05-30-2015, 07:01 PM
Nusret Cephesi Lideri Ebu Muhammed el Cevlani Al Jazeera'ye verdiği röportajda önemli açıklamalar yaptı.
Al Jazeera: En son meydana gelen zaferlerden, Nusret Cephesi’nin de bir parçası olan Fetih Ordusu’nun gerçekleştirdiği zaferle başlamak istiyorum. Idlib’in fethi, Mastume Askeri Üssü, en son da Cisr eş Şuğur Hastanesi… Bu zaferlerin askeri ve statejik önemi nedir?
Savaş Sünnilerin bölgesindeydi. Şimdi de rejimi kucaklayan bölgelere geçti.
Cevlani: İlk olarak şunu belirtelim. En son fethedilen bölgeler sahil bölgeleri için ilk savunma hatlarıdır. Öyle ki, İdlib ile Lazkiye’yi bağlayan otoban, ordu tarafından Karmid, Mastume, Cisr eş Şuğur, Eriha gibi vb. askeri noktalarla güçlendirilmişti. İşte bu bölgeler sahil için savunma hattı konumundadır. Ama bu bölgeler Sünnilerin bölgesidir. Bu bölgelerden sonra Nusayri ve Alevilerin bulunduğu bölgeler gelmektedir. Yani rejim bu gölgelere diğerlerine nazaran daha çok önem vermektedir. Çünkü bu bölgeler Nusayri bölgelerine bir koruma ve savunma hattı sayılır. Savaş Sünnilerin bölgesindeydi. Şimdi de rejimi kucaklayan bölgelere geçti.
Al Jazeera: Şuan Alevilerin başkenti olarak bilinen ya da Esad ailesinin şehri olan, Hafız Esad’ın da kabrinin bulunduğu Kardaha’dan 30 km’den daha az bir mesafedesiniz. Ve birçok Alevi köyü menzilinizde. Nusret Cephesi’nin Lazkiye bölgelerindeki Alevilere karşı korkunç bir katliam hazırlığında olduğu söylentileri dolaşıyor. Sıradaki savaş stratejiniz veya Alevi bölgeleri için planınız nedir?
Cevlani: İlk olarak; hiç şüphe yok ki, Nusayriler veya Aleviler, Ehli Sünnet’e karşı çok büyük katliamlar yaptılar. Yaklaşık 40 yıl önce yönetilmeye başladığından beri bu rejim, Alevi ve Nusayri grupları tarafından yönlendirilmiştir. Bu kişiler Hama’da katliam yaptılar. Hakeza şu an tüm bölgelerde Müslümanların başına varil bombaları atıyorlar. Hapislerde insanlara işkence uyguluyorlar, kadınlara tecavüz ediyor, çocukları katlediyorlar. Milyonlarca insanı sürgün ettiler. Bazıları denizlerde boğuldu, bazıları muhtaç duruma düştü. Bazıları da komşu devletlerin çadır kentlerine sığındı. Şam’ın Ehli Sünnet Müslümanlarından yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne sebep oldular.
Bu nedenle Aleviler ve Ehli Sünnet arasında intikam duygusu hakim oldu. Ehli Sünnet’te çok büyük yaralar açtılar. Tabi ki şu an Beşşar Esed kendi başına savaşmıyor. Kitlesiyle beraber savaşıyor. Pilotlar ve diğerleri… Bir de onlara destek olanlar da var. Ehli Sünnet’ten de Beşşar Esed rejimine destek olanlar var. Ama genel olarak hakim olan grup (Alevi ve Nusayriler) bunlardır. Rejimin karakteristik savunma bölgesi buralardır. Bu bölgeler geçen 4 yıl süresince rejim için güvenli bölge oldular ve hiç hedef alınmadılar. Çünkü rejimle temas noktaları Sünnilerin bölgelerindeydi, şimdi savaş Alevilerin sınır hattına ulaştı.
Bizim savaşımız intikam savaşı değildir.
Al Jazeera: Bazı yerleşim yerleri savaş toplarınıza 3 km’den daha az bir mesafe uzaklıkta.
Cevlani: Biz onlara çok yaklaştık ve bugün Aleviler, rejimin kendilerini korumaktan aciz olduğunu idrak ettiler. Alevi topluluklar, sadece bir ailenin güvenliğini sağlamak için kolaylıkla harcandılar. Ama şimdi sihir, sahirin (sihirbazın) kendisine yenilgi olarak geri döndü. Aslında Şam’daki savaş Kardaha’da (Esed’in memleketi) bitmez. Bu savaş Şam'da biter. Savaşın bitimi Şam'da olur. O nedenle biz, odağımızı bu rejimi yıkmaya yardımcı olacak hamlelere yöneltiyoruz. Evet, Alevilerin elleri bu savaşa bulaştı. Fakat bizim savaşımız intikam savaşı değildir. Alevilerin Allah’ın dininden çıkmış olduğuna kanaat getirsek dahi bu böyledir. Fakih ve ilim ehlinin dediği gibi, onlar Müslümanlardan bir taife sayılmazlar. Tam tersi onlar, Allah’ın dini olan İslam’ın dışındadırlar. Biz ise bugün sadece bize karşı silah doğrultanlarla savaşıyoruz.
Al Jazeera: Yani sizin şuanki savaşınızın amacı, bir devlet kurmak için fetihler yapmak değil de sadece saldıranları defetmek mi?
Cevlani: Bu bizim için değişken bir durum. Biz şu ana kadar hala “saldıranı defetme” merhalesindeyiz. Bize karşı savaşanlara karşı savaşırız. Bu düşman Sünnilerden olsa dahi.
Al Jazeera: Yani size karşı silah doğrultmayan cephelerle savaşmıyor musunuz?
Cevlani: Şu an bize karşı savaşmayanlarla savaşmıyoruz. Mesela Dürzi köyleri var. Beşşar Esed’e destek olmadılar ve savaşmadılar. Kurtarılan bölgelerde bulunuyorlar ve hiç zarara uğramadılar.
Al Jazeera: Geçen gün kurtarılan bölgelerde dolaşırken, yaklaşık 10 Dürzi köyün olduğunu ve sizin onları geçindirdiğinizi gördüğümde şaşırdım. Aynı şekilde Hristiyan köyleri de var...
Cevlani: Dürzilere gelince; onlar bizim davet çalışmalarımızın kapsamındalar. Onlara çok sayıda davet gönderildi ve itikadi hatalarına yönelik tebliğ yapıldı. Onlar da bize o hatalarından geri döndüklerini izhar ettiler.
Bizim dinimiz rahmet dinidir. Biz de katil, mücrim değiliz.
Al Jazeera: Yani onların köylerine hiç girmediniz, evlerini yıkmadınız ve mallarına el koymadınız, mabedlerini harab etmediniz?
Cevlani: Hayır, kesinlikle. Mabedler konusunda, şeriat dışında olan şeyler varsa biz o şeylere şeriate göre muamele ederiz. Mesela ziyaret edilen kabirleri var. Bunları biz şirk sayarız. İslam bunu Allah’a karşı şirk olarak adlandırır. Biz onları bundan sakındırdık. Onlara akidelerini düzeltecek kimseler gönderdik ama onlara saldırma konusunda böyle bir şey meydana gelmedi. Aynı şekilde, Nusayriler ve Alevilere bugün yaptıkları o kadar katliamlardan sonra da diyoruz ki; bizim dinimiz rahmet dinidir. Biz de katil, mücrim değiliz. Bize karşı savaşanlarla savaşırız. Zulmün karşında dururuz. O nedenle Alevilere dahi hatalarını ve dinden çıkma sebeblerini beyan ettik ve bazıları bundan geri döndüler. Silahlarını bıraktılar ve Beşşar Esad’ın yaptıklarından beraatlerini ilan ettiler. Yani onlar bunu yaparlarsa bizden yana güvende olacaklar hatta biz onların güvenliğinin sağlanmasını üstleneceğiz. Çünkü bu şekilde dinlerine geri dönmüş olacaklar ve Beşşar Esed tağutundan beri olduklarını ilan etmiş olacaklar. Böylelikle bizim kardeşlerimiz olacaklar ve kendimizi nasıl koruyorsak onları da koruyacağız.
Al Jazeera: Bunu Alevilere açık bir mesaj olarak mı gönderiyorsun?
Cevlani: Tabi ki. Eğer Aleviler karar alırlarsa, genel olarak değil de örneğin her köy; ben “Beşşar Esed’den beriyim” diyerek onun Ehli Sünnet’e karşı yaptıklarından beraat ederse ve erkeklerinin Beşşar Esed’in safında savaşmaya gitmesini yasaklarlarsa, onları dinlerinden çıkaran itikati hatalardan vazgeçerlerse ve İslam’ın aslına dönerlerse, bizim için onlar kardeş olurlar. Onları savunuruz ve aramızdaki tüm yaraları unuturuz. Bundan sonra onları dalalet ehli olarak görmeyiz.
Biz ona ulaşmadan kendini bize teslim edenler ailelerinin yanına güvenli mutmain bir şekilde gider.
Al Jazeera: Ebu Muhammed, bu açıklamanızı sizin tarafınızdan her alevi köyüne; erkeğiyle kadınıyla içindeki herkese, resmi bir ilan olarak görebilir miyiz?
Cevlani: Bu tavrımız şu anda yürürlüktedir. Örneğin, rejim saflarında 4 yıl boyunca savaşan askerler var. Bir bölgeyi muhasara altına alınca bu askerlerden biri çıkıp, “Ben kendimi teslim ediyorum” derse, ailesine güvenli, mutmain bir şekilde gider. Bu sadece kendi isteğiyle beraat ederse gerçekleşir. Bizden 1000 adam öldürmüş olsa dahi.
Al Jazeera: Cisr eş Şuğur kontrolünüze geçmeden ben buradaydım ve başlangıcından itibaren savaşı takip ettim. Bazı askerler teslim oldular, onlara ne oldu?
Cevlani: Biz ona ulaşmadan kendini bize teslim edenler ailelerinin yanına güvenli mutmain bir şekilde gider. Ona herhangi bir eziyette bulunmayız.
Al Jazeera: Bunu rejimin safında savaşan herkese bir davet olarak görebilir miyim?
Cevlani: Bu uygulamada olan bir şeydir. Hatta askerlerin çoğu bunu bilir, Ebu Zuhur Havaalanı’nda olduğu gibi. Buna benzer durumlar çok oldu. Bir veya iki kere değil. Bazen rejim onları korkutuyor. “Nusret Cephesi, Mücahitler veya Fetih Ordusu sizi keser” diyorlar bu yanlıştır. Hatta bazı askerler muhasara altında olan bölgelerden çıktıktan sonra aileleri geldi ve onları bizden teslim aldı. Ben burada yüzümüze karşı silah kaldıran ve sonra rejimden, yaptıklarından beraat ederek kendini teslim eden ve nihayetinde evine eman içinde giden bir askerden bahsediyorum. Bu böyleyken Allah’ın dinine geri dönen ve rejimin Müslüman katliamlarından beraatini ilan eden taifelerin durumu nasıl olacaktır? Tabi ki onlar bizim kardeşlerimiz olacaklar. Yani bu dinimizin aslıdır. Bunu sadece bize yöneltilen ithamlardan kaçınmak için söylemiyorum.
Al Jazeera: Bunun anlamı Suriye’deki savaşı yönlendirenlerin dışarıdaki destekçiler olduğu mudur? Bazı destekçilerin başlayan bir operasyonun tamamlanmaması için bazen yardımları kesmeleri gibi?
Cevlani: Hayır, bu denli değil. Çünkü onların kontrolleri dışında olan Nusret Cephesi gibi bazı unsurlar var. Bizler bir operasyon kararlaştırdığımız zaman diğer grupları da toplarız ve operasyona sırasında gelip bize katılırlar.
Al Jazeera: Sizler Suriye topraklarında özgürleştirilmiş bunca toprakta kendi imkânlarınızı nasıl temin edebiliyorsunuz? Bu gruplar da sizler gibi kendi imkânlarını dışarıya bağımlı kalmadan temin edebiliyorlar mı?.
Cevlani: Problem şudur ki, bazı gruplar dışarı bağımlı olarak kuruldu ve onların yardımlarına dayanıyorlar. Açıkça ben bu yardımların bazı özelliklerini inceledim ve gördüm ki, bu yardımlar çok değersiz yardımlar. Bunun için onlarla oturmaya bile değmez. Bu yardımlar genellikle cephane ve benzer şekilde oluyor.
Siz de burada ya da televizyonlarda her grubun tankı olduğunu görürsünüz. Bu tanklar yardım olarak mı geldi? Hayır, bunlar ganimet olarak ele geçirildi. Bu gruplara; devamlılık arz eden cepheler açılması için yardım verilmiyor. Yardımlar sadece spesifik operasyonlar için verilmektedir. Bu gruplar kendi imkânları için pek çaba sarf etmediler ve dışarıdan gelen yardımlara dayanmayı tercih ettiler.
Bizler, yardımlar bu şekilde gelmeye devam ederse hem gruplar için hem saha için ciddi tehlikeler öngörmekteyiz. Grupların, bağımsız karar alıcılar olması gerekmektedir.
Bizler kararlarımızda ve irademizde özgür olmada hassasız.
Al Jazeera: Herhangi bir ülkeden, örgütten ya da istihbarat biriminden sizlere yardım teklifi yapıldı mı?
Cevlani: Bizler aslında bu tür tekliflere en başından müsaade etmiyoruz. Bunu herkes bilmektedir. Hatta bunun için arabuluculuğu bile kabul etmiyoruz. Bizim için bu kapı tamamen kapalıdır ve kesinlikle kimseye bu kapıyı açmayız . Bizler kararlarımızda ve irademizde özgür olmada hassasız. Bahsi geçen grupların sermayeleri, dışarıdan gelen para ve cephanedir.
Genellikle bizim mallarımız rejimden aldığımız ganimetlerden oluşuyor.
Al Jazeera: Ben günlerce özgürleştirilmiş bölgelerde, Halep’te, Idlib’te ve kırsallarında gezdim. Yüzlerce kilometre yol aldım insanlarla konuştum. Gördüm ki insanların durumu iyi, dışarıya bağımlı olmalarını gerektirecek bir durumla karşılaşmadım. Diğer taraftan sizlerin insanlardan ne vergi ne de başka bir şey almadığınızı hatta elektrik ve su olan bölgelerde bile bunların ücretsiz olduğunu gördüm. Peki sizler nerden yardım alıyorsunuz?
Cevlani: Rasullullah sallallahu aleyhi vessellem’in dediği şekilde: “Rızkım mızrağımın gölgesi altına konuldu”. Genellikle bizim mallarımız rejimden aldığımız ganimetlerden oluşuyor.
Al Jazeera: Kontrolünüz altındaki bölgeler çok geniş.
Cevlani: Cephanemiz ve benzer şeyler Allah’ın lütfu ile bize yetmekte ve özgürleştirilmiş bölgelerde bazı ticari faaliyetlerimiz var. Aldığımız bazı ganimetleri değerlendiriyoruz ve bize yetecek kadar bir gelir elde ediyoruz. Ayrıca yakın bir zamana kadar dışarıdaki Müslümanlardan bir takım bağışlar aldık.
Al Jazeera: Yani sizler Müslümanlardan bireysel yardımları kabul ediyorsunuz ama devletlerden kabul etmiyorsunuz?
Cevlani: Evet Müslümanlardan bireysel yardımları kabul ediyoruz.
Al Jazeera: Bazı ülkeler sizlere şartsız yardım etmek istese kabul eder misiniz?
Cevlani: Hayır, ülkelerden kabul etmeyiz.
Al Jazeera: Devletlerden kabul etmezsiniz?
Cevlani: Çünkü şartsız bir yardım söz konusu değil. Bunun aksini iddia edenler olabilir ancak hakikat bunun tersidir. Sonra durumumuz bazı grupların durumu gibi olur. Belirli bir süreden sonra üzerimize baskı başlar.
Al Jazeera: Ama sizler Müslümanlardan yardım kabul ediyorsunuz.
Cevlani: Evet, biz Müslümanlardan yardım alıyoruz.
Al Jazeera: Bu uzun savaşı sürdürmeniz için bu yardımlar yeterli mi?
Cevlani: Evet, Allah’ın izni ile. Allah’a hamd olsun yetiyor. Yapılan birçok hayır var, Allah kimseyi unutmaz. Müslümanlar da Nusret Cephesi’ni, El Kaide’yi sevmekte ve bu konuda bize destek olmaktalar. Müslümanların mücahidlere, cihad beldelerine destek olmalarını, mallarından Şam sahasına göndermelerini ümit ediyoruz.
Al Jazeera: Bunun anlamı özgürleştirilmiş bölgelerin, Nusret Cephesi ve diğer gruplar nezdinde rejime karşı uzun bir zaman savaşacak kadar yeterli öz imkanları ve gelirleri var mı demek ?
Cevlani: Tabi ki yeterli. Yeter ki imkânlar tek bir yerde toplansın. Çünkü bu imkânlar gruplar arasında dağılmış durumda. Bir araya toplandığı takdirde, dışarıdan gelen desteğe hiç bir şekilde ihtiyaç duymazlar. Tabi bu dış yardımlar sadece bir takım insani yardımlar olursa sorun yok. Fakat bu yardımlar bir baskı aracı olarak kullanıldığında, yardımları kesme tehdidi ile grupların öz iradeleri ellerinden alınırsa ya da onları bir takım bildiri yayınlamaya, konuşmalar yapmaya zorlarlarsa bu takdirde bu grupların iradeleri alınmış olacak. Ve bizler geçmiş dönemlerden daha zor dönemlerden geçeceğiz. Eğer alınan kararlar grupların liderleri tarafından değil de belirli bir takım odakların dayatması ile alınırsa o zaman Şam için her şey çok zor olacak.
Yabancı ülkeleri kendi çıkarlarından başka hiç bir şey onları ilgilendirmiyor. Çocukların ve kadınların katledildiğini, bunca insanın mülteci konumunda olduğunu gördükleri zaman vicdanları sızlamaz. Çünkü onların tek umurunda olan şey çıkarlarıdır. Menfaatleri nerede ise grupları da ona göre yönlendirirler.
Nusret Cephesi savaşın ana aktörüdür.
Al Jazeera: Yakın bir zamanda, yardımların devam etmesi için Fetih Ordusu’ndan bir çok gruba Nusret Cephesi’ni Fetih Ordusu’ndan çıkarmaları veya çıkmaya zorlamaları için baskı yapıldığını yeni belge ve dokümanlarda gördüm.
Cevlani: Güç yetiremezler. Nusret Cephesi'nin sahadaki konumu göz ardı edilecek sıradan bir unsur değildir. Allah’a hamd olsun. Herkes bilmektedir ki Nusret Cephesi savaşın ana aktörüdür. Tabi ki kimsenin hakkını küçümsemeden diğer gruplarla beraber aynı safta savaşmaktadır.
Der’a’daki operasyonlara bakın, Kalemun’a bakın, Humus’a bakın, Hama’ya bakın, Idlib’e bakı, Halep’e bakın. Nusret Cephesi’nin ikinci sıra bir grup olmadığını bütün gruplar bilmekteler. Bilakis Nusret Cephesi sahada esas gruptur, ondan vazgeçilemez. Bunun da birçok insan farkında. Nusret Cephesi herhangi bir şekilde dışlanamaz. Biz halkın içinde varız, onlara bir takım hizmetler sunmaktayız. Azımsanmayacak ve göz ardı edilmeyecek şekilde askeri faaliyetlerimiz var. Ayrıca bizi kabul etmesi veya etmemesi için kimseye bir talepte bulunmuyoruz. Biz Allah için faaliyet yürütüyoruz, kimseyi razı etmek için değil. Aynı zamanda sadık birçok birliğin son zamanlarda (genel) liderleri bir takım vesveselerden ötürü ilkelerinden vazgeçmiş olsalar da onların askerleri ve askeri liderleri bize karşı sadıklar ve desteklemekteler.
“Horasan” adında hiç bir grup yoktur, saha apaçıktır, bütün gruplar bellidir.
Al Jazeera: ABD sizleri 2012 yılında terör listesine aldı. BM Güvenlik Konseyi aynı şekilde size karşı yaptırımlarda bulunma kararı aldı. Şu an Suriye hava sahasında ABD uçakları ve rejim uçakları yan yana uçuyorlar ve sizlerin karargâhlarınızı vuruyorlar. İki gün önce Nusret Cephesi’nin bir karargâhının vurulduğunu duydum. Diğer gün oraya gittim sanki bina buharlaşmıştı. Etraftan şarapnel parçaları aldım, çok ağırdı. Ne tür bir silah kullanıldığını bilmiyorum. Görünen o ki Nusret Cephesi sadece Esed rejimi ile savaşmıyor, aynı zamanda başka taraflarla da savaşıyor.
Cevlani: Tabi, Şam sahası birçok koalisyona tanık oluyor. Bir yandan İran, Nusayri rejimi, Hizbullah ve başka grupların koalisyonu, diğer yandan uluslararası koalisyon ve onlara detek veren yerel gruplar. Aynı zamanda bölgesel gücler, aynı şekilde Devle cemaati. Şam sahasında Nusret Cephesi büyük tehditler görmekte.
Uluslararası koalisyonun ikiyüzlü siyaseti ise herkesçe bilinmektedir, bunu açıklamaya gerek yok. Bu tağut hükümdarları getiren ve onları koruyan Uluslararası koalisyondur. Uluslararası koalisyon, Nusayri rejime en fazla tesir eden grubun Nusret Cephesi olduğunu çok iyi bilmekte ve bundan dolayı “Horasan” adında bir cemaatin var olduğunu ortaya atarak Nusret Cephesi’ni yalan bir takım iddialarla zayıflatmaya çalışmaktadır. Bu iddia tamamen yalandır. “Horasan” adında hiç bir grup yoktur. Nitekim vurulan yerler Nusret Cephesi karargâhları, ölenler de Nusret Cephesi’nden ve halktan bazı kişilerdir.
Al Jazeera: Bir yerde “Horasan” adında bir grup olduğunu duydum. Oraya gittim, köy halkına sordum ve ölenlerin hepsinin köy halkından olduğunu gördüm.
Cevlani: Aslında “Horasan” ismini ABD’den duyduk. “Horasan” adında hiç bir grup yoktur, saha apaçıktır, bütün gruplar bellidir. Gizli grup, açık grup diye bir şey yoktur. Nusret Cephesi var bir de daha önce Horasan’da (Afganistan) cihat etmiş sonradan da Şam bölgesine, Nusret Cephesi saflarına gelmiş kişiler var. ABD, bunların kendilerini hedef alacaklarını, tehdit ve tehlike arz ettiklerini iddia etti. Tabi böyle bir şeyi ispatlayamadı, böyle bir şey de yoktur.
Al Jazeera: Suriye gelecekte Nusret Cephesi ile Batı arasında bir çatışmanın merkezi olabilir mi?
Cevlani: Nusret Cephesi; Dr. Eymen El Zavahiriden aldığı talimatlara göre hareket eder. Dr. Zevahiri; Nusret Cephesi'nin sadece rejim ve sembollerinin devrilmesine odaklanılması talimatı verdi. Sembollerden kastım aynı zamanda Hizbullah gibi müttefikleridir. Aynı zamanda diğer İslami Hareketler ile İslam ehlinin nimetleneceği raşid bir İslam devletinin kurulması konusunda karşılıklı anlayışa dayalı işbirliğini emretti. Bu nedenle bizler emirlere uyup Şam’ı diğer ülkelere karşı bir saldırı noktası olarak kullanmıyoruz. El Kaide; Batı’yı hedef almak için çalışmalar yapabilir ancak Şam’dan değil.
Al Jazeera: Sizin savaşınız sadece Suriye ile mi sınırlı?
Cevlani: Evet, Rejim ve Hizbullah’la.
ABD, Esed rejime destek veriyor.
Al Jazeera: Amerika’nın bombardımanı devam ederse ne yapacaksınız?
Cevlani: Her insan kendini savunma hakkına sahip. Şimdiye kadar gelen direktifler batıyı hedef almamaya yönelik ama bütün seçenekler masada. Biz Eymen ez Zevahir’nin direktiflerine bağlıyız. Bombardıman devam ederse Batı’nın çıkarında olmayacak gelişmeler olabilir.
Al Jazeera: ABD’nin Suriye savaşına etkisine nasıl bakıyorsunuz?
Cevlani: ABD, Esed rejime destek veriyor.
Al Jazeera: Rejimi mi destekliyor?
Cevlani: Evet ama medyada iki yüzlülük yaparak kendisini farklı gösteriyor. ABD, rejime tüm destek şekillerini sağlıyor. Gözle görünür desteğinin bir şekli Nusret Cephesi’ni bombalamak. Halkı rejime karşı koruyan Nusret Cephesi mevzilerini bombalıyor. Rejime yönelik baskımızı arttırdıkça, bombardıman yoğunlaşıyor. ABD’nin savaştaki rolü halkı kandırarak kendi istediği siyasi uzlaşmaya varmak. Ama bu Sünnilerin kanı üzerinden olacak.
Diyelim ki Beşşar Esed kaldı ya da kendisi gitti rejimi kaldı. Sonuçta Esed suçları kendi eliyle işlemiyor, onun emirlerini yerine getiren bir rejim var. ABD’nin Suriye için istedeği şey Yemen’de olduğu gibi yüzü değiştirmek ancak rejimin aynı kalması. Kendi çıkarlarını savunacak sistemin kalmasını istiyor. Onun rolü konferanslar düzenleyerek halkı kandırmak. Cenevre 1, Cenevre 2 gibi. Özel temsilcilerin biri geliyor biri gidiyor.
Al Jazeera: Suriye krizinden çıkış yolu için uluslararası girişimleri kabul etmediğinizi mi söylüyorsunuz?
Cevlani: Suriye’nin çocukları bile o konferansları kabul etmiyor ken biz mi edelim. Bu girişimlere kulak asanlar, sadece halktan haberi olmayan dışarıda yaşayan siyasi figürler. Suriye’deki durumu çözebilecek hiçbir konferans yok. Çözümü silah taşıyan ihlaslı gençler getirebilir. Ne BM ne Cenevre’de oturanlar krizi çözemez.
Al Jazeera: Suriye rejimi ile ABD’nin yaptığı bombardıman arasında bir koordinasyon yürütülüyor mu?
Cevlani: Bu kesin bir gerçek. Sivil uçuşlarda bile aynı hava sahasını kullanan uçaklar arasında koordinasyon var ki, savaş uçakları arasında nasıl olmasın. Aralarında koordinasyon yürütüyorlar tabii. Aynı hava saha sahasını kullanan iki savaş uçağı arasında koordinasyon olmayacağına inanıyor musun?
Al Jazeera: ABD’yi rejim ile koordinasyon yürütmekle mi suçluyorsunuz?
Cevlani: Bununla ilgili elimizde belgeler bile var.
Al Jazeera: Nasıl bir belge?
Cevlani: Aynı hava sahasını kullandıklarını belgeleyen video kayıtlarımız bulunuyor.
Al Jazeera: Şam rejimini destekleyen güçler rejimin düşmemesi için çok büyük bir hassasiyet gösteriyor. İnsanların çoğunun tam aksine inandığı bir şey söylediniz ve dedinizki Rejimin düşmemesi için çabalayan ülkelerin başında ABD geliyor?
Cevlani: Evet.
Al Jazeera: ABD dışında rejime doğrudan destekleyen, yardımda bulunan ve düşmemesini isteyen devletler hakkında ne diyeceksiniz?
Cevlani: İran veya Hizbullahı mı kastettin?
Al Jazeera: Evet; Hizbullah ve İran'ın kastettim ki siz onlara karşı da savaşıyorsunuz?
Cevlani: Hizbullah’a gelecek olursak; Hizbullah gösteriler başlamadan önce de Rejimin çirkinliğini ve işlediği suçları çok iyi biliyordu. Göstteriler ilk başladığında Rejim'in kendi gücüyle bunları sonlandıracağını zannetti. Ama Mücahitler ortaya çıkmaya başlayınca durumun farklılaştığını anladı ve olayları ciddiye almaya başladı. Hizbullah kendi sonunun Beşer Esed'in sonu ile bağlantılı olduğunu iyi biliyordu. Beşer Esed'in gitmesi; Hizbullah'ın bitmesi ile aynı anlama gelmektedir. Eğer Esed giderse bu, kısa bir süre sonra da Hizbullah'ın biteceğini göstermektedir. Hizbullah'ın Lübnan'da düşmanları çoktur. Hizbullah'ın bu düşmanaları; Beşer Esed'in gitmesinin ardından daha da artacak ve sesleri yükselecektir. Çünkü Beşer Esed; Hizbullah'ın birinci destekçisidir.
Al Jazeera: Durum tam tersi değil mi? (Hizbulla; Esed'in destekçisi değil mi?)
Cevlani: Hayır, tersi değildir. Şu anda Hizbullah Esed'in sisteminin ayakta durmasına yardım etmektedir. Esed’in kalan ömrünü umutsuzca uzatmaya çalışıyor. Çünkü Esed’in gidişinin kendi sonu anlamına geleceğini de biliyor. Esed’e destek vererek, halk desteğini ve askeri gücünün azalacağının farkında. Hizbullah, karşılacağı hezimeti bildiği halde bu savaşa girmiştir. Evet, savaşa girmiş ve hezimete uğramıştır ki buda Hizbullah için kaçınılmazdı. Bunu en başından beri biliyordu.
Al Jazeera: Lakin Hasan Nasrallah, Kalemun savaşının ölüm kalım savaşı olduğunu, bu savaşı kazandıklarını ve Kalemun'daki savaşçıları yok ettiklerini söylemişti? Buna katılıyor musunuz?
Cevlani: Hizbullah, Suriye savaşının Lübnan’a da uzayacağını söyleyerek Lübnanlıları korkutmaya çalışıyor. Halbuki asıl tehlike Hizbullah'a uzanacaktır Lübnan'a değil. Lübnan'ın bu tehlike ile hiç bir alakası yoktur. Nasrallah; tehlikenin sadece kendisine değil Lübnan'a ulaşacağını söyleyerek Lübnan’daki tüm enerjiyi ve kaynakları toplamaya çalışıyor. Dolayısıyla onun için bu savaş bir ölüm kalım savaşı ve kendi doğudaki sınırlarıı korumak istiyor.
Al Jazeera: Peki size göre?
Cevlani: Kalemun'daki Savaş gerilla savaşıdır ve Allah’ın fazlı ile öncelikle Allah'a olan güvenimiz sonra da orada bulunan kardeşlere olan güvenimiz tamdır.
Al Jazeera: Kalemun savaşı sırasında IŞİD’in de size arkanızdan saldırdığı gerçek mi?
Cevlani: Evet, bir yandan rejim ile diğer bir yandan da IŞİD ile savaşıyoruz.
Al Jazeera: IŞİD’in; Hizbullah'a ve rejime karşı savaşan Mücahitlere karşı savaşmasındaki amacı/çıkarı nedir?
Cevlani: Biz Kalemun’da üç cephede savaşıyoruz. Hizbullah, rejim ve IŞİD. Kalemun’da IŞİD’in çıkarı bir noktada rejimle buluşuyor. IŞİD. bize karşı bu saldırıları daha önce birçok yerde yaptı. Haseke’de, Deyr'i Zor’da, Halep’te birçok yerde rejimin bize saldırmasını fırsat bilip onlar da bize başka yönden saldırıyor. Bu onların uyguladığı bir siyasettir.
Al Jazeera: Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın askeri ve medyatik olarak büyük bir önem verdiği Kalemun bölgesinin sizce askeri ve stratejık önemi nedir.
Cevlani: Kalemun; Lübnan’daki Şii köylerin yanı başında. Burası aynı zamanda Lübnan’ın da sınırı. Bizim için ise burası henüz başladığımız Şam savaşında Şam' giriş kapılarından birisidir Ayrıca Kalemun halkı bizim ehlimiz ve kardeşlerimizdir. .Orada savaşan kardeşlerimizin çoğu Kalemunlu ve orası onların kendi memleketi. Çıkarıldıkları beldelerini ele geçirmek ve yediden oraya dönmek için çalışıyorlar.
Al Jazeera: Ben harita üzerinde savaşın alanını anlayabilmek için şöyle bir baktığımda alanın yaklaşık 70 km ve dağlıklardan oluşan bir alan olduğunu gördüm.
Cevlani: Evet, yani insanların düşündüğü gibi çok basit bir yer değil.
Al Jazeera: Siz, Hizbullah ile başka çatışmalara da girecekmisiniz yoksa geri çekilmiş olmaları ile yetinecek misiniz.?
Cevlani: Savaş devam ediyor. Bu bölgeler şehir değil ki biz buraları kaybettik diyelim. Buraların dağları; tepeleri ve düzlükleri var. İdlip'te Der'a'da yada başka bölgelerde olduğu gibi
Şam’a gitme ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz, dolayısıyla Kalemun’a gitme ısrarımızdan da. Kısa vadede Esed’in düşeceğini düşünüyorum. Çok çok iyimser olmak istemiyorum ama savaş sona yaklaştı. Zaten Esed düştüğünde Hizbullah’ın bitmesi de an meselesi olacak ve Lübnan içinde de çekilmeye başlayacak. Sadece, Lübnan’ın güneyinde kalacak. Biz buna el atmadan olacak ve bu sonuç Lübnan’daki aktörler nedeniyle olacak.
Al Jazeera: Siz Lübnan’daki aktörlerinin Suriye rejimini düşürmek için çabalamasını mı istiyorsunuz?
Cevlani: Lübnan 40 yıldan beri bu zulmü yaşıyor. Her Lübnanlı bunu bilir. Suriye ordusunun Lübnan’dan çekildiği doğru ama ülkeyi rejimden daha az zalim olmayan Hizbullah’a teslim etti. Dolayısıyla Esed rejimi Lübnan’dan çekildi ama kendi yerini Hizbullah’a bıraktı. Hizbullah Lübnan’ı yönetmek istiyor. Bu da bir imkansız.
Al Jazeera: Nasrallah bir konuşmasında Hizbullah’ın desteği olmasa rejimin düşeceğini söylemişti. Sizce bu doğru mu?
Cevlani: Bu onların iddiası. Büyük bir iddia. Esed ülkenin dışından birçok milisi ithal etti ve elinin altındaki orduya da çok bel bağladı. Rejim bu kadar da basit ve zayıf değil. Biz rejimle savaşıyoruz ve güçlü bir rakip olduğunu söylemem lazım. Elinde birçok imkân var. Sadece Hizbullah değil Irak’tan gelen onlarca grup var. Afganistan’dan gelen gruplar da var.
incanews / Haber Merkezi
Al Jazeera: En son meydana gelen zaferlerden, Nusret Cephesi’nin de bir parçası olan Fetih Ordusu’nun gerçekleştirdiği zaferle başlamak istiyorum. Idlib’in fethi, Mastume Askeri Üssü, en son da Cisr eş Şuğur Hastanesi… Bu zaferlerin askeri ve statejik önemi nedir?
Savaş Sünnilerin bölgesindeydi. Şimdi de rejimi kucaklayan bölgelere geçti.
Cevlani: İlk olarak şunu belirtelim. En son fethedilen bölgeler sahil bölgeleri için ilk savunma hatlarıdır. Öyle ki, İdlib ile Lazkiye’yi bağlayan otoban, ordu tarafından Karmid, Mastume, Cisr eş Şuğur, Eriha gibi vb. askeri noktalarla güçlendirilmişti. İşte bu bölgeler sahil için savunma hattı konumundadır. Ama bu bölgeler Sünnilerin bölgesidir. Bu bölgelerden sonra Nusayri ve Alevilerin bulunduğu bölgeler gelmektedir. Yani rejim bu gölgelere diğerlerine nazaran daha çok önem vermektedir. Çünkü bu bölgeler Nusayri bölgelerine bir koruma ve savunma hattı sayılır. Savaş Sünnilerin bölgesindeydi. Şimdi de rejimi kucaklayan bölgelere geçti.
Al Jazeera: Şuan Alevilerin başkenti olarak bilinen ya da Esad ailesinin şehri olan, Hafız Esad’ın da kabrinin bulunduğu Kardaha’dan 30 km’den daha az bir mesafedesiniz. Ve birçok Alevi köyü menzilinizde. Nusret Cephesi’nin Lazkiye bölgelerindeki Alevilere karşı korkunç bir katliam hazırlığında olduğu söylentileri dolaşıyor. Sıradaki savaş stratejiniz veya Alevi bölgeleri için planınız nedir?
Cevlani: İlk olarak; hiç şüphe yok ki, Nusayriler veya Aleviler, Ehli Sünnet’e karşı çok büyük katliamlar yaptılar. Yaklaşık 40 yıl önce yönetilmeye başladığından beri bu rejim, Alevi ve Nusayri grupları tarafından yönlendirilmiştir. Bu kişiler Hama’da katliam yaptılar. Hakeza şu an tüm bölgelerde Müslümanların başına varil bombaları atıyorlar. Hapislerde insanlara işkence uyguluyorlar, kadınlara tecavüz ediyor, çocukları katlediyorlar. Milyonlarca insanı sürgün ettiler. Bazıları denizlerde boğuldu, bazıları muhtaç duruma düştü. Bazıları da komşu devletlerin çadır kentlerine sığındı. Şam’ın Ehli Sünnet Müslümanlarından yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne sebep oldular.
Bu nedenle Aleviler ve Ehli Sünnet arasında intikam duygusu hakim oldu. Ehli Sünnet’te çok büyük yaralar açtılar. Tabi ki şu an Beşşar Esed kendi başına savaşmıyor. Kitlesiyle beraber savaşıyor. Pilotlar ve diğerleri… Bir de onlara destek olanlar da var. Ehli Sünnet’ten de Beşşar Esed rejimine destek olanlar var. Ama genel olarak hakim olan grup (Alevi ve Nusayriler) bunlardır. Rejimin karakteristik savunma bölgesi buralardır. Bu bölgeler geçen 4 yıl süresince rejim için güvenli bölge oldular ve hiç hedef alınmadılar. Çünkü rejimle temas noktaları Sünnilerin bölgelerindeydi, şimdi savaş Alevilerin sınır hattına ulaştı.
Bizim savaşımız intikam savaşı değildir.
Al Jazeera: Bazı yerleşim yerleri savaş toplarınıza 3 km’den daha az bir mesafe uzaklıkta.
Cevlani: Biz onlara çok yaklaştık ve bugün Aleviler, rejimin kendilerini korumaktan aciz olduğunu idrak ettiler. Alevi topluluklar, sadece bir ailenin güvenliğini sağlamak için kolaylıkla harcandılar. Ama şimdi sihir, sahirin (sihirbazın) kendisine yenilgi olarak geri döndü. Aslında Şam’daki savaş Kardaha’da (Esed’in memleketi) bitmez. Bu savaş Şam'da biter. Savaşın bitimi Şam'da olur. O nedenle biz, odağımızı bu rejimi yıkmaya yardımcı olacak hamlelere yöneltiyoruz. Evet, Alevilerin elleri bu savaşa bulaştı. Fakat bizim savaşımız intikam savaşı değildir. Alevilerin Allah’ın dininden çıkmış olduğuna kanaat getirsek dahi bu böyledir. Fakih ve ilim ehlinin dediği gibi, onlar Müslümanlardan bir taife sayılmazlar. Tam tersi onlar, Allah’ın dini olan İslam’ın dışındadırlar. Biz ise bugün sadece bize karşı silah doğrultanlarla savaşıyoruz.
Al Jazeera: Yani sizin şuanki savaşınızın amacı, bir devlet kurmak için fetihler yapmak değil de sadece saldıranları defetmek mi?
Cevlani: Bu bizim için değişken bir durum. Biz şu ana kadar hala “saldıranı defetme” merhalesindeyiz. Bize karşı savaşanlara karşı savaşırız. Bu düşman Sünnilerden olsa dahi.
Al Jazeera: Yani size karşı silah doğrultmayan cephelerle savaşmıyor musunuz?
Cevlani: Şu an bize karşı savaşmayanlarla savaşmıyoruz. Mesela Dürzi köyleri var. Beşşar Esed’e destek olmadılar ve savaşmadılar. Kurtarılan bölgelerde bulunuyorlar ve hiç zarara uğramadılar.
Al Jazeera: Geçen gün kurtarılan bölgelerde dolaşırken, yaklaşık 10 Dürzi köyün olduğunu ve sizin onları geçindirdiğinizi gördüğümde şaşırdım. Aynı şekilde Hristiyan köyleri de var...
Cevlani: Dürzilere gelince; onlar bizim davet çalışmalarımızın kapsamındalar. Onlara çok sayıda davet gönderildi ve itikadi hatalarına yönelik tebliğ yapıldı. Onlar da bize o hatalarından geri döndüklerini izhar ettiler.
Bizim dinimiz rahmet dinidir. Biz de katil, mücrim değiliz.
Al Jazeera: Yani onların köylerine hiç girmediniz, evlerini yıkmadınız ve mallarına el koymadınız, mabedlerini harab etmediniz?
Cevlani: Hayır, kesinlikle. Mabedler konusunda, şeriat dışında olan şeyler varsa biz o şeylere şeriate göre muamele ederiz. Mesela ziyaret edilen kabirleri var. Bunları biz şirk sayarız. İslam bunu Allah’a karşı şirk olarak adlandırır. Biz onları bundan sakındırdık. Onlara akidelerini düzeltecek kimseler gönderdik ama onlara saldırma konusunda böyle bir şey meydana gelmedi. Aynı şekilde, Nusayriler ve Alevilere bugün yaptıkları o kadar katliamlardan sonra da diyoruz ki; bizim dinimiz rahmet dinidir. Biz de katil, mücrim değiliz. Bize karşı savaşanlarla savaşırız. Zulmün karşında dururuz. O nedenle Alevilere dahi hatalarını ve dinden çıkma sebeblerini beyan ettik ve bazıları bundan geri döndüler. Silahlarını bıraktılar ve Beşşar Esad’ın yaptıklarından beraatlerini ilan ettiler. Yani onlar bunu yaparlarsa bizden yana güvende olacaklar hatta biz onların güvenliğinin sağlanmasını üstleneceğiz. Çünkü bu şekilde dinlerine geri dönmüş olacaklar ve Beşşar Esed tağutundan beri olduklarını ilan etmiş olacaklar. Böylelikle bizim kardeşlerimiz olacaklar ve kendimizi nasıl koruyorsak onları da koruyacağız.
Al Jazeera: Bunu Alevilere açık bir mesaj olarak mı gönderiyorsun?
Cevlani: Tabi ki. Eğer Aleviler karar alırlarsa, genel olarak değil de örneğin her köy; ben “Beşşar Esed’den beriyim” diyerek onun Ehli Sünnet’e karşı yaptıklarından beraat ederse ve erkeklerinin Beşşar Esed’in safında savaşmaya gitmesini yasaklarlarsa, onları dinlerinden çıkaran itikati hatalardan vazgeçerlerse ve İslam’ın aslına dönerlerse, bizim için onlar kardeş olurlar. Onları savunuruz ve aramızdaki tüm yaraları unuturuz. Bundan sonra onları dalalet ehli olarak görmeyiz.
Biz ona ulaşmadan kendini bize teslim edenler ailelerinin yanına güvenli mutmain bir şekilde gider.
Al Jazeera: Ebu Muhammed, bu açıklamanızı sizin tarafınızdan her alevi köyüne; erkeğiyle kadınıyla içindeki herkese, resmi bir ilan olarak görebilir miyiz?
Cevlani: Bu tavrımız şu anda yürürlüktedir. Örneğin, rejim saflarında 4 yıl boyunca savaşan askerler var. Bir bölgeyi muhasara altına alınca bu askerlerden biri çıkıp, “Ben kendimi teslim ediyorum” derse, ailesine güvenli, mutmain bir şekilde gider. Bu sadece kendi isteğiyle beraat ederse gerçekleşir. Bizden 1000 adam öldürmüş olsa dahi.
Al Jazeera: Cisr eş Şuğur kontrolünüze geçmeden ben buradaydım ve başlangıcından itibaren savaşı takip ettim. Bazı askerler teslim oldular, onlara ne oldu?
Cevlani: Biz ona ulaşmadan kendini bize teslim edenler ailelerinin yanına güvenli mutmain bir şekilde gider. Ona herhangi bir eziyette bulunmayız.
Al Jazeera: Bunu rejimin safında savaşan herkese bir davet olarak görebilir miyim?
Cevlani: Bu uygulamada olan bir şeydir. Hatta askerlerin çoğu bunu bilir, Ebu Zuhur Havaalanı’nda olduğu gibi. Buna benzer durumlar çok oldu. Bir veya iki kere değil. Bazen rejim onları korkutuyor. “Nusret Cephesi, Mücahitler veya Fetih Ordusu sizi keser” diyorlar bu yanlıştır. Hatta bazı askerler muhasara altında olan bölgelerden çıktıktan sonra aileleri geldi ve onları bizden teslim aldı. Ben burada yüzümüze karşı silah kaldıran ve sonra rejimden, yaptıklarından beraat ederek kendini teslim eden ve nihayetinde evine eman içinde giden bir askerden bahsediyorum. Bu böyleyken Allah’ın dinine geri dönen ve rejimin Müslüman katliamlarından beraatini ilan eden taifelerin durumu nasıl olacaktır? Tabi ki onlar bizim kardeşlerimiz olacaklar. Yani bu dinimizin aslıdır. Bunu sadece bize yöneltilen ithamlardan kaçınmak için söylemiyorum.
Al Jazeera: Bunun anlamı Suriye’deki savaşı yönlendirenlerin dışarıdaki destekçiler olduğu mudur? Bazı destekçilerin başlayan bir operasyonun tamamlanmaması için bazen yardımları kesmeleri gibi?
Cevlani: Hayır, bu denli değil. Çünkü onların kontrolleri dışında olan Nusret Cephesi gibi bazı unsurlar var. Bizler bir operasyon kararlaştırdığımız zaman diğer grupları da toplarız ve operasyona sırasında gelip bize katılırlar.
Al Jazeera: Sizler Suriye topraklarında özgürleştirilmiş bunca toprakta kendi imkânlarınızı nasıl temin edebiliyorsunuz? Bu gruplar da sizler gibi kendi imkânlarını dışarıya bağımlı kalmadan temin edebiliyorlar mı?.
Cevlani: Problem şudur ki, bazı gruplar dışarı bağımlı olarak kuruldu ve onların yardımlarına dayanıyorlar. Açıkça ben bu yardımların bazı özelliklerini inceledim ve gördüm ki, bu yardımlar çok değersiz yardımlar. Bunun için onlarla oturmaya bile değmez. Bu yardımlar genellikle cephane ve benzer şekilde oluyor.
Siz de burada ya da televizyonlarda her grubun tankı olduğunu görürsünüz. Bu tanklar yardım olarak mı geldi? Hayır, bunlar ganimet olarak ele geçirildi. Bu gruplara; devamlılık arz eden cepheler açılması için yardım verilmiyor. Yardımlar sadece spesifik operasyonlar için verilmektedir. Bu gruplar kendi imkânları için pek çaba sarf etmediler ve dışarıdan gelen yardımlara dayanmayı tercih ettiler.
Bizler, yardımlar bu şekilde gelmeye devam ederse hem gruplar için hem saha için ciddi tehlikeler öngörmekteyiz. Grupların, bağımsız karar alıcılar olması gerekmektedir.
Bizler kararlarımızda ve irademizde özgür olmada hassasız.
Al Jazeera: Herhangi bir ülkeden, örgütten ya da istihbarat biriminden sizlere yardım teklifi yapıldı mı?
Cevlani: Bizler aslında bu tür tekliflere en başından müsaade etmiyoruz. Bunu herkes bilmektedir. Hatta bunun için arabuluculuğu bile kabul etmiyoruz. Bizim için bu kapı tamamen kapalıdır ve kesinlikle kimseye bu kapıyı açmayız . Bizler kararlarımızda ve irademizde özgür olmada hassasız. Bahsi geçen grupların sermayeleri, dışarıdan gelen para ve cephanedir.
Genellikle bizim mallarımız rejimden aldığımız ganimetlerden oluşuyor.
Al Jazeera: Ben günlerce özgürleştirilmiş bölgelerde, Halep’te, Idlib’te ve kırsallarında gezdim. Yüzlerce kilometre yol aldım insanlarla konuştum. Gördüm ki insanların durumu iyi, dışarıya bağımlı olmalarını gerektirecek bir durumla karşılaşmadım. Diğer taraftan sizlerin insanlardan ne vergi ne de başka bir şey almadığınızı hatta elektrik ve su olan bölgelerde bile bunların ücretsiz olduğunu gördüm. Peki sizler nerden yardım alıyorsunuz?
Cevlani: Rasullullah sallallahu aleyhi vessellem’in dediği şekilde: “Rızkım mızrağımın gölgesi altına konuldu”. Genellikle bizim mallarımız rejimden aldığımız ganimetlerden oluşuyor.
Al Jazeera: Kontrolünüz altındaki bölgeler çok geniş.
Cevlani: Cephanemiz ve benzer şeyler Allah’ın lütfu ile bize yetmekte ve özgürleştirilmiş bölgelerde bazı ticari faaliyetlerimiz var. Aldığımız bazı ganimetleri değerlendiriyoruz ve bize yetecek kadar bir gelir elde ediyoruz. Ayrıca yakın bir zamana kadar dışarıdaki Müslümanlardan bir takım bağışlar aldık.
Al Jazeera: Yani sizler Müslümanlardan bireysel yardımları kabul ediyorsunuz ama devletlerden kabul etmiyorsunuz?
Cevlani: Evet Müslümanlardan bireysel yardımları kabul ediyoruz.
Al Jazeera: Bazı ülkeler sizlere şartsız yardım etmek istese kabul eder misiniz?
Cevlani: Hayır, ülkelerden kabul etmeyiz.
Al Jazeera: Devletlerden kabul etmezsiniz?
Cevlani: Çünkü şartsız bir yardım söz konusu değil. Bunun aksini iddia edenler olabilir ancak hakikat bunun tersidir. Sonra durumumuz bazı grupların durumu gibi olur. Belirli bir süreden sonra üzerimize baskı başlar.
Al Jazeera: Ama sizler Müslümanlardan yardım kabul ediyorsunuz.
Cevlani: Evet, biz Müslümanlardan yardım alıyoruz.
Al Jazeera: Bu uzun savaşı sürdürmeniz için bu yardımlar yeterli mi?
Cevlani: Evet, Allah’ın izni ile. Allah’a hamd olsun yetiyor. Yapılan birçok hayır var, Allah kimseyi unutmaz. Müslümanlar da Nusret Cephesi’ni, El Kaide’yi sevmekte ve bu konuda bize destek olmaktalar. Müslümanların mücahidlere, cihad beldelerine destek olmalarını, mallarından Şam sahasına göndermelerini ümit ediyoruz.
Al Jazeera: Bunun anlamı özgürleştirilmiş bölgelerin, Nusret Cephesi ve diğer gruplar nezdinde rejime karşı uzun bir zaman savaşacak kadar yeterli öz imkanları ve gelirleri var mı demek ?
Cevlani: Tabi ki yeterli. Yeter ki imkânlar tek bir yerde toplansın. Çünkü bu imkânlar gruplar arasında dağılmış durumda. Bir araya toplandığı takdirde, dışarıdan gelen desteğe hiç bir şekilde ihtiyaç duymazlar. Tabi bu dış yardımlar sadece bir takım insani yardımlar olursa sorun yok. Fakat bu yardımlar bir baskı aracı olarak kullanıldığında, yardımları kesme tehdidi ile grupların öz iradeleri ellerinden alınırsa ya da onları bir takım bildiri yayınlamaya, konuşmalar yapmaya zorlarlarsa bu takdirde bu grupların iradeleri alınmış olacak. Ve bizler geçmiş dönemlerden daha zor dönemlerden geçeceğiz. Eğer alınan kararlar grupların liderleri tarafından değil de belirli bir takım odakların dayatması ile alınırsa o zaman Şam için her şey çok zor olacak.
Yabancı ülkeleri kendi çıkarlarından başka hiç bir şey onları ilgilendirmiyor. Çocukların ve kadınların katledildiğini, bunca insanın mülteci konumunda olduğunu gördükleri zaman vicdanları sızlamaz. Çünkü onların tek umurunda olan şey çıkarlarıdır. Menfaatleri nerede ise grupları da ona göre yönlendirirler.
Nusret Cephesi savaşın ana aktörüdür.
Al Jazeera: Yakın bir zamanda, yardımların devam etmesi için Fetih Ordusu’ndan bir çok gruba Nusret Cephesi’ni Fetih Ordusu’ndan çıkarmaları veya çıkmaya zorlamaları için baskı yapıldığını yeni belge ve dokümanlarda gördüm.
Cevlani: Güç yetiremezler. Nusret Cephesi'nin sahadaki konumu göz ardı edilecek sıradan bir unsur değildir. Allah’a hamd olsun. Herkes bilmektedir ki Nusret Cephesi savaşın ana aktörüdür. Tabi ki kimsenin hakkını küçümsemeden diğer gruplarla beraber aynı safta savaşmaktadır.
Der’a’daki operasyonlara bakın, Kalemun’a bakın, Humus’a bakın, Hama’ya bakın, Idlib’e bakı, Halep’e bakın. Nusret Cephesi’nin ikinci sıra bir grup olmadığını bütün gruplar bilmekteler. Bilakis Nusret Cephesi sahada esas gruptur, ondan vazgeçilemez. Bunun da birçok insan farkında. Nusret Cephesi herhangi bir şekilde dışlanamaz. Biz halkın içinde varız, onlara bir takım hizmetler sunmaktayız. Azımsanmayacak ve göz ardı edilmeyecek şekilde askeri faaliyetlerimiz var. Ayrıca bizi kabul etmesi veya etmemesi için kimseye bir talepte bulunmuyoruz. Biz Allah için faaliyet yürütüyoruz, kimseyi razı etmek için değil. Aynı zamanda sadık birçok birliğin son zamanlarda (genel) liderleri bir takım vesveselerden ötürü ilkelerinden vazgeçmiş olsalar da onların askerleri ve askeri liderleri bize karşı sadıklar ve desteklemekteler.
“Horasan” adında hiç bir grup yoktur, saha apaçıktır, bütün gruplar bellidir.
Al Jazeera: ABD sizleri 2012 yılında terör listesine aldı. BM Güvenlik Konseyi aynı şekilde size karşı yaptırımlarda bulunma kararı aldı. Şu an Suriye hava sahasında ABD uçakları ve rejim uçakları yan yana uçuyorlar ve sizlerin karargâhlarınızı vuruyorlar. İki gün önce Nusret Cephesi’nin bir karargâhının vurulduğunu duydum. Diğer gün oraya gittim sanki bina buharlaşmıştı. Etraftan şarapnel parçaları aldım, çok ağırdı. Ne tür bir silah kullanıldığını bilmiyorum. Görünen o ki Nusret Cephesi sadece Esed rejimi ile savaşmıyor, aynı zamanda başka taraflarla da savaşıyor.
Cevlani: Tabi, Şam sahası birçok koalisyona tanık oluyor. Bir yandan İran, Nusayri rejimi, Hizbullah ve başka grupların koalisyonu, diğer yandan uluslararası koalisyon ve onlara detek veren yerel gruplar. Aynı zamanda bölgesel gücler, aynı şekilde Devle cemaati. Şam sahasında Nusret Cephesi büyük tehditler görmekte.
Uluslararası koalisyonun ikiyüzlü siyaseti ise herkesçe bilinmektedir, bunu açıklamaya gerek yok. Bu tağut hükümdarları getiren ve onları koruyan Uluslararası koalisyondur. Uluslararası koalisyon, Nusayri rejime en fazla tesir eden grubun Nusret Cephesi olduğunu çok iyi bilmekte ve bundan dolayı “Horasan” adında bir cemaatin var olduğunu ortaya atarak Nusret Cephesi’ni yalan bir takım iddialarla zayıflatmaya çalışmaktadır. Bu iddia tamamen yalandır. “Horasan” adında hiç bir grup yoktur. Nitekim vurulan yerler Nusret Cephesi karargâhları, ölenler de Nusret Cephesi’nden ve halktan bazı kişilerdir.
Al Jazeera: Bir yerde “Horasan” adında bir grup olduğunu duydum. Oraya gittim, köy halkına sordum ve ölenlerin hepsinin köy halkından olduğunu gördüm.
Cevlani: Aslında “Horasan” ismini ABD’den duyduk. “Horasan” adında hiç bir grup yoktur, saha apaçıktır, bütün gruplar bellidir. Gizli grup, açık grup diye bir şey yoktur. Nusret Cephesi var bir de daha önce Horasan’da (Afganistan) cihat etmiş sonradan da Şam bölgesine, Nusret Cephesi saflarına gelmiş kişiler var. ABD, bunların kendilerini hedef alacaklarını, tehdit ve tehlike arz ettiklerini iddia etti. Tabi böyle bir şeyi ispatlayamadı, böyle bir şey de yoktur.
Al Jazeera: Suriye gelecekte Nusret Cephesi ile Batı arasında bir çatışmanın merkezi olabilir mi?
Cevlani: Nusret Cephesi; Dr. Eymen El Zavahiriden aldığı talimatlara göre hareket eder. Dr. Zevahiri; Nusret Cephesi'nin sadece rejim ve sembollerinin devrilmesine odaklanılması talimatı verdi. Sembollerden kastım aynı zamanda Hizbullah gibi müttefikleridir. Aynı zamanda diğer İslami Hareketler ile İslam ehlinin nimetleneceği raşid bir İslam devletinin kurulması konusunda karşılıklı anlayışa dayalı işbirliğini emretti. Bu nedenle bizler emirlere uyup Şam’ı diğer ülkelere karşı bir saldırı noktası olarak kullanmıyoruz. El Kaide; Batı’yı hedef almak için çalışmalar yapabilir ancak Şam’dan değil.
Al Jazeera: Sizin savaşınız sadece Suriye ile mi sınırlı?
Cevlani: Evet, Rejim ve Hizbullah’la.
ABD, Esed rejime destek veriyor.
Al Jazeera: Amerika’nın bombardımanı devam ederse ne yapacaksınız?
Cevlani: Her insan kendini savunma hakkına sahip. Şimdiye kadar gelen direktifler batıyı hedef almamaya yönelik ama bütün seçenekler masada. Biz Eymen ez Zevahir’nin direktiflerine bağlıyız. Bombardıman devam ederse Batı’nın çıkarında olmayacak gelişmeler olabilir.
Al Jazeera: ABD’nin Suriye savaşına etkisine nasıl bakıyorsunuz?
Cevlani: ABD, Esed rejime destek veriyor.
Al Jazeera: Rejimi mi destekliyor?
Cevlani: Evet ama medyada iki yüzlülük yaparak kendisini farklı gösteriyor. ABD, rejime tüm destek şekillerini sağlıyor. Gözle görünür desteğinin bir şekli Nusret Cephesi’ni bombalamak. Halkı rejime karşı koruyan Nusret Cephesi mevzilerini bombalıyor. Rejime yönelik baskımızı arttırdıkça, bombardıman yoğunlaşıyor. ABD’nin savaştaki rolü halkı kandırarak kendi istediği siyasi uzlaşmaya varmak. Ama bu Sünnilerin kanı üzerinden olacak.
Diyelim ki Beşşar Esed kaldı ya da kendisi gitti rejimi kaldı. Sonuçta Esed suçları kendi eliyle işlemiyor, onun emirlerini yerine getiren bir rejim var. ABD’nin Suriye için istedeği şey Yemen’de olduğu gibi yüzü değiştirmek ancak rejimin aynı kalması. Kendi çıkarlarını savunacak sistemin kalmasını istiyor. Onun rolü konferanslar düzenleyerek halkı kandırmak. Cenevre 1, Cenevre 2 gibi. Özel temsilcilerin biri geliyor biri gidiyor.
Al Jazeera: Suriye krizinden çıkış yolu için uluslararası girişimleri kabul etmediğinizi mi söylüyorsunuz?
Cevlani: Suriye’nin çocukları bile o konferansları kabul etmiyor ken biz mi edelim. Bu girişimlere kulak asanlar, sadece halktan haberi olmayan dışarıda yaşayan siyasi figürler. Suriye’deki durumu çözebilecek hiçbir konferans yok. Çözümü silah taşıyan ihlaslı gençler getirebilir. Ne BM ne Cenevre’de oturanlar krizi çözemez.
Al Jazeera: Suriye rejimi ile ABD’nin yaptığı bombardıman arasında bir koordinasyon yürütülüyor mu?
Cevlani: Bu kesin bir gerçek. Sivil uçuşlarda bile aynı hava sahasını kullanan uçaklar arasında koordinasyon var ki, savaş uçakları arasında nasıl olmasın. Aralarında koordinasyon yürütüyorlar tabii. Aynı hava saha sahasını kullanan iki savaş uçağı arasında koordinasyon olmayacağına inanıyor musun?
Al Jazeera: ABD’yi rejim ile koordinasyon yürütmekle mi suçluyorsunuz?
Cevlani: Bununla ilgili elimizde belgeler bile var.
Al Jazeera: Nasıl bir belge?
Cevlani: Aynı hava sahasını kullandıklarını belgeleyen video kayıtlarımız bulunuyor.
Al Jazeera: Şam rejimini destekleyen güçler rejimin düşmemesi için çok büyük bir hassasiyet gösteriyor. İnsanların çoğunun tam aksine inandığı bir şey söylediniz ve dedinizki Rejimin düşmemesi için çabalayan ülkelerin başında ABD geliyor?
Cevlani: Evet.
Al Jazeera: ABD dışında rejime doğrudan destekleyen, yardımda bulunan ve düşmemesini isteyen devletler hakkında ne diyeceksiniz?
Cevlani: İran veya Hizbullahı mı kastettin?
Al Jazeera: Evet; Hizbullah ve İran'ın kastettim ki siz onlara karşı da savaşıyorsunuz?
Cevlani: Hizbullah’a gelecek olursak; Hizbullah gösteriler başlamadan önce de Rejimin çirkinliğini ve işlediği suçları çok iyi biliyordu. Göstteriler ilk başladığında Rejim'in kendi gücüyle bunları sonlandıracağını zannetti. Ama Mücahitler ortaya çıkmaya başlayınca durumun farklılaştığını anladı ve olayları ciddiye almaya başladı. Hizbullah kendi sonunun Beşer Esed'in sonu ile bağlantılı olduğunu iyi biliyordu. Beşer Esed'in gitmesi; Hizbullah'ın bitmesi ile aynı anlama gelmektedir. Eğer Esed giderse bu, kısa bir süre sonra da Hizbullah'ın biteceğini göstermektedir. Hizbullah'ın Lübnan'da düşmanları çoktur. Hizbullah'ın bu düşmanaları; Beşer Esed'in gitmesinin ardından daha da artacak ve sesleri yükselecektir. Çünkü Beşer Esed; Hizbullah'ın birinci destekçisidir.
Al Jazeera: Durum tam tersi değil mi? (Hizbulla; Esed'in destekçisi değil mi?)
Cevlani: Hayır, tersi değildir. Şu anda Hizbullah Esed'in sisteminin ayakta durmasına yardım etmektedir. Esed’in kalan ömrünü umutsuzca uzatmaya çalışıyor. Çünkü Esed’in gidişinin kendi sonu anlamına geleceğini de biliyor. Esed’e destek vererek, halk desteğini ve askeri gücünün azalacağının farkında. Hizbullah, karşılacağı hezimeti bildiği halde bu savaşa girmiştir. Evet, savaşa girmiş ve hezimete uğramıştır ki buda Hizbullah için kaçınılmazdı. Bunu en başından beri biliyordu.
Al Jazeera: Lakin Hasan Nasrallah, Kalemun savaşının ölüm kalım savaşı olduğunu, bu savaşı kazandıklarını ve Kalemun'daki savaşçıları yok ettiklerini söylemişti? Buna katılıyor musunuz?
Cevlani: Hizbullah, Suriye savaşının Lübnan’a da uzayacağını söyleyerek Lübnanlıları korkutmaya çalışıyor. Halbuki asıl tehlike Hizbullah'a uzanacaktır Lübnan'a değil. Lübnan'ın bu tehlike ile hiç bir alakası yoktur. Nasrallah; tehlikenin sadece kendisine değil Lübnan'a ulaşacağını söyleyerek Lübnan’daki tüm enerjiyi ve kaynakları toplamaya çalışıyor. Dolayısıyla onun için bu savaş bir ölüm kalım savaşı ve kendi doğudaki sınırlarıı korumak istiyor.
Al Jazeera: Peki size göre?
Cevlani: Kalemun'daki Savaş gerilla savaşıdır ve Allah’ın fazlı ile öncelikle Allah'a olan güvenimiz sonra da orada bulunan kardeşlere olan güvenimiz tamdır.
Al Jazeera: Kalemun savaşı sırasında IŞİD’in de size arkanızdan saldırdığı gerçek mi?
Cevlani: Evet, bir yandan rejim ile diğer bir yandan da IŞİD ile savaşıyoruz.
Al Jazeera: IŞİD’in; Hizbullah'a ve rejime karşı savaşan Mücahitlere karşı savaşmasındaki amacı/çıkarı nedir?
Cevlani: Biz Kalemun’da üç cephede savaşıyoruz. Hizbullah, rejim ve IŞİD. Kalemun’da IŞİD’in çıkarı bir noktada rejimle buluşuyor. IŞİD. bize karşı bu saldırıları daha önce birçok yerde yaptı. Haseke’de, Deyr'i Zor’da, Halep’te birçok yerde rejimin bize saldırmasını fırsat bilip onlar da bize başka yönden saldırıyor. Bu onların uyguladığı bir siyasettir.
Al Jazeera: Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın askeri ve medyatik olarak büyük bir önem verdiği Kalemun bölgesinin sizce askeri ve stratejık önemi nedir.
Cevlani: Kalemun; Lübnan’daki Şii köylerin yanı başında. Burası aynı zamanda Lübnan’ın da sınırı. Bizim için ise burası henüz başladığımız Şam savaşında Şam' giriş kapılarından birisidir Ayrıca Kalemun halkı bizim ehlimiz ve kardeşlerimizdir. .Orada savaşan kardeşlerimizin çoğu Kalemunlu ve orası onların kendi memleketi. Çıkarıldıkları beldelerini ele geçirmek ve yediden oraya dönmek için çalışıyorlar.
Al Jazeera: Ben harita üzerinde savaşın alanını anlayabilmek için şöyle bir baktığımda alanın yaklaşık 70 km ve dağlıklardan oluşan bir alan olduğunu gördüm.
Cevlani: Evet, yani insanların düşündüğü gibi çok basit bir yer değil.
Al Jazeera: Siz, Hizbullah ile başka çatışmalara da girecekmisiniz yoksa geri çekilmiş olmaları ile yetinecek misiniz.?
Cevlani: Savaş devam ediyor. Bu bölgeler şehir değil ki biz buraları kaybettik diyelim. Buraların dağları; tepeleri ve düzlükleri var. İdlip'te Der'a'da yada başka bölgelerde olduğu gibi
Şam’a gitme ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz, dolayısıyla Kalemun’a gitme ısrarımızdan da. Kısa vadede Esed’in düşeceğini düşünüyorum. Çok çok iyimser olmak istemiyorum ama savaş sona yaklaştı. Zaten Esed düştüğünde Hizbullah’ın bitmesi de an meselesi olacak ve Lübnan içinde de çekilmeye başlayacak. Sadece, Lübnan’ın güneyinde kalacak. Biz buna el atmadan olacak ve bu sonuç Lübnan’daki aktörler nedeniyle olacak.
Al Jazeera: Siz Lübnan’daki aktörlerinin Suriye rejimini düşürmek için çabalamasını mı istiyorsunuz?
Cevlani: Lübnan 40 yıldan beri bu zulmü yaşıyor. Her Lübnanlı bunu bilir. Suriye ordusunun Lübnan’dan çekildiği doğru ama ülkeyi rejimden daha az zalim olmayan Hizbullah’a teslim etti. Dolayısıyla Esed rejimi Lübnan’dan çekildi ama kendi yerini Hizbullah’a bıraktı. Hizbullah Lübnan’ı yönetmek istiyor. Bu da bir imkansız.
Al Jazeera: Nasrallah bir konuşmasında Hizbullah’ın desteği olmasa rejimin düşeceğini söylemişti. Sizce bu doğru mu?
Cevlani: Bu onların iddiası. Büyük bir iddia. Esed ülkenin dışından birçok milisi ithal etti ve elinin altındaki orduya da çok bel bağladı. Rejim bu kadar da basit ve zayıf değil. Biz rejimle savaşıyoruz ve güçlü bir rakip olduğunu söylemem lazım. Elinde birçok imkân var. Sadece Hizbullah değil Irak’tan gelen onlarca grup var. Afganistan’dan gelen gruplar da var.
incanews / Haber Merkezi
Alevi forum,alevi köyleri,alevi türküleri,alevi ünlüler,alevi sözleri,alevilik nedir,alevi nedir