09-22-2015, 12:14 AM
Aleviliğin ne olduğu, gerek Aleviler ve gerekse bu grubun dışında bulunan kişiler ve bilim adamları tarafından tartışılmaktadı r. Bu çabalarda genellikle görülen, objektif Aleviliğin ne olduğunu ortaya çıkarmak yerine, kişilere göre Aleviliğin ne olması gerektiği üzerinde toplanmaktadır. Şüphesiz bu tip çalışmaların da yararsız olduğu söylenemez. Ancak bu çalışmalar, sosyal bilim yöntemiyle sosyal gerçeğin araştırılmasınd an çok, konuya felsefi tarzda bir yaklaşım mahiyetini taşımaktadır.
Bu yazıda, konunun felsefesinin yapılmasından çok çeşitli materyallere ve canlı kaynaklara dayanarak sosyal bir gerçeklik olarak Aleviliğin ne olduğu üzerinde durulacaktır. En başta Alevi, Peygamber ailesi ve taraftarları anlamına gelir (İbn Haldun,1990:579 ). Ali tarafını tuttukları için bu manada Ali’nin ordu komutanlarından Abbasoğlu Abdullah, Yasiroğlu Ammar gibi sahabeler de Alevidir. Daha Ali’nin sağlığında onu en üstün sahabe, Halifeliğe en layık insan sayanlara ve Ali’nin komutanlarından Malik-i Eşter ve Sa’saa gibi kimselere de Alevi denmiştir (Yörükan, 1998:463).
Arapça’da Alevilik, Ali’ye mensup, Ali’ye ait anlamlarına gelir. Mezhepler tarihi ve tasavvuf edebiyatında ise, Hz. Ali’yi sevmek, saymak ve her hususta ona bağlı olmak anlamlarında kullanılmıştır. Bu bakımdan Hz. Ali’yi seven, sayan ve ona bağlı olan kimseye “Alevi” denir (Fığlalı, 1996:7).
Ali sevgisinin normal ve kabul edilebilir ölçüsü yanında bunun derece derece Hz. Ali’yi Tanrılığa vardıracak kadar marazi şekilleri de bulunmaktadır. Bu sevgi ve saygı, çok defa “Ehl-i Beyt” sevgi ve saygısı ile bir arada bulunmaktadır. Ev halkı anlamına gelen “Ehl-i Beyt”ten kastedilen, Hz. Muhammed’in ailesi ve soyudur. Rivayete göre bir gün Hz. Muhammed; kızı Fatma, damadı Hz. Ali ve torunları Hasan ile Hüseyin’i hırkasının, abasının altına alarak onları korumuş, şefkat göstermiş ve elini abasının üstüne koymuştur. Bundan sonra kendisi ile 5 kişi olan ocak mensupları, aile üyeleri “Ehl-i Beyt” adıyla anılır olmuştur.(Ersöz 1990:33)
Cibali Ocağı Dedesi ve taliplerine göre Alevilik; Allah’a kul, Hz. Muhammed Mustafa’ya ümmet, İmam Ali’ye talip olan, Ehl-i Beyt’i seven ve İmam Hüseyin’in yolundan giden topluluğun kabul edip benimsediği inanç biçimidir. Yani İslamlık eşittir Aleviliktir. Bu tanıma bağlı olan ve yaşamında bunu uygulayan kişi Alevidir(Arrlan oğlu,99/12:1 16)
Alevi: Eline, diline ve beline sahip olan, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmayan; büyüğüne saygılı, küçüğünü seven, anaya, babaya ve komşusuna saygılı ve itaatkar olan, konuğu Hakk bilip saygıda ve ağırlamada kusur etmeyen; kadını erkeğe eşit gören; 72 milleti bir görüp Yaradan’dan ötürü seven; Allah’ın ademde (insanda) sır olup mekân tuttuğuna ve ademde tecelli ettiğine inanan; her türlü iyiliğin Tanrıdan geldiğine ve her türlü kötü fiilin insanın nefsi nedeniyle insandan olduğuna inanıp iman eden; alçak gönüllü olmayı kendisine düstur edinmiş, başka kişileri kendinden üsütn sayan kişidir(a.g.y:1 16)
Dede Mustafa Güvenç (1999:42)’e göre Alevilik, Kur’an’dan sonra Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’in içtihatlarına öncelik veren, bütün insanlığı kucaklayan ve insanlar arasında ırk, renk, soy-sop ayrımı gözetmeyen bir İslami yorumdur. Alevilik, İslam dininin bozulmamış şekli olup aynı zamanda Nazenin tarikatı, Muhammed Ali yolu ve erkanıdır.
İsra Suresi 71 .ayette: ”Her insan topluluğunu önderleri (imam) ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklardır” buyrulmaktadır. Alevi inancına göre bu ayet gereği Müslümanların mutlaka bir imama tabi olmaları gerekir. Bunlar Hz. Ali soyundan gelen imamlar olup, günümüzde Türkiye’de bunları takip edenler, Alevi dedeleri olarak kabul edilmektedir.
Doç. Dr. İbrahim ARSLANOĞLU
G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
Bu yazıda, konunun felsefesinin yapılmasından çok çeşitli materyallere ve canlı kaynaklara dayanarak sosyal bir gerçeklik olarak Aleviliğin ne olduğu üzerinde durulacaktır. En başta Alevi, Peygamber ailesi ve taraftarları anlamına gelir (İbn Haldun,1990:579 ). Ali tarafını tuttukları için bu manada Ali’nin ordu komutanlarından Abbasoğlu Abdullah, Yasiroğlu Ammar gibi sahabeler de Alevidir. Daha Ali’nin sağlığında onu en üstün sahabe, Halifeliğe en layık insan sayanlara ve Ali’nin komutanlarından Malik-i Eşter ve Sa’saa gibi kimselere de Alevi denmiştir (Yörükan, 1998:463).
Arapça’da Alevilik, Ali’ye mensup, Ali’ye ait anlamlarına gelir. Mezhepler tarihi ve tasavvuf edebiyatında ise, Hz. Ali’yi sevmek, saymak ve her hususta ona bağlı olmak anlamlarında kullanılmıştır. Bu bakımdan Hz. Ali’yi seven, sayan ve ona bağlı olan kimseye “Alevi” denir (Fığlalı, 1996:7).
Ali sevgisinin normal ve kabul edilebilir ölçüsü yanında bunun derece derece Hz. Ali’yi Tanrılığa vardıracak kadar marazi şekilleri de bulunmaktadır. Bu sevgi ve saygı, çok defa “Ehl-i Beyt” sevgi ve saygısı ile bir arada bulunmaktadır. Ev halkı anlamına gelen “Ehl-i Beyt”ten kastedilen, Hz. Muhammed’in ailesi ve soyudur. Rivayete göre bir gün Hz. Muhammed; kızı Fatma, damadı Hz. Ali ve torunları Hasan ile Hüseyin’i hırkasının, abasının altına alarak onları korumuş, şefkat göstermiş ve elini abasının üstüne koymuştur. Bundan sonra kendisi ile 5 kişi olan ocak mensupları, aile üyeleri “Ehl-i Beyt” adıyla anılır olmuştur.(Ersöz 1990:33)
Cibali Ocağı Dedesi ve taliplerine göre Alevilik; Allah’a kul, Hz. Muhammed Mustafa’ya ümmet, İmam Ali’ye talip olan, Ehl-i Beyt’i seven ve İmam Hüseyin’in yolundan giden topluluğun kabul edip benimsediği inanç biçimidir. Yani İslamlık eşittir Aleviliktir. Bu tanıma bağlı olan ve yaşamında bunu uygulayan kişi Alevidir(Arrlan oğlu,99/12:1 16)
Alevi: Eline, diline ve beline sahip olan, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmayan; büyüğüne saygılı, küçüğünü seven, anaya, babaya ve komşusuna saygılı ve itaatkar olan, konuğu Hakk bilip saygıda ve ağırlamada kusur etmeyen; kadını erkeğe eşit gören; 72 milleti bir görüp Yaradan’dan ötürü seven; Allah’ın ademde (insanda) sır olup mekân tuttuğuna ve ademde tecelli ettiğine inanan; her türlü iyiliğin Tanrıdan geldiğine ve her türlü kötü fiilin insanın nefsi nedeniyle insandan olduğuna inanıp iman eden; alçak gönüllü olmayı kendisine düstur edinmiş, başka kişileri kendinden üsütn sayan kişidir(a.g.y:1 16)
Dede Mustafa Güvenç (1999:42)’e göre Alevilik, Kur’an’dan sonra Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’in içtihatlarına öncelik veren, bütün insanlığı kucaklayan ve insanlar arasında ırk, renk, soy-sop ayrımı gözetmeyen bir İslami yorumdur. Alevilik, İslam dininin bozulmamış şekli olup aynı zamanda Nazenin tarikatı, Muhammed Ali yolu ve erkanıdır.
İsra Suresi 71 .ayette: ”Her insan topluluğunu önderleri (imam) ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklardır” buyrulmaktadır. Alevi inancına göre bu ayet gereği Müslümanların mutlaka bir imama tabi olmaları gerekir. Bunlar Hz. Ali soyundan gelen imamlar olup, günümüzde Türkiye’de bunları takip edenler, Alevi dedeleri olarak kabul edilmektedir.
Doç. Dr. İbrahim ARSLANOĞLU
G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi