülümsetmeyi (en azından içlerinden) ve bunu yetişkinlikleri boyunca korumalarını nasıl sağlayabilirsiniz? İmkansız bir hedef gibi görünüyor olabilir, ancak dünya üzerinde bunu başarabilen bir yer var. Neşeli, dengeli insanların yaşadığı bir ülke. OECD’ye (Ekonomik İşbirliği Ve Kalkınma Örgütü) göre Danimarka, yaklaşık 40 yıldır “dünyadaki en mutlu insanlara” ev sahipliği yapıyor.

Danimarkalıların sırrı ne peki? Bu sorunun cevabını bulmak için çocuk yetiştirmenin yeni ve güçlü bir yönteminin anlatıldığı Danimarkalılara Özgü Ebeveynlik: Dünyanın En Mutlu Çocuklarını Yetiştirme Rehberi kitabının yazarlarından biri olan Jessica Alexander’a başvurduk. Kitabı, Danimarkalı psikoterapist Iben Sandahl ile birlikte yazan Alexander, Danimarkalılara özgü ebeveynliğin tam olarak ne olduğunu ve bu kültürün “esnek ve duygusal olarak sağlam” çocuklar yetiştirmeye nasıl devam ettiğini anlatıyor bize. Bir başka deyişle, hepimizin yapmak istediği şeyi nasıl yaptıklarını açıklıyor.

Danimarkalılara özgü ebeveynliği nasıl tanımlarsınız?
Danimarkalı ebeveynler çocuklarına aktif bir şekilde empatiyi ve başkalarına değer vermeyi öğretiyor. Başarı anlayışlarını, yıldız olmak için çabalamak yerine gerçek takım çalışmasına dayandırıyorlar. Bir çocuğa özgüven (başkalarına kıyasla yapabildikleri, nasıl göründükleri ya da sahip olduklarına dair dışarıdan bir görünüş) kazandırmak yerine özsaygı (başkalarına kıyasla kim olduklarına dair sağlam bir temel) kazandırmak için çalışıyorlar. Empatiyle sıkı sıkıya ve kökten bağlı olan bu sağlam temelin, uzun vadede bize gerçek mutluluğu ve sağlığı (her anlamda) getirdiğine inanıyorlar.

Bu kitabı yazmanızın sebebi nedir?
14 yıldır bir Danimarkalıyla evliyim ve Danimarka’daki çocukların sakin, iyi huylu ve başkalarına değer veren doğalarına her zaman inanılmaz hayret ettim. Bu, çocuklarım olmadan önceydi. Kendi çocuğum olduğunda Danimarkalıların doğaçlama tavsiyelerini, kitaplardan, internetten, arkadaşlarımdan ve ailemden aldığım tavsiyelerden çok daha fazla tercih ettiğimi fark ettim. Bir gün korkutucu bir deneyim yaşayan kızımızın kullandığı dile, eşimin nasıl bir anda bambaşka bir ifade şekliyle yaklaştığını izlerken Danimarkalılara özgü bir ebeveynlik tarzı olduğundan emin oldum. Bizimkilerden oldukça farklı bir ebeveynlik tarzları var ve artık kesin olarak eminim ki sürekli olarak dünyanın en mutlu insanları seçilmelerinin sebeplerinden biri de bu. Danimarkalı bir psikoloğa gittim ve birlikte kitabın temel unsurlarını üzerine inşa ettiğimiz çok sayıda özenle yapılmış araştırma üzerinde çalışmaya başladık.

Danimarkalılara ve Amerikalılara özgü ebeveynlik tarzları arasındaki başlıca farklılıklar neler?
Danimarkalılar çocuklarının hayatlarını aşırı programla doldurmuyor. Oyun, bir çocuğun yapabileceği (ve kendisinden bir şeyler öğrenebileceği) en önemli şeylerden biri olarak görülüyor. Liseye kadar hem de. Çocukların kendilerine özgü gelişim süreçlerine ciddi anlamda odaklanıyorlar. Bu şu anlama geliyor: Çocukların kendi öğrenme süreçlerinin neresinde olduklarına saygı duyuyorlar ve onlara, kendileri için öğrenme coşkularını kaybetmeyecekleri kadar yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bu tür bir öğrenme – gelişimlerinin hangi noktasında olduklarına saygı duyarak – daha fazla özsaygı, esneklik ve direnç kazandırıyor. Oyun ise bunlar için aracı oluyor. Amerika’da ise eğer çocuğumuz ölçülebilir bir şey yapmıyorsa, yeterince öğrenmiyor olmalı diye düşünüyoruz genellikle. Oysa “oyun, öğrenmenin kendisidir.”

Bir başka fark: Danimarkalılar okulda aktif bir şekilde empatiyi öğretiyorlar. Hem de anaokulundan başlayarak. Empatiyi öğretmek, matematik ya da İngilizce öğretmek kadar önemli. Bunu gerçek hayattan kopmayarak yapıyorlar. Her şeyin mutlu bir sonu olması gerekmiyor. Danimarkalı ünlü Hans Christian Andersen’ın masalları genellikle çok karanlık ve üzücüdür. Ama Amerika’da kültürel olarak kabul edilebilir bir hale gelecek şekilde uyarlanmıştır. Örneğin Deniz Kızı’nın orijinali, en sonunda prense kavuşmaz. Üzüntüden ölür ve deniz köpüğüne dönüşür. Zor konularla uğraşan kitaplar okumak, ebeveynlerin çok sayıda duygunun üzerinden çocuklarıyla birlikte geçmelerine yardımcı olur. Bunun, çocukların empati becerilerini geliştirdiği kanıtlanmıştır. Bence biz Amerika’da, eğer yapabiliyorsak, zorlayıcı duygulardan kaçınmaya çalışıyoruz. Danimarka’da ise bu duyguların tam ortasına dalıyorlar! Kocamın kızıma okuduğunu gördüğüm bazı kitaplar ağzımı açık bırakıyor bazen. Ama bunun kızım için iyi olduğunu biliyorum ve o bu kitaplara bayılıyor!
Ayrıca çocuklara tokat atmak Danimarka’da 1984 yılından beri illegal bir şey. Danimarkalılar ültimatomlardan kaçınan ama diplomatik bir yaklaşım kullanıyor. Bunun sonucu olarak neredeyse hiç şiddet içermeyen bir kültürleri var. Çocuklara disiplin vermek yerine problemleri yönetmeye odaklanıyorlar. Kültürel olarak en yüksek ve en önemli değerlerinden biri de ‘hygge‘. Bu ne mi demek? Odağın ‘ben’de değil ‘biz’de olduğu rahat ve keyifli zaman.

Danimarkalılara özgü ebeveynlikten insanların en çok neyi öğrenmelerini isterdiniz?
Kitaptan insanların gerçekten almalarını en çok istediğimiz şey, kültürel olarak yapageldiğimiz bazı şeyleri ya da “fabrika ayarlarımızı” sorgulamaları. Amerikan kültürünün değerlerimizi, varoluş şeklimizi ve hatta çocukları yetiştirme şeklimizi nasıl etkilediğini görmek inanılmaz derecede zor. Bu davranışlar o kadar içimize işlemiş ki, daha iyi bir yolun olup olamayacağını çok nadir sorguluyoruz. Sadece bir şeyleri doğru şekilde yaptığımızı varsayıyoruz. Eğer insanlar bunun üzerine gerçekten düşünürlerse ve Danimarkalılara özgü temel unsurlardan birini bile – hygge gibi mesela – uygulamaya çalışırlarsa, gelecek neslin çok daha mutlu olacağına eminiz. Kulağa fazla idealize ediyorum gibi gelebilir, ama Danimarkalılara özgü ebeveynliği birinci elden deneyimlemiş biri olarak yaptıklarının ne kadar güçlü etkileri olduğunu gözlerimle gördüğümü söyleyebilirim.

egitimpedia.com