-
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Admin
10-28-2024, 11:38 PM
» Yorum 0
» Okunma 228 -
Pir Zöhre Ana: Topluma Iş...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Admin
08-08-2024, 09:23 PM
» Yorum 0
» Okunma 696 -
15 Haziran’da Doğan Güneş...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Admin
06-15-2024, 11:16 AM
» Yorum 0
» Okunma 915 -
BİTMEYEN YAS: KERBELA
Forum: Alevi İnançları
Son Yorum: Admin
03-25-2024, 12:37 AM
» Yorum 0
» Okunma 2,892 -
En Sevilen Alevi Türküler...
Forum: Alevi Türküleri / Deyişleri / Semahları
Son Yorum: Admin
02-16-2024, 09:57 PM
» Yorum 0
» Okunma 24,612 -
1881 yılında doğdu, Hep B...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Admin
11-09-2023, 11:56 PM
» Yorum 0
» Okunma 2,108 -
9 KASIM Didar Ana'mızın g...
Forum: Alevi İnançları
Son Yorum: Admin
11-08-2023, 11:15 PM
» Yorum 2
» Okunma 4,806 -
Türkiye'deki Alevilik ve ...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Admin
09-30-2023, 04:11 PM
» Yorum 0
» Okunma 1,977 -
Gizlilik Politikası
Forum: Gizlilik Politikası
Son Yorum: Admin
07-25-2023, 12:44 PM
» Yorum 0
» Okunma 2,232 -
Kur'an'da alevilik nedir?...
Forum: Alevi İnançları
Son Yorum: Admin
07-06-2023, 06:37 PM
» Yorum 0
» Okunma 2,048
- Toplam Yorumlar4,335
- Toplam Konular3,173
- Toplam Üyeler201
- Son Üyeyazarkdr
Gelen her evliya nefesine Hz.Üseyin ile başlar, O’nun aşkını, çilesini, sitemini dile getirerek yaşatır. Pir Zöhre Ana’nın 38 yıldır verdiği mücadele Ehlibeyt, Hz. Hasan ve Hz. Üseyin’in mücadelesidir.
Kerbela, Allah ve insanlık davasının güdüldüğü yerin adıdır.
Kerbela, salt bir şehir adı değil , Ehlibeyt kanının döküldüğü, PEYGAMBER SOYUNA KILIÇ ÇEKİLDİĞİ, bir matem yeridir.
Kerbela bundan dolayı ; acıyla, kederle, gözyaşıyla ve Şahların Şahı olan, Allah şehidi Hz. İmam Üseyin ile sonsuza kadar anılacaktır.
Kerbela toprağının yüzü gülmez, insanlarının da yüzü gülmeyecektir çünkü dünya çıkarları için evliyayı, Hz.Üseyin’i “sattılar” , Hz.Üseyin’i küfe kafirlerinin eline verdiler !..
Muharrem Orucu 2024 - Hızır Orucu 2024
İmam Üseyin’in şehit edilmesi; Kerbela’dan günümüze kadar Mümin ile münkiri ayıran en belirgin olay oldu. Şah Üseyin’den yana olanlar mümin, Yezid’ten yana olanlar ve bu vahşete sessiz kalanlar ise münkir idi.
Hz.Üseyin; kainat şehididir, iki cihanın serveridir, Ulu divanın sahibidir, dünya durdukça , ay güneş gökte var oldukça Şah Üseyin var olacaktır. Hz.Üseyin bitmez, tükenmez, O , dünyanın güneşidir. Dünya dolar boşalır, Hz.Üseyin yeniden gelir…
Dedesi koynunda uyur Üseyin
Hak yoluna kestim yavrum bebeğim
Yasını tutmayana kulum mu derim
Huzuruma gelir mahrum ederim
Nefes: Hz. Muhammed Mustafa
Bildiren : Pir Zöhre Ana
Alevilik, İslam inancının bir mezhebi olarak kabul edilen, ancak Sünni İslam'dan farklı inanç ve uygulamalara sahip olan bir dindir. Alevilik hakkında Kur'an'da doğrudan bir bahis bulunmamaktadır, çünkü Kur'an'ın kendisi herhangi bir mezhebi veya tarikatı tanımlamaz. Kur'an, temel İslami prensipleri ve inançları aktaran kutsal bir kitaptır.
Kur'an, Allah'ın kelamı olarak kabul edilen ve İslam'ın temel kaynağı olan bir metindir. İçerdiği mesajlar, tüm Müslümanlar için rehberlik sağlar. Kur'an, inananlara Allah'a olan bağlılığı, iyi davranışları, merhameti, adalete ve toplumsal dayanışmayı vurgular. Alevilik de bu temel İslami değerleri benimseyen bir inanç sistemi olarak ortaya çıkmıştır.
Alevilik, İslam'ın içerisinde bir yorumlama biçimi olarak değerlendirilebilir. Alevilikte, Kur'an'ın yanı sıra diğer kutsal metinler ve bilgelik geleneği de önemli bir rol oynar. Alevilikte, Allah'a yakınlaşmanın ve manevi yükselişin sembolik ve mistik bir yoludur. Bu yol, sevgi, hoşgörü, adalet ve toplumsal dayanışma değerlerini temel alır.
Kur'an, Alevilik hakkında doğrudan bir bahis yapmasa da, çeşitli ayetlerinde ahlaki değerleri ve inanç prensiplerini vurgulamaktadır. Kur'an'da, insanlara karşılıklı hoşgörü ve saygı göstermeleri, yoksullara yardım etmeleri, adil davranmaları, zulmü reddetmeleri gibi konular ön plana çıkar. Alevilik, bu temel prensipleri benimseyen bir inanç sistemi olarak, Kur'an'ın bu mesajlarını takip etmeyi hedefler.
Alevilik, İslam tarihinde önemli bir yer tutar. İslam'ın erken dönemlerinde ortaya çıkan ve özellikle Hz. Ali ve ailesine olan bağlılıkla karakterize olan bir mezheptir. Alevilik, mistik ve sembolik bir yaklaşım benimserken, Sünni İslam'a göre farklı bir ritüel ve ibadet geleneği geliştirmiştir. Alevilikte, cem evleri olarak bilinen toplu ibadet mekanlarında, semah dönme, ilahi söyleme, dualar ve sohbetler gibi ritüeller gerçekleştirilir.
Alevilik, Kur'an'ın temel prensiplerini ve İslam'ın evrensel değerlerini benimseyen bir inanç sistemidir. Alevilik, İslam'ın bir yorumu olarak Alevilik, toplumsal dayanışmayı, adaleti, sevgiyi ve hoşgörüyü vurgular. Kur'an'da da bu değerler önemli bir yer tutar. Kur'an, inananlara Allah'a samimiyetle yönelmeyi, insanlar arasında adaleti sağlamayı, iyiliği yaymayı ve kötülükten kaçınmayı öğütler. Bu prensipler, Alevilikte de temel olarak benimsenir ve yaşanır.
Kur'an, inananlara doğru yolu bulmaları ve Allah'a yakınlaşmaları için rehberlik eder. Alevilik, Kur'an'ın öğretilerini bu rehberlik çerçevesinde yorumlar ve yaşama geçirir. Alevi inanç sistemi, sevgiye dayalı bir maneviyat anlayışını benimser ve insanların Allah'ı sevgiyle anmalarını, birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını teşvik eder.
Alevilikte, evrensel bir sevgi ve hoşgörü anlayışı benimsenir. İnsanlar arasında ayrım yapmadan herkese sevgi ve saygı göstermek, Alevilikte önemli bir değerdir. Alevilikte, Allah sevgisiyle birlikte insan sevgisi de vurgulanır ve diğer insanlara yardım etme, paylaşma ve dayanışma önemli kabul edilir.
Kur'an'da Alevilik yerine belirli bir mezhep veya tarikat adı geçmese de, İslam'ın farklı yorumları ve mezhepleri arasında çeşitlilik olduğu unutulmamalıdır. İslam dünyasında farklı mezhepler ve yorumlar oluşmuş ve gelişmiştir. Bu mezheplerin her biri, kendi öğretilerini ve ritüellerini temel alırken, Kur'an'ın evrensel mesajlarını yorumlamıştır.
Alevilik, İslam'ın bir yorumu olarak kabul edilir ve Kur'an'ın evrensel mesajlarını benimser. Kur'an, sevgi, hoşgörü, adalet ve toplumsal dayanışma gibi değerleri vurgulayarak inananlara rehberlik eder. Alevilik, bu değerleri yaşama geçiren ve manevi bir bağlamda pratik eden bir inanç sistemidir. Alevilikte, Kur'an'ın prensipleriyle birlikte mistik ritüeller, sembolik pratikler ve toplumsal dayanışma da önemli bir rol oynar. Bu sayede Alevilik, inananların manevi yolculuklarını derinleştirmeyi, birlik ve beraberlik içinde toplumu güçlendirmeyi amaçlar.
Alevilik, Kur'an'da doğrudan bahsedilmese de, Alevi toplumunun kendi geleneği, tefsirleri ve öğretileri üzerinden şekillenmiştir. Alevilik, Hz. Ali'ye olan bağlılığı ve onun soyundan gelen imamlara verdiği önemi vurgular. Bu nedenle Alevilik, "Ali'nin yolunda olmak" fikriyle anılır ve Ali'yi İslam'ın ruhani lideri olarak görür.
Alevilik, Kur'an'ın mesajlarını yorumlama ve içselleştirme sürecini önemser. Alevi toplumunda, dedeler ve erenler olarak adlandırılan manevi rehberler, Kur'an'ı yorumlama ve anlama görevini üstlenirler. Alevilikte, Kur'an'ın metni ve öğretileri üzerinde derinlemesine çalışma ve anlama süreci önemli bir yer tutar.
Alevilikte, Cem adı verilen toplu ibadetlerde Kur'an'dan ayetler ve dualar okunur. Cem evleri, Alevi toplumunun bir araya geldiği mekanlardır ve burada Kur'an'ın okunması, duaların edilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması amaçlanır. Cemlerde, semah dönme, ilahi söyleme, sohbetler ve öğütler gibi ritüeller gerçekleştirilir.
Alevilik, temel değerlerini İslam'ın genel öğretilerinden ve Kur'an'ın evrensel mesajlarından alırken, aynı zamanda kendi tarihinden ve geleneğinden de beslenir. Alevilikte, Hz. Ali'nin adalet, merhamet, sevgi ve bilgelik gibi özellikleri örnek alınır. Bu değerler, Alevi toplumunun yaşam biçimi, ibadetleri ve sosyal ilişkileri üzerinde etkili olur.
Alevilik, içsel bir yolculuğu ve manevi bir derinliği teşvik eder. İnananlar, kendilerini Allah'a yakınlaştırmayı, içsel arınmayı ve erdemli bir yaşamı hedefler. Bu süreçte, Kur'an'ın öğretileri, geleneğin rehberliği ve manevi liderlerin yol göstericiliği önemli bir rol oynar.
Kısacası, Alevilik, Kur'an'ı temel alırken, kendi öğretileri ve geleneği üzerinden şekillenmiş bir inanç sistemidir. Alevilik, İslam'ın farklı bir yorumunu ve yaşam pratiğini temsil eder. Kur'an'ın evrensel mesajlarını yorumlama süreci ve Alevi geleneği, Alevilikteki ritüelleri, ibadetleri ve toplumsal dayanışmayı etkiler. Bu sayede Alevilik, inananların manevi gelişimini desteklerken, toplumsal birlikteliği ve dayanışmayı güçlendirmeyi hedefler.
Alevilik, Kur'an'ın öğretilerini kendi geleneğiyle harmanlar. Alevi toplumunda önemli bir yer tutan hikmet geleneği, bilgelik ve manevi anlayışın derinleştirilmesine katkıda bulunur. Bu geleneğe göre, insanın iç dünyasının temizlenmesi, sevgiyle dolması ve Allah'a yakınlaşması için zikir, meditasyon ve nefes çalışmaları gibi spiritüel yöntemler kullanılır.
Alevilikte, cem adı verilen toplu ibadetler önemli bir ritüeldir. Cemlerde, Alevi toplumu bir araya gelir, dualar okunur, semah dönülür ve ilahiler söylenir. Cemlerde yapılan dualar, Allah'a yakarışlar, Hz. Ali ve diğer İmamların ruhani liderliği için dilekler ve toplumsal sorunların çözülmesi için niyazlar içerir. Bu ibadetlerde, toplumsal dayanışma ve birlik duygusu güçlenir.
Alevilikte, Kurban Bayramı gibi önemli dini etkinliklerde de ritüeller gerçekleştirilir. Kurban kesimiyle birlikte dua edilir ve Allah'a şükranlar sunulur. Kurban eti, ihtiyaç sahipleri ve toplumun genelinde paylaşılır, bu da toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik eder.
Alevilikte, sevgi, hoşgörü, adalet ve merhamet gibi değerler vurgulanır. İnananlar, bu değerleri yaşam pratiğine yansıtmayı, insanlara sevgiyle yaklaşmayı, haksızlıklara karşı adaleti savunmayı amaçlar. Alevilikte, her bireyin içsel yolculuğu ve manevi gelişimi önemsenir. Bu, kişinin kendi iç dünyasını arınması, erdemli bir yaşam sürmesi ve toplumun refahına katkıda bulunması anlamına gelir.
Sonuç olarak, Alevilik, Kur'an'ın evrensel mesajlarını temel alarak kendi geleneği ve öğretileriyle şekillenmiş bir inanç sistemidir. Alevilikte, manevi bir derinlik, toplumsal dayanışma ve sevgi dolu bir yaşam ön plana çıkar. Ritüeller, dualar ve ibadetler, inananları Allah'a yakınlaştırmayı, toplumsal birlikteliği güçlendirmeyi ve içsel bir dönüşümü teşvik etmeyi amaçlar. Alevilik, inananları sevgiyle kuşatarak, adalet ve hoşgörüyle donatarak ve toplumsal refahı destekleyerek yaşanan bir inanç sistemidir. Alevilik, Kur'an'ın öğretilerini anlamada kendi yorumlarını kullanırken, sevgi, adalet, hoşgörü ve dayanışma gibi evrensel değerleri vurgular.
Alevilik, birçok farklı bölgede ve toplulukta farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle, Alevilik hakkında konuşurken tek bir homojen yapıdan bahsetmek doğru olmaz. Her bölge ve topluluk, kendi yerel kültürü ve gelenekleriyle Alevilik'i şekillendirir.
Alevilik, bilgiye ve irfana önem verir. Alevi inananlar, bilgi edinmek, öğrenmek ve düşünmek için çaba gösterirler. Bu, eğitim ve bilim alanlarında gelişmeyi teşvik eder. Alevilik'te, her bireyin kendi içsel yolculuğunu yapması ve manevi bir derinliğe ulaşması önemlidir.
Alevilik'te, Allah'ın birliği, adalet ve insanların eşitliği vurgulanır. İnananlar, insanlara sevgiyle yaklaşır, hoşgörü gösterir ve adaleti savunurlar. Alevilik, sosyal adaletin sağlanması için mücadele eder ve zulme karşı durur.
Alevilik'te semah, önemli bir ritüeldir. Semah dönülerek, bedenin ritmik hareketleriyle ruhani bir deneyim yaşanır. Semah, birlik, beraberlik ve sevgiyi simgeler. Semah dönülürken, ilahiler söylenir ve dualar edilir.
Alevilik, kadın-erkek eşitliğini vurgular. Alevi toplumunda kadınlar, erkeklerle eşit statüde kabul edilir ve katılımı teşvik edilir. Kadınlar, ibadetlerde aktif rol oynar ve manevi liderlik pozisyonlarında bulunabilir.
Alevilik'te, dedeler ve erenler önemli bir rol oynar. Dedeler, manevi rehberlik yapar, ibadetleri yönetir ve topluluğun spiritüel ihtiyaçlarına cevap verir. Erenler ise manevi birer önder olarak kabul edilir ve toplumun manevi gelişimine katkıda bulunurlar.
Alevilik, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik eder. Alevi toplumu, ihtiyaç sahiplerine destek olmayı, sosyal projelere katkıda bulunmayı ve toplumsal sorunlara duyarlılık göstermeyi önemser.
Sonuç olarak, Alevilik, Kur'an'ın evrensel mesajlarına dayanarak kendi öğretileri ve ritüelleriyle şekillenmiş bir inanç sistemidir. Alevilik, sevgi, hoşgörü, adalet ve toplumsal dayanışmayı merkezine alan bir yaşam tarzı sunar. İnananlar, Allah'a olan bağlılıklarını, içsel arayışlarını ve insanlarla olan ilişkilerini bu değerler etrafında şekillendirir.
Alevilik, dini bir inanç sistemi olmasının yanı sıra kültürel bir kimlik ve yaşam tarzıdır. Alevi toplumu, etnik, kültürel ve coğrafi çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik, Alevilik'in zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtır.
Alevilik'te, bilgi, irfan ve eğitim önemli bir yer tutar. İnananlar, bilgiye ve öğrenmeye büyük önem verir. Bu nedenle, Alevi geleneğinde eğitim ve bilim desteklenir ve öğrenme süreci ömür boyu devam eder.
Alevilik, içsel yolculuğa vurgu yapar. İnananlar, kendi iç dünyalarını keşfetmeyi, kişisel gelişimlerini sağlamayı ve Allah'a yakınlaşmayı hedefler. Bu içsel yolculuk, zikir, meditasyon, nefes çalışmaları ve manevi egzersizler gibi yöntemlerle desteklenir.
Alevilik, hoşgörü ve diyalogu teşvik eder. İnananlar, farklı inanç ve kültürlere saygı gösterir, hoşgörülü bir tutum sergiler ve karşılıklı anlayışı önemser. Bu, Alevilik toplumunda birlikte yaşama ve barışçıl ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunur.
Alevilik'te, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma önemlidir. Alevi toplumu, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi, toplum projelerine katkıda bulunmayı ve toplumsal sorunların çözümüne katılımı teşvik eder. Bu, Alevilik'in adalet, eşitlik ve toplumsal refah gibi değerlerini güçlendirir.
Kısacası, Alevilik, Kur'an'ın evrensel mesajlarını temel alırken, kendi geleneği ve öğretileriyle şekillenmiş bir inanç ve yaşam tarzıdır. Alevilik, sevgi, hoşgörü, adalet, bilgi ve toplumsal dayanışmayı vurgulayarak insanların içsel ve toplumsal gelişimine katkıda bulunur. Alevilik, birlikte yaşama kültürünü teşvik eder, hoşgörü ve diyalogu önemser ve toplumun refahına katkıda bulunmayı hedefler.
Yolumuz, Muhammet Ali yoludur!
Aleviliğin en önemli erkânlarının başında Musahiplik (yol kardeşliği) gelmektedir. Yol kerdeşliği, Hazreti Muhammed ile Hazreti Ali'nin dedeleri olan Abdulmuttalip ve İmam Rıza'dan kalmıştır.
Pirimiz Zöhre Ana, ALİ PİRİMDİR YOLU BİZİMDİR adlı kitabında Yol kardeşliği hakkında şunları söylemektedir:
"Şah-ı Merdan Hz.Ali'mizin buyurduğu gibi yol kardeşliği, kutsal bir ibadettir. Bu yola girmek isteyen insanlar, önce inanç ve itikatlarını tam bağlayarak yürümelidir. Önce Pir'ini sonra ibadetini ve bütün buyruklarını sıtkı sadakatle ikrar vererek, ömür boyu birbirlerini kardeş gözünden daha da ileri severek, saygı ile iyi ve kötü günlerinde her zaman birbirlerine sahip çıkmalıdır."
Pirimiz Zöhre Ana kurmuş olduğu Ehlibeyt ocağında; cem, musahip kardeşliği, görgü ve sorgu erkânı, muharrem ayı yas-ı matemi, ehlibeyt nikâhı ve cenaze erkânı gibi ibadet ve ritüelleri 38 yıl boyunca gerçekleştirdi. Yüce Pirimizin gaybından sonra da bu ibadet ve inançlarımız kaldığı yerden devam etmektedir.
2023 yılına girdiğimiz 31 Aralık 2022, Cumartesi günü daha önceden yol kardeşi olan ve ilk defa yol kardeşi olacak canların öncelikle yıl kurbanları kesilip lokma edilerek gelen misafirlere dağıtıldı. Sonrasında Yüce Pirimizin nefesi ile duaları okunup, kuşakları bağlandı. Müsahiplik erkânları gerçekleştirilen büyüklerimize hayırlı olsun.
Müsahip kardeşlerin her yıl kurbanlarını kesip, dualarını alıp, kuşaklarının bağlanması gerekmektedir!
Yüce Pirimiz Zöhre Ana'mıza bizlere yolumuzu, inanç ve ibadetlerimizi öğrettiği için sonsuz minnet ve şükranlarımızı sunuyor, yüce postuna aşk ile niyaz ediyoruz.
Her imancın/ kültürün kendine özgü bir selâmlaşma âdeti ve bu âdetin gerektirdiği usul ve âdâb vardır. Bu mânâda selamlaşma toplum içindeki bireylerin birbirlerine iyi dilekleri/temennileri iletmelerinde bir vasıtadır.
Alevi Bektaşilerin selamı nasıldır? Kur-an da selamlaşma ayeti var mıdır? Ayetin Batıni yorumu ve Alevi selamı?
celalabbas.com/alevi-bektasi-erkaninda-selamlasma/
ALEVİLİK (BEKTAŞİLİK, KIZILBAŞLIK) VE ONLARA YAKIN İNANÇLAR- İlhan ERDEM
Ali Duran Gülçiçek, ALEVİLİK (BEKTAŞİLİK, KIZILBAŞLIK) VE ONLARA YAKIN
İNANÇLAR, III. cilt, Etnographia Anatolica, Köln 2004.
ÖZET
Bu yazıda, Ali Duran Gülçiçek tarafından hazırlanan, Alevilik (Bektaşilik, Kızılbaşlık) Ve Onlara Yakın İnançlar, adlı eser tanıtılmaktadır.
ABSTRACT
In this writing, the work of Ali Duran Gülçiçek that is named Alevilik (Bektaşilik, Kızılbaşlık) Ve Onlara Yakın İnançlar, is introduced.
Ali Duran Gülçiçek tarafından hazırlanan; alanında kapsamlı bir araştırmayı yansıtan
ve bu konudaki bilgilere derli toplu ulaşmayı sağlayan Alevilik (Bektaşilik, Kızılbaşlık) Ve Onlara Yakın İnançlar adlı kitabın tanıtımına geçmeden önce yzar hakkında kısa bir bilgi verelim.
Ali Duran Gülçiçek, 1955 tarihinde Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Karacaören Bucak
merkezinde doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra bir süre Yıldız Devlet Mimarlık ve
Mühendislik Akademisinde çalıştı. 1977’de Almanya’ya gitti; burada Sosyal Akademiyi
bitirdi. Bir yandan sosyal politika ve ekoloji alanında sosyal danışman ve çevre danışmanı olarak hizmet verirken, diğer yandan kurucusu ve başkanı olduğu, merkezi Köln’de bulunan Ethnographia Anatolica Studen-und Kulturzenntrum (Anadolu Etnografyası Araştırma ve Kültür Merkezi) bünyesinde halk bilimi, halk edebiyatı, Alevi-Bektaşi inanç ve öğretisi konularında araştırmalarda bulundu. Bu konularda bir çok makalesi ve kitabı vardır.
Tanıtacağımız eser üç cilttir. Eserde, Alevilik hakkında genel bilgiler verilmektedir.
Giriş bölümünde Aleviliğin tanımından başlayarak tarihi gelişimiyle, farklı kollara
ayrılmasıyla, temsilcileriyle, edebiyatıyla Alevilik hakkında merak edilen pek çok husus ele alınmaktadır.
Eserde Aleviliğin tanımı şu şekilde yapılmaktadır:
“Alevilik, diğer adlarıyla Bektaşilik ve Kızılbaşlık, her şeyden önce insanı ve hayatı
sevmek demektir. Bu sevginin temelinde Hakk-Muhammed-Ali, başka bir tanımla Tanrıİnsan-Doğa üçlüsü vardır. Üçler arsında özde, temelde hiçbir ayrılık yoktur.”
“Alevilik, farklı kökenlerden (özellikle Türk, Türkmen, Kürt, Arnavut gibi) ve farklı
kültürlerden gelen insanların ortak değerlerinden oluşan bir inanç sistemidir. Bu inanç
sisteminde, İslâm gizemciliğindeki Ali kültü, Ehl-i Beyt sevgi ve saygısıyla birlikte, İslâm öncesi halk inançlarının, tabiat kültünün, Şamanizm, Maniheizm, Budizm, Zerdüştlük gibi inançların, zengin Anadolu ve Asya kültürlerinin ve yeni Platonculuğun da etkilerini görürüz.”
“Alevilikte üzerinde özenle durulan, 4 kapı ve 40 makam içerisinde de yer alan 12 ilke
vardır. Alevi-Bektaşi yoluna giren her talipten ve her candan beklenilen bu temel ahlak ilkeleri şöyledir: 1. Eline sahip ol 2. Diline sahip ol 3. Beline sahip ol 4. Gazabını yutucu ol 5.Sır saklayıcı ol 6. Ayıp örtücü ol 7. Alın açıklığı (kuşade-i pişani) 8. Gönül açıklığı (kuşade-i dil) 9. Sofra açıklığı (kuşade-i honça) 10. Aşına sahip ol 11. Eşine sahip ol 12. İşine sahip ol.”
“Tanrı -insan- doğa sevgisine dayanan Alevilik, insan merkeziyetçi bir inanç
sistemidir. Her şeyi insanda arar. Aradığı insan ise, bilgi ve irfanla donanmış, kendini bilen, gerçeği tanıyan, doğruyu yanlıştan ayıran, eşyanın aslını ve farkını bilen, gönül gözüyle gören, gönül kulağıyla dinleyen, söyleyen değil söyletene bakan, nefsinin peşinde değil hakikat peşinde arif insandır.”
Yazar, Aleviliğin tanımını yaparken Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre
ve başka şairlerin şiirlerinden alıntılar yapmaktadır. Bu üslûp eserin diğer bölümlerinde de sıkça rastlanılan bir durumdur.
Eser, yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Aleviliğin tarihî gelişimi ile
ilgilidir. Bu bölümde yazar, Aleviliğin genel tanımından başlayarak, Alevi gizemciliği ve
hümanizmi, Hallac-ı Mansur ve enelhak, Aleviliğin Ali kültüyle birlikte İslâmiyet içerisinde oluşumu, Aleviliğin Bektaşilikle birlikte Anadolu ve Balkanlarda oluşumu hakkında bilgiler vermektedir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminden başlanarak Yeniçeri Ocağı’nın Alevilikle olan ilişkisi ele alınıyor. Şeyh Bedrettin’in mücadele dolu hayatı ve Ahilikle Bektaşiliğin ilişkileri de bu bölümde anlatılmıştır.
İkinci bölümde Alevilerin yörelere göre dağılışları ve farklı isimlerle adlandırılmaları
izah edilmektedir. Alevilerin farklı isimlerle adlandırılma sebepleri açıklandıktan sonra
Kızılbaşlar, Tahtacı Aleviler, Çepni Aleviler, Sıraçlar, Nalcı Aleviler, Baraklar, Abdallar,
Avşarlar, Yörükler, Amucalar/Bedrediniler ve Nusayri Aleviler hakkında bilgi verilmektedir.
Üçüncü bölümde Alevi-Bektaşi uluları, ocakları ve dergâhları hakkında bilgi
verilmektedir. Üçler, beşler, yediler, vd. anlatıldıktan sonra On İki imam ve Hoca Ahmet Yesevi’den başlayarak toplam otuz Alevi büyüğü tanıtılmıştır. Bölümün sonunda da Alevi dergâhları anlatılmıştır.
Dördüncü bölüm, Aleviliğin inanç yapısı (erkânlar, törenler, dua ve gülbengler) ile
ilgilidir. Alevilikte dört kapı, kırk makam, ayn-i cem erkânı ve on iki hizmet ile diğer ayin ve erkân uygulamaları bu bölümde izah edilmiştir.
Beşinci bölüm, Alevilikte kadın erkek eşitliği, Alevilerin günümüzdeki konumları,
1993 Sivas olayları, Alevilerin istemleri, Alevi dernek ve vakıfları ile yayın organları
hakkında bilgi verilmiştir.
Altıncı bölümde Alevi-Bektaşi edebiyatı hakkında bilgi verilmiştir. Konularına göre
Alevi-Bektaşi nefesleri de bu bölümde anlatılmıştır.
Yedinci bölüm, şu kısımlardan oluşmaktadır: Sözlük, Alevi-Bektaşilikle ilgili
deyimler, terimler ve atasözleri; genel bibliyografya; indeks; Alevi-Bektaşi uluları ve
dergâhlarıyla ilgili resimleri.
Yazarın konuları açıklarken geniş bir araştırma yaptığı ve yoğun bir emek harcadığı
eserde kendini hissettirmektedir. İleri sürülen fikirler, dipnotlarla, değişik kaynaklardan delillerle izah edilmiştir. Yabancı araştırmacıların Alevilikle ilgili çalışmalar da çoğu bölümdezikredilmiştir. Yine şiirlerden bolca alıntılar alınmıştır.
Ali Duran Gülçiçek, eserini bir görev bilinciyle oluşturduğunu ve çalışmasının
amacını şu cümlelerle ifade etmektedir: “İnsanı insanla, insanı doğayla, halka ve Hakk’la birleştiren, uzlaştıran; halka hizmeti, Hakk’a hizmet olarak benimseyen; inancı hurafelerden arındıran, onu akla ve mantığa dayandıran; bilim, sanat, edebiyat ve müzikle iç içe olan AleviBektaşiliğin bu güzel değerlerini ortaya koyarak, onları tanıtmak ve daha güzele yönleriyle gelecek kuşaklara aktarmak, görevimiz olsa gerektir.”
Avrupa ve Asya kültürleri ve inançları arasında iyi bir anlaşma zeminini oluşturan ve
evrensel birçok değerler taşıyan Alevilik–Bektaşilik inancı, yaşam felsefesi ve kültürüyle geniş bir deryadır. Yoğun bir emekle hazırlayıp sunduğumuz bu yapıt, bu ulu deryadan sadece bir damladır. Kendi ölçüsünde Alevilik gerçeğinin tanıtılmasına, ön yargıların ve bilinçsizliğin giderilmesine, karşılıklı hoşgörü, sevgi ve barış ortamının yaratılmasına ufak bir katkı sağlayabilirse, yazılış amacına ulaşmış olacaktır.”
Ali Duran Gülçiçek’in tanıtımını yaptığımız bu eserinin yanında, elimizde bulunan
fakat burada sadece adlarını vereceğimiz şu eserleri de vardır:
- Der Weg Der Aleviten(Bektaschiten) / Alevi-Bektaşi Yolu (Almanca), Etnographia
Anatolica Yay. Köln, 2003.
- 99 Bektaschi Witze / Bektaşi Fıkralar (Almanca Türkçe), Etnographia Anatolica
Yay. Köln, 2003.
- Alevi- Bektaşi Fıkra-Nükte- Hiciv Antolojisi (Türkçe), Etnographia Anatolica Yay.
Köln, 2003.
- Türkülü Halk Hikâyeleri (Şah İsmail ile Gülüzar, Asuman ile Zeycan, Dızo ile Zülüf
Hatun), (Türkçe), Etnographia Anatolica Yay. Köln, 2003.
Ali Duran Gülçiçek’in tanıtımını yaptığımız bu kitapları, Gazi Üniversitesi Türk
Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi kütüphanesinde; 2466, 2467, 2468, 2469 ve 2470 kayıt numaralarıyla yer almaktadır.
G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü, Arş. Gör.
http://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr
Anadolu halk kültüründe Hıdırellez ismiyle her yıl 5 – 6 Mayıs tarihlerinde bir kutlama yapılmaktadır.Çok eski zamanlardan ve farklı kültürlerden insanların baharın gelişi olarak kutladıkları bu olay gerçekte Hz. Üseyin’in iki torunu olan Battal ve Gazi’nin, kendilerine verdikleri isimlerle Hıdır ve İlyas’ın göle düşerek boğulmalarıyla sonuçlanan acı bir olayın yüzyıllar içinde içinin boşaltılarak farklı bir uygulamaya dönüşmesinden ibarettir.
HIDIR ve İLYAS’ın YASI MATEMİ (10 – 11 MAYIS)
Gerçekler, sadece Gerçeklerden öğrenilir! Bu Gerçekler de Hak Sırrına Eren,İnsanı Kamil vasfıyla yaşadığı dönemde toplumu irşat ederek karanlığa ışık tutan, iki cihanda da sesi,sözü bitmeyen Ehlibeyt Evliyalarıdır.
Yüzyıllardan beri hakikatleri her koşulda canı pahasına Ortaya Koyan Ehlibeyt ile hakikatlerin üstünü örtmek isteyen egemenler arasında amansız bir mücadele verilmektedir.20’inci ve 21’inci yüzyılda Ehlibeyt adına bu mücadelenin sancağını çeken keramet sahibi Pir Zöhre Ana’dır.
Pir Zöhre Ana’nın, 1982 yılında Hakk’ın sırrına erdiği ilk dergâhı yüzyıllar önce Hıdır ve İlyas’ın gayba girdikleri vadideki gölün bulunduğu yerdir.Yani Asırlar sonra Pir Zöhre Ana,suyu kurumuş olan bu göl üzerinde dergâhını kurmuş ve tüm Dünya’ya ışığını buradan yaymaya başlamıştır.Burada yaşamaya başladıkları sırada,bazı belirtiler verilmiş ama kimse evin altında Hıdır ve İlyas’ın türbelerinin olduğunu bilememiştir.Zöhre Ana’nın Hakka ermesi ile dergâhtaki evliyalar kendilerini bildirmiş,asırlar önce yaşanmış olan bu olay açığa çıkmıştır.
Pir Zöhre Ana’nın anlatımları ışığında Battal ve Gazi’nin gölde boğulma olayı şu şekilde cereyan etmiştir:
Bu iki gerçek; ailelerinin peşinden,Kerkük Kerbelâ’dan çıkıp,Anadolu’ya, şimdiki Ankara yöresine gelmiştir.
Bu olay esnasında Gazi sekiz Battal ise beş yaşındadır.Göl kenarına geldiklerinde su yüzünde kendi cemallerini görünce birbirlerine Hıdır ve İlyas isimlerini vermişlerdir.Göl kenarında göle taş atıp oynadıkları sırada ikisi de suya düşmüş ama kendilerini kurtaramamışlardır.İki turna kuşu onları kurtarmak için,omuz başlarından tutup çekmeye çalışmış,tüm tenleri kan içinde kalıncaya dek çabalamalarına karşın,bu gerçekleri sudan çıkaramamışlardır.
Gazi,turna kuşuna yalvararak,“Git Yemen’den bize yardımcı getir,dedem Hz.Üseyin’e bildir” der ve bu sözünü mani ile şöyle dile getirir:
Bir çift turna gördüm durur göklerde
Seversen Mevlâyı inme göllere
Bizi bekleyen var Yemen elinde
Şah Üseyin’e selam küfürlü içerikür turnalar
Bu sözün üzerine turna kuşu hemen Yemen’e gitti.Çocukların ebesi olan Hüsniye Ana’nın önünde kanlı kanadını çırparak Battal ve Gazi’nin yardım beklediğini bildirdi.Hüsniye Ana dedeleri Hz.Üseyin’e dönerek ağladı.
Hz. Üseyin, bir çadırdan uçurtma gererek, turna kuşunu önüne kılavuz alıp yola çıktı.Ve ilk indiği yer şimdiki adıyla Ankara’da bulunan Üseyin Gazi Tepesi oldu.Bu tepeye indiğinde bir kol buldu, bu kol şehit düşen büyük Battal Gazi’nin sağ kolu idi.Kolu alıp bağrına basarak ağlayan Hz. Üseyin kolu gömmeyle uğraşırken, gölün üstündeki turnadan bir ses verildi.Hz.Üseyin bir çıra yakarak göl kenarına indi ve torunlarının ayak izlerini buldu. Bunun üzerine İmam Üseyin iki diz üstüne geldi ve ağlayarak haykırdı. Kızlarına isim vererek,“Tezveren Sultan’ım yetiş, tezelden yavrunun muradını ver”, ikinci kızına, “Karyağdı Sultan’ım yavrularınızın başına karlar yağmış” diye ağıtlar yaktı.Bu evliyalar türbelerinin ismini babalarının çağırdığı isimden aldığı için,Karyağdı Sultan ve Tezveren Sultan olarak bilindi. Bu karın sebebi ise Ehlibeytin gönül yasının hiçbir zaman bitmediğini göstermekti.
Asırlar önce Hıdır ve İlyas’ın yaşadığı bu acı olaydan dolayı her yıl Mayıs ayının 10 ve 11’inde iki gün matem orucu tutulmaktadır.
Hak Muhammed Ya Ali, Kainat Şehidi İmam Üseyin; Ehlibeyt dostlarının tutacakları matemleri kabul etsin.
https://www.zohreana.com/hidir-ve-ilyasi...0-11-mayis
Muharrem Orucu diye ifade edilen hakikâtte Hz.İmam Üseyin’in Yas-ı Matemidir. Hz.Üseyin’ in davası, Hz.Üseyin daha dünyaya gelmeden önce dedesi Hz.Muhammet Mustafa tarafından Hz.Ali’nin doğumunda Gülbenk duası ile bildirildi. Hz.Üseyin’in varlığı, makamı çok yücedir. Onun için yas-ı matemi de çok önemlidir.
Dedesi koynunda uyur Üseyin
Hak yoluna kestim yavrum bebeğim
Yasını tutmayana kulum mu derim
Huzuruma gelir mahrum ederim.
Nefes: Hz.Muhammed Mustafa
Bildiren : Mürşit Zöhre Ana
Muharrem Yası , Emevi anlayışının yakamızı hiç bırakmayan izlerini de hatırlamamıza neden olmakta.Kerbela'da akan kan Hz.Üseyin'in ve Ehlibeyt'inin mübarek kanı. İslam olduğunu söyleyip Muharrem Yasını yok sayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu anlayış aynı zamanda peygamber yolunda olduğunu ifade etmekte ama Kerbela, İmam Üseyin, Yas gibi değerleri duyduğunda bu gerçekleri yok saymakta,inkar etmektedir !..
Kendilerine ve ailelerine reva görmedikleri her şeyi Hz.Üseyin ve Muharrem mevzu bahis olduğunda zıttını yapmaktadırlar.
Her insanın doğum ve ölüm tarihi sabit ve belli bir gündür. Her yıl değişmez, değişemez. Atatürk'ün gayba girdiği tarih nasıl 10 Kasım ise ve bizler her yıl aynı tarihte yüce Ata'mızı saygıyla anıyorsak bu durum Hz.Muhammed, Hz.Üseyin ve Ehlibeyt'i için de geçerlidir.
Emevi anlayışının hüküm sürdüğü ve bununla beraber o Emevi'nin şekillendirdiği yalancı tarihi bir kenara koyarsak; dünyanın hiçbir coğrafyasında bir kişinin şehit edildiği tarih ve yası her yıl 10 gün öne çekilerek farklı tarihlerde anma yapılmaz. Hz.Üseyin'in şehit edildiği tarih belli bir gündür ve bundan dolayı her yıl aynı tarihte yas tutulmaktadır.
Hz.Üseyin'in yası 4-15 mart tarihleri arasında toplam 12 gündür.
Kendi cenazesi için her sene "Yıl lokması" yapan ölen canını anan, her yıl aynı tarihte doğum gününü kutluyan ama Hz.Üseyin gibi dedesi Hz.Muhammed Mustafa'nın yolunda, O'nun Hakikat Kur'an'ı için mübarek başını veren Hz.Üseyin'e ve Ehlibeyt'e geldi mi mantıksız davranan iki yüzlü,vizdansız bir toplum ile karşı karşıyayız.
Canımızı yakan sadece bu tarih meselesi de değil. Aşure çorbalarının kapı kapı dağıtılması ve sokak ortalarında, siyasilerin,belediyelerin panayır havasına soktuğu Aşure dağıtımları da canımızı yakmaktadır.
Hiçbir cenazenin lokması kapı kapı dağıtılmaz !.. Annesinin,babasının,kardeşinin,eşinin cenaze lokmasını sokak ortalarında, elde tabak,tencere konuya komşuya dağıtan var mı?
Kerbela'nın Şahı Hz.Üseyin'in cenaze lokması, Aşure çorbası neden sokaklarda, neden kapı kapı dağıtılıyor?
İnsanların kendi aile fertlerine reva görmediğini Hz.Üseyin'e yapmaları hem haksızlık hem saygısızlık hem de vicdansızlıktır.
Pirimiz Zöhre Ana “Bizim tuttuğumuz Oruç değil, Yas’tır.” demektedir. Bu yas gönül yasıdır. Bu yas Ehlibeyt'in bitmeyen yasıdır. Sadece ağız bağlanarak tutulmaz...
***
Hak Muhammed Ali tüm Ehlibeyt dostlarının yası matemlerini tekrardan kabul etsin...
Muharrem Yası Mateminde , Pirimiz Zöhre Ana'nın Ehlibeyt ocağında yapılan ibadetlere ait fotoğları görmek için tıklayınız.
Aslında Muharrem Ayı ve orucu diye söylenen Ehlibeytin yası matem aylarıdır. Alevilerin tuttuğu da oruç değildir, çünkü oruç belli bir süreliğine yemeden içmeden kendini alıkoymaktır..Oysaki biz sadece ağzımızı bağlayarak oruç tutmayız, özümüzü Ehlibeyte bağlayarak ; can cömertliği yapan Allah yoluna kanını döken Yüce Erenlerin acısını içimizde hissederek yası matemimizi tutarız...
Hz.Ali'den nefes döken Pir Zöhre Ana'mızın bildirdiği şekliyle Ehlibeytin yası matemi şöyledir :
18-19-20 Ocak Hz.Ali’nin Yası Matemi
26-27-28 Şubat Hızır Yası Matemi
1 – 2 – 3 Mart Eba Müslüm
4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15 Mart Muharrem ayı. Hz.İmam Hüseyin’in Yası Matemi
16 Mart – 31 Mart Aşure Çorbası Günleridir
15 Aralık – 16 Aralık Hz.İmam Hasan’ın Yası Matemi
Yası matem diye bilinen aylar, üç ayları kapsar..Hz.Hasan'ın Aralık ayında gayba girdiği tarihle başlar, Hz.Ali'nin Ocak ayında gayba girişiyle devam eder ve Hz.Üseyin'in şehit edildiği Mart ayı ile biter..
Pir Zöhre Ana asırlardır süregelen resmi tarih yanlışlarını tüm gerçekliği ile topluma irşat etmiştir..Gerçek anlamıyla yası matem yukarıda belirtilen tarihlerde tutulmalıdır...Bu gerçeği açıklamakla birlikte bize düşen, Hak Muhammed Ali yolunda ,Ehlibeyt erenleri ve Hz.Üseyin aşkına yası matem tutan tüm canların niyetlerini Hak kabul etsin demektir..
Yası matemde yapılmaması gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz :
-Yas boyunca su kesinlikle içilmez..Abartılmamak ve keyif verici bir durum almamak şartıyla susuzluk ayran, çay vb. içeceklerle azaltılabilir
-Nikah kıyılmamalı, sünnet, düğün vs. eğlenceler asla yapılmamalıdır
-Elma yenmez
-Madımak otu yenmez
-Kuşburnu tüketilmez
-3 Mart'tan itibaren kurban kesilmez
-Evli çiftler arasında cinsi münasebet yapılmaz..
Pirimiz Zöhre Ana'mızdan öğrendiğimiz yası matem yasakları bunlardır...Can cömertliği yapan tüm Ehlibeyt canlarına duyulan saygı , dökülen gözyaşı ve özü bağlamak bu yasaklara uymayı gerektirir..
Ehlibeyt Erenlerine aşk ile niyaz eylerim..
hz.ali
zöhre ana
alevilik inançları
Karahüyük Köylülerinin her yıl geleneksel olarak Mayıs ayı içinde yaptıkları yağmur duası 28.05.2017 Pazar günü, Bozan Köyünde bulunan Şah Sultan Türbesi’nde yapıldı.
Cumartesi günü kurbanlar (16 kurban) kesildi, hazırlıklar yapıldı akşam’da Şah Sultan Türbesinde Cem yapıldı. Pazar günü sabahı aşure yapıldı ve dağıtıldı. İkinci bir aşure ise öğleden sonra yapılarak konuklara ikram edildi. Daha sonra ise lokma pişirilip yağmur duası yapıldıktan sonrada katılımcılara hazırlanan lokmalar dağıtıldı. Yağmur duası sonrasında lokmalar yenirken 14.16’da gök gürültüsü ile yağmur yağmaya başladı. Birlik beraberlik emek ve çabalar sonrası katılımcılar huzurlu bir şekilde ziyaretten ayrıldılar.
arguvanhaber.com