Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

ALEVİLER ALEVİ MİDİR...?
#1

Bu soruya verilecek iki yanıt var. Birincisi, "Böyle saçma soru mu olur?" diye soruya soru ile yanıt verip gerçeklerle yüzleşmeyi savsaklamak; ikincisi ise, Marifet Kapısından geçen arif bilgeliği ile... DÜŞÜNMEK... Ve "Bir soru sorulmuşsa cevabının varlığındandır." deyip sorunun bir gereği olarak sorgulayıcı olabilmek.

Yaşadığımız tarihi dönemecin bilinen ve bilinmeyen bir çok açmazı var. Bunlardan birisi ve belki de önem sırasında ilklerden birisi; Alevilerin karşı karşıya bulunduğu inanç, kültür, kimlik sorunu ve bu sorunun Türkiye'deki diğer toplumsal sorunlarla ilişkisi. Kadim zamanlardan bu yana değişik adlandırmalarla var olan Alevi inanç ve kültürü inanılmaz kırılma, değişim belirtileri ve kendine yabancılaşma süreçleri yaşıyor. Bu süreçler Alevilik inanç ve kültüründeki statüko veya geriliklerden kaynaklanmıyor. Aksine Alevi inanç ve kültürünü temsil etme ve yürütme iddiasındaki "KENDİSİ HİMMETE MUHTAÇ DEDE, KALDI Kİ GAYRIYA HİMMET EDE" türünden şahsiyetlerin "YOL CÜMLEDEN ULUDUR" deyişindeki Aleviliğin özünü oluşturan YOL kavramını aymazca kendi çıkarlarına alet etmelerinden kaynaklanıyor... Bu belirleme karşısında kimileri, ama "YOL BİR, SÜREK BİNBİR" deyişini pişkince tahrif edip kendi aymazlıklarını haklı çıkarmaya çalışabilirler, lakin SÜREK, YOL YÜRÜMEYİ ve YÜRÜTMEYİ BİLEN ARİFLERİN, PİRLERİN, MÜRŞİTLERİN İŞİDİR; YOLUN YÖNÜNÜ SİSTEMİN KİRLİ MERKEZİNE ÇEVİRMEYE ÇALIŞAN YOL DÜŞKÜNLERİNİN DEĞİL ...

Bir tv kanalında izlediğim, yüz ifadesi ve konuşma psikolojisi ile yol düşkünlüğü suretine nakşetmiş, Alevileri Çorum'da, Malatya'da, Maraş'ta, Sivas'ta katleden partinin adayı "Birine yol düşkünüsün demekle yol düşkünü olmaz, yol düşkünlüğü görgü cemlerinde dedenin ve cem olanların vereceği bir karardır. Siz ne sıfatla böyle bir karar veriyorsunuz?" diyerek program katılımcısı onurlu insanları pişkin ve aymazca azarlama cürreti göstermiştir.

Elbette ki, yol düşkünlüğünün Alevi Toplumu nezdinde inançsal olarak gerçekleşmesi böylesi bir erkenın sonucudur. Ancak yol düşkünlüğü cem erkanından önce, yolun kendisinin belirlediği bir süreçtir. Zira "YOL CÜMLEDEN ULUDUR." deyişi yolun işlevini, görevlerini ve yaşamsallığını vurgulamak ve yolun aslında CANLI BİR SÜREÇ olduğunu belirlemek içindir. Yol canlıdır, yaşamsaldır çünkü yol inançtır ve kültürdür. Alevilerde inanç ve kültür bir yerlerden vahyedilmez, yaşamın kendisinden doğar. Aslında yol yaşamdır, sürek ise yaşamda karşılaşılan çeşitli durumlardır. Bu yüzden yaşam yani yol birtek tanedir ama sürek türlü türlüdür. Yol yürümesini ve yürütmesini bilmeyenler, süreklerde takılıp kalırlar ve yolun kendisi canlar cem olmasa bile süreğe takılıp yolu unutanları YOL DÜŞKÜNÜ yapar.

Böylesi durumlarda "her ağacın kurdu kendi özünden olur" deyip yaşanan vahameti geçiştirmek aslında ağacın özünde kurt olmayı niyetten bağımsız kabul etmektir. Ve tam bu noktada soruyu yinelemek gereklidir: ALEVİLER ALEVİ MİDİR...? Yolun kirletilmeye çalışıldığı, süreklerde takılıp kendi içinde didişmenin ve çarenin her yeri kirlenmiş sisteme sığınmak olduğunu göstermenin yol ve yol uluları ile ne ilgisi olabilir...?

Bu yol yürümek değil, olsa olsa yolunu şaşırmak veya yolsuzluk olsa gerekir. Alevilerin inancı, kültürü ve ortak aklı olan yol kirletilmiş, Aleviler buna seyirci kalmışlardır. Bu trajedinin katliam, baskı, zulüm, red ve inkarla birinci derecede ilgisi olduğu kadar zorunlu göç, kentlerde inanç ve kültürünün gereğini yerine getirememe ile de yakından ilgisi vardır. Ancak en önemli belirleyen Alevilerin kendilerine yaşatıla asimilasyon, başkalaştırma ve özüne yabancılaştırma oyunlarının farkında olmaması, çoğu zaman bu oyunlara alet edilmesidir.

Sistem İttihat ve Terakki'den bu yana bildik oyunlarını bir bir sahneye koyarak Alevilikle hiç bir ilgisi olmayan Alevilik tanımını nerdeyse Alevilerin büyük bölümüne kanıksatmıştır. Örneğin Alevi yol ulularının adı söylendiğinde yüreğinin kılcal damarları titreyen Aleviler, başta yolun Ser Çeşmesi olan Bektaş Veli olmak üzere Yunus Emre, Bedrettin, Hubyar Sultan ve Pir Sultan gibi uluları sistemin tanımladığı pencereden görmektedirler. Alevi yol erenlerinin ve ulularının Yol'u açmaktaki yegane araçları her koşulda ölçüsüz bir isyan ve kabından taşmak değildir. "Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım" Deyişi uygar ve evrensel yaşamın gerektirdiği çoğul olma, ötekini anlama, farklılıklarla bir arada yaşama bir, iri ve diri olmayı engelleyenlere karşı Yol'un gerekleri ile yeni bir yaşam yaratma çabasıdır. Yolun tarihin kadim zamanlarından bu yana her türlü katliam, zulüm ve engellemeye karşın geldiği sürek diyorki:

Ey Aleviler !

İnancınıza ve kültürünüze, yol ulularınızın gösterdiği yöntem ve araçlarla sahiplenin. Yerinize, yurdunuza, inanç ve kültürünüze sahiplenirken, bilin ki, ‘Yol canlıdır, yol yaşamdır’ Yolda yaşanan sorunları sistemin ve sistem ile hemhal olmuş kişilerin "Mürşitliği” ile çözemezsiniz. İnancınızı ve bilincinizi diri tutun. Anadolu, Türkiye ve dünyayı "Yetmiş iki millete bir nazarla bakarak" yorumlayın. Bizde hoşgörü değil, yaren olma, haldaş olma, yoldaş olma ve bizden olmayanı bizim marifetimizle anlama, insana insanın hak ettiği değeri verme, insanı kendinden bilme vardır. Dilini, kimliğini ve kültürünü yaşayamayan, yoksulluğu iliklerine kadar yaşayan insanlar inancı ve kimliği ne olursa olsun, onları kendinizden bilin.

Türk olun, Kürt olun, Ermeni, Süryani, Çerkez olun... Yoksulun, işsizin, emekçinin haldaşı ve yoldaşı olun !...

Sistemin, kendi kirli çarkını döndürmekten başka hiçbir amacı yoktur, sistem ile yaren olmayın !...

Kemal BÜLBÜL
PSAKD MYK Üyesi
Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi