Son Yazılanlar

Forum İstatistikleri
  • Toplam Yorumlar4,339
  • Toplam Konular3,176
  • Toplam Üyeler201
  • Son Üyeyazarkdr


Yazar: Admin
05-06-2014, 01:34 AM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum (1)

Zöhre Ana’nın, Hakkın sırrına erdiği ilk dergâhındaki türbelerden, biri Battal biri Gazi’dir.

Tezveren ve Karyağdı Sultan türbelerinde yatan Şehriban ve Zekine Anaların oğulları, Hz. Üseyin’in torunlarıdır. Büyük Battal Gazi’nin ismini alan küçük Battal Gazi’lerdir. Binbeşyüz sene önce bu vadide bulunan göle düşerek suda boğulmuşlardır.

Bu iki gerçek, Kayseri Urum diyarındaki dayıları, Battal Gazi’nin şehit düşmesinden sonra, anneleri, babaları, amcaları ve dedelerinin peşinden, Kerkük Kerbelâ’dan çıkıp, Anadolu’ya, şimdiki Ankara yöresine gelmiş, burada kayba girmişlerdir.

Göl kenarına geldiklerinde su yüzünde kendi cemallerini görünce birbirlerine Hıdır, İlyas isimlerini vermişlerdir? Gazi sekiz yaşında Battal ise beş yaşındaydı. Göl kenarına geldiklerinde, göle taş atıp oynamaya başlarlar. Bu oyun sırasında ikisi de suya düşer kendilerini kurtaramazlar. İki turna kuşu onları kurtarmak için, omuz başlarından tutup çekmeye çalışırlar. Tüm tenleri kan içinde kalıncaya dek çabalamalarına karşın, bu gerçekleri sudan çıkaramazlar. Gazi turna kuşuna yalvararak, “Git Yemen’den bize yardımcı getir, dedem Üseyin’e bildir”, der. Bu sözünü mani ile şöyle dile getirir:

Bir çift turna gördüm durur göklerde
Seversen Mevla’yı inme göllere
Bizi bekleyen var Yemen elinde
Şah Üseyin’e selam küfürlü içerikür turnalar

Bu sözün üzerine turna kuşu hemen Yemen’e gider, çocukların ebesi olan Hüsniye Ana’nın önünde kanlı kanadını çırparak, Battal ile Gazi’nin imdat beklediğini bildirir. O zaman Hüsniye Ana dedeleri Hz. Üseyin’e dönerek ağlar.

Küssün gönlün hiçbir zaman gülmesin yüzün
İki cihanda da var olsun sözün
Yetiş Ya Üseyin kör olsun gözün
Battal Gazim kalmış Urum elinde

Bu mani üzerine Hz. Üseyin, bir çadırdan uçurma gererek, turna kuşunu önüne kılavuz alıp yola çıktı. Ve ilk indiği yer, o zamanki adıyla Gözcü Tepesi, şimdi adıyla Ankara’da bulunan Üseyin Gazi Tepesi oldu. Bu tepeye indiğinde bir kol buldu, bu kol şehit düşen Battal Gazi’nin sağ kolu idi. Kolu alıp bağrına basarak ağlayan Hz. Üseyin, onu oraya gömdü. Bu tepe Battal Gazi’nin kolundan ve Hz. Üseyin’in bu tepeye inmesinden dolayı Üseyin Gazi Tepesi ismini aldı. Yani bu türbede yatan Üseyin Gazi adında bir gerçek değil, Battal Gazinin kopan sağ koludur.

Hz. Üseyin tepeye inip kol ile uğraşırken, vadide bulunan gölün üstündeki turnadan bir ses verildi. Bu gün bir Perşembe akşamıydı. Hz. Üseyin sağ elinde bir çıra yakarak göl kenarına gelince, torunlarının ayak izlerini buldu. Turnayı su üstünde görünce ikinci turnanın da gölü beklediğini anladı. Turna kuşlarının evliyalara kılavuzluk yaptığı ve kutsallığı burada bilindi.

O zaman Hz. Üseyin iki diz üstüne gelerek haykırdı. Kızlarına isim vererek, “ Tezveren Sultan’ım yetiş, tezelden yavrunun muradını ver”, ikinci kızına, “ Karyağdı Sultanım yavrularınızın başına karlar yağmış”, diye ağıtlar yaktı. Bu evliyalar türbelerinin ismini babalarının çağırdığı isimden aldığı için, Karyağdı Sultan ve Tezveren Sultan olarak bilindi. Bu karın sebebi, ehlibeytin gönül yasının bitmediğini göstermek için Allah’ın yağdırdığı kardı. Hz. Üseyin’in o dönemde kullandığı uçan çadır, şimdiki adıyla paraşüt olarak bilinir ve bunun piri de Hz. Üseyin’dir.

Bunun üzerine dayıları Ali Asker, ocağından bir bölük askeri çekerek babası Hz. Üseyin’e yardımcı gelir. Onlar üzüntü içinde yanarken, askerler muhabbete dalar. O zaman Ali Asker, “Biz burada üryan büryan yanarken, sizler muhabbet okulu mu açtınız”, dediğinde askerler dağılmış ve tekrar “Bölük dur!”, deyip askerleri toplamıştır. Şimdiki Muhabere Okulu’nun olduğu yer burasıdır. Adı Ali Asker’in “Muhabbet okulu” sözünden dolayı Muhabere okulu olarak kalmıştır. Mayıs ayının onu ve on birinde tutulan iki günlük Hıdır İlyas orucunun sebebi budur.

Asırlar sonra Zöhre Ana, suyu kurumuş olan bu göl üzerinde dergahını kurmuştur. Önce bir arsa olarak alınmış, daha sonra arsa üzerine ev yapılmıştır. Burada yaşamaya başladıkları sırada, bazı belirtiler verilmiş ise de, kimse evin altında türbe olduğunu bilmemiş, başka şeylerle yorumlanmıştır. Daha sonra Zöhre Ana’nın ermesi ile dergâhtaki evliyalar kendilerini bildirmiş, asırlar önce yaşamış bu gerçekler açığa çıkmıştır. Görünürde türbe olmamasına rağmen geçmiş mazisi budur ...”

ZÖHRE ANA'NIN MEHTAPTAKİ ERENLER KİTABINDAN ALINMIŞTIR.

http://www.zohreanaforum.com/inanc-ve-ib...atemi.html

Bu konuyu yazdır


Yazar: Admin
02-10-2014, 04:26 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

4 Kapı 40 Makamın sahibi , Ehlibeyt'in atası Hz.Muhammed ve Hz.Ali'dir. Dolayısıyla Aleviliğin inanç, ibadet ve yol erkânını getiren, yaşadıkları dönemde önce kendileri uygulayan sonra da inanan insanlara uygulatan Hz.Muhammed ve Hz.Ali'dir.

Ehlibeyt bir okuldur. Bu okul fizik, kimya, Matematik değil özde "Eline diline beline" sahip olmayı yani nefsini terbiye etmeyi amaçlar. Sadece bunlar da değil tabii insana yakışan her ulvi davranışı kazandırmayı amaç edinir. Bunların en başında doğruluk, dürüstlük gelir ki biliyorsunuz Şah'ı Merdan isminde ki "Merdan" mertliktir, dürüstlüktür. Bu ismi Hz.Ali doğduğunda Hz.Muhammed koymuştur ve demiştir ki : " Mertliğinden, dürüstlüğünden bileğin bükülmeyecektir ."

Ehlibeyt okulunda; Hakkı sevmek, onun yarattığı tüm canlıları sevmek, değer vermek, hoşgörülü olmak, yalan söylememek, boş konuşmamak, erdem sahibi olmak, benlik duygusunu yenmek, cömert olmak, hırs, kin, alay, riya gibi kötü davranışlarında n uzak durmak öğretilir.

Bütün bu iyi davranışları kazanmak ve kötüleri terketmek için bir Mürşidinin olması gerekir. Mürşit halkı irşat edendir. Doğru yolu gösterendir. Hak sırrına eren, İlmin deryasında yüzen, Haktan alıp halka verendir. Bununla ilgili olarak "Mürşitsiz yola gitme, insan olayım dersen" sözü söylenmiştir.

Hakikat kapısında yer alan İnsanı Kamil olmak , Hak sırrına ermek sadece peygamberlerin ve evliyaların vakıf olacağı bir mertebedir ki bu Ulu canları zaten Hak seçip topluma dönem dönem göndermektedir. Son peygamber olarak Hz. Muhammet gelmiştir ondan sonra da Ehlibeyt evliyaları ve son gelen Evliya Mürşit Zöhre Ana'dır. Biz mahlukatlar yukarıda saydığımız davranışların bir çoğuna sahip olsak ta İnsanı Kamil olup Hak sırrına eremeyiz sadece iyi insan olabiliriz.

Tarihte Hacı Bektaş Veli tarafından yazıldığı söylenen Makâlât'ta, Dört Kapı Kırk Makam inancı yer alır. Şimdi burada temel mesele bu eserin içeriğinin yüzyıllar içerisinde değiştirilip değiştirilmediğ idir !..

Hacı Bektaş Veli'nin Makâlât adlı eserinin güvenirliğini sarsan ; eserin içinde Ramazan,zekât gibi Alevilerin tarihlerinde hiç bir zaman inanmadıkları ve uygulamadıkları sadece Sünni inanca ait olan ritüellerin olmasıdır. Çünkü Alevi/Bektaşiler Muharrem Yası Matemini halk dilinde Muharrem Orucunu tutarlar. Mürşit Zöhre Ana bir nefesinde :" Bizim tuttuğumuz oruç değil ! Yas'tır." Her perşemde Hak lokması verirler, türbeleri sık sık ziyaret edip yine lokma dağıtırlar yani yılda bir defa "zekât" adı altında bu ritüeli yapmazlar, Hac konusunda ise Alevi Bektaşiler ; Pir Hacı Bektaş Veli'nin Haktan aldığı ilimden dökülen nefesine inanırlar yani "Hararet nardadır, sacda değildir. Keramet baştadır, tacda değildir. Her ne ararsan kendinde ara. Kudüs'de Mekke'de Hac'da değildir." Hz.muhammed'i seven, Ehlibeytine değer veren ve peygamberimizin torunları için yası matem tutan tek inanç Alevi-Bektaşi inancıdır. Bunu bütün dünya bilir. Hak Muhammet Ali'yi nerede çağırırsan oradadır, Hak herkesin gönül kabesindedir. Tabi ki maddi imkanı olan canlar Hz. Muhammed'in türbesini de ziyaret edebilirler.

Bu gerçeklerden hareketle; her kitapta, her sitede farklı gösterilen 4 kapı 40 makam zahiri sığlıkla anlaşılacak bir konu değildir.

4 kapı 40 makamı ancak bu yolu getiren Muhammet Ali'den, Ehlibeytten ve gelen evliyalarından gerçek değerlerini öğrenebiliriz.

Yaşayan Tek Ehlibeyt Evliyası Mürşidi Zöhre Ana'dır.

http://www.zohreanaforum.com/bir-sorum-v...makam.html

Bu konuyu yazdır


Yazar: bektasi
01-30-2014, 06:54 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

Alevilikte Düşkünlük nedir ne demektir

Bir diğer önemli Alevi toplumsal kurumu da Düşkünlüktür. Düşkünlük kurumu geçmişte çeşitli nedenlerle ortaya çıkan suçların değerlendirmesi ni yaparak toplumsal düzenin sağlanmasında önemli bir rolü üstlenmekteydi. Alevi toplumsal yaşamında “razılık” konusu büyük önem taşımakta olup, Aleviliğin temel ibadeti olan Cem ibadeti katılanlar birbirinden razı olmadan başlamaz, önce razılık alınırdı.

Birbirleriyle konuşmayan, dargın olanlar Dedenin huzurunda mutlaka barıştırılır, barışmayanlara çeşitli yaptırımlar uygulanırdı. Düşkün olan kişiler toplum tarafından dışlanır, hatta sürgün bile edilirlerdi.

Halk Mahkemesi olarak da nitelendirilen Düşkünlük Meydanı başka bir deyişle yargılama süreci kısaca şu şekilde işler:

A- Haksızlığa uğrayan ve/veya buna şahit olanlar ve hatta vicdan azabı duyan suçlu kişi Dede’ye bu konuyu iletir. Bu konunun Dede’ye intikali, Cem sırasında olabileceği gibi Cem dışındaki bir ortamda da olabilir.

Düşkün kişi Talip veya Dede olabilir. Tek farkla ki Dede’yi onun bağlı olduğu Dede yani Piri veya Pir’inin de bulunduğu Dedelerden oluşan bir grup Dede yargılar.

Düşkün ilan edilen Dede posta oturamaz, başka bir deyişle Dedelikten men edilir.

B- Dede bu duyum üzerine konuyu Cem esnasında gündeme getirebilir veya konu yine olayın tarafları veya şahitlerince Cem meydanına getirilebilir. Meselenin Cem’e getirilmeksizin karşılıklı razılıkla çözüldüğü durumlar da mevcuttur. Ancak genel kural, sorunun Cem’de çözülmesi şeklinde olmaktadır.

C- Cem sırasında konunun tarafları dinlenir. Dede, Cem Erenleri olarak anılan Cem’in özellikle dedesoylu yaşlılarının ve hatta cemaatin de görüşüne başvurmak suretiyle, karar verir. Eğer Dede cemaate sorunla ilgili danışırsa talipler “Dilli başlı mıyım Erenler?” diyerek söz isterler ve Dede’nin oluruyla görüşlerini ifade ederler.

D- Topluluk huzurunda Dede’nin açıkladığı karar kesindir. Nadir hallerde Dede karar vermekten kaçınarak konuyu Pîrine havale edebilir. Yine istisnai durumlarda düşkün, Anadolu’daki Alevilerin Düşkün Ocağı olan ve Erzincan’ın Ocak Köyü’nde bulunan Hıdır Abdal Ocağı’na veya Hacıbektaş İlçesinde bulunan Çelebilere yollanırlar.

Suçlanan kişi veya kişiler cezalandırılabi leceği gibi affedilebilirle r de. Verilen cezalar maddi veya manevi olabilirler.

E- Bazı hallerde sitemi kesilen (cezalandırılan ) kişinin verilen karara uymadığı yani maddi-manevi cezasını yerine getirmemesi nedeniyle konu yeniden Dede’ye getirilebilir veya yukarıda belirtildiği gibi, iki üst makama yollanabilir.

Cezanın ağırlığına göre düşkünlük cezası toplumdan dışlanmaya kadar varabilir. Toplumdan dışlanan kişiyle ailesi dahil herkes ilişkiyi keser, Cem ve cemaatlere alınmaz. Kurban kesemez, kurban lokması yiyemez. Bazı bölgelerde bu toplumdan dışlanmışlık yıllar sürer. Ancak Dede’nin huzurunda toplanan cemaat affedilmeyi sağlayabilir.

Düşkünlük bir Alevi için çok büyük bir küçümsenme ve dışlanmayı beraberinde getirir. Düşkün’e ailesi dahi sahip çıkamaz; düşkünün musahibi de manevi açıdan topluluk önünde sıkıntılı durumdadır, çünkü onun yol kardeşi artık içinde yaşadığı toplumun dışladığı bir kişi olmuştur.

Kişinin işlediği “Yol”a aykırı her fiilin ayrı cezası veya karşılığı vardır. Düşkünlerin aldıkları bu cezalara Aleviler’de “sitem” de denilir.

aabf-inanc-kurumu.com

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-14-2013, 03:21 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

Degerli canlar... Cem ibadeti sadece tv'lerde gördügümüz görgü ceminden ibaret değildir. Farklı bir cem Ayini olan musahiplik cemi hakkında biraz bilgi vermek istiyorum:

MUSAHİPLİK ERKÂNI VE KURAN-İ TEMELLERİ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE GİREBİLİRSİNİZ

celalabbas.com

MUSAHİPLİK CEMİ:

Degerli canlar, musahip arapca kardes demektir. musayip tutma her aleviye şart koşulmuştur. Şöyle ki Bu ibadet... Peygamber Efendimizden kalan bir sünnettir; Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettiklerinde... Mekke'li ve Medineli müslümanlar bir araya toplanmışlardı... Bütün müslümanların hicretinden sonra Ve Allah emri.... Cibril-i Emin nefesiyle Hz. Muhammed Mustafa'ya 'da Hicret emri geldi... Ve yine Hz. Muhammed Allah'ın emriyle Hz. Ali'yi kendi yatağına yatırdı... Medine'ye hicret etti...

Peygamber Medine'ye ulaştığında aşağıdaki Ayet-i Kerime nail oldu...

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...

"Onlar ki Hakk'a bağlanıp hicret ettiler...
Mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaştılar

Onlar ki (hicret edenleri) barındırıp yardımda bulundular
İşte bunlar, birbirilerinin dostu ve yâridirler

O kimseler ki İnkâr edip küfre saparlar
Hiç şüphesiz onlarda birbirilerinin yâridirler

Eğer böyle yapmaz (birbirinize dost ve yakın olmaz) iseniz
Her zaman yeryüzünde fitne ve fesata izin verirsiniz...

(Enfal suresi ayet 72-73)

Ve böylece Hakk emri... Peygamber sünnetiyle Muhacir ile Ensar birbiriyle kardes kılındı.

Medine'ye En son. gelen ise... Peygamber'i Mekke'li müşriklerden korumak için O'nun yatağına yatan Hz. Ali idi.... ve kendisine kardes kalmamıştı. Üzgün olan Hz. Ali Peygamber'in yanına gitti... Herkesin bir kardeşi olduğunu kendisinin ise bulunmadığını söyledi..

Peygamber Hz. Ali'ye hitaben dediki; "Ya Ali sen benim dünya ahret kardesimsin, Musa'ya Harun neyse sende bana Öylesin",ve sonrasında orada bulunan bütün müslümanlara hitaben, bu Allah'ın isteğidir. Diye Buyurdu.

Değerli canlar, bu tarihten sonra Alevi-islam inancına sahip kimseler, Hakk emri... Peygamber'imizin sünneti İmam Caferi Sadık'ın Erkanı üzre kendi akrabaları dışında bir kimseyi kendine kardeş kıldı.

Musahipler:

1-Dünya- ahret kardes olup iki cihandada birbirinden sorumludur.

2-Musahiplik evli çiftler arasında ise. ve bu kimselerin kızları birbiriyle evlenemez...

3- Birbirlerine ihtiyaç duyduklarında yanlarında olmaları gerekir.

4- Müsahiplik... Kişilerin kendilerinin karar vereceği bir şey olmayıp... dede-baba'nın izni ve Müsahiplik Ayin-i Cemi ile olur... ..

Kimler bibiriyle müsahip olamaz

***Dede-baba ve Pir, Taliple

***Alim, cahille...

***Mü'min ile Münafık& İnanan ile İnanmayan

***Piri olan ile Pirsiz olan& düşkün

***Evli kimseler bekar ile

***Genç ile yaşlı

***Zalim, mazlum ile

MÜHAİP OLAMAZ...
***

***Müsahiplerin hem kendileri hemde aileleri birbirlerinin dünya-ahret kardeşidirler... bekar kimseler arasında olan Müsahiplikler de ise.. sonradan evlilik yada cinsellik içeren her türlü ilişki yasaktır... düşkünlük sebebi saylır.. yoldan düşer..

Allah Eyvallah

Bu konuyu yazdır


Yazar: Admin
11-12-2013, 04:48 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

Tags: Muharrem Ayı , Muharrem Orucu nedir, Muharrem Orucu nasıl tutulur

Yası matem diye bilinen aylar,üç aylardır. Bunlar İmam Hasan’ın gayba girdiği (dünya değiştirmek) Aralık ayında başlar, Hz. Ali’nin gayba girdiği Ocak ayı ve Hz.Üseyin’in gayba girdiği Mart aylarını kapsar.

15 Aralıkta Hz. Hasan, ikinci eşi olan Ömer’in kızı Ayşe’nin küçük bacısı Eşe’nin hazırlayıp bal şerbetine karıştırdığı zehiri içmiş ve 16 Aralıkta gabya girmiştir. 15–16 Aralık Hz. Hasan’ın yası matem orucu olup, iki gün sürmektedir.

İmam Hasan’ın zehirlenerek şehit edilişinden 32 gün sonra Ocak ayında Hz. Ali, Ömer ve oğlu Milcan (Sıddık) tarafından tuzaklar kurularak Pazartesiyi Salıya bağlayan sabah namazında 05.30’da Milcan tarafından hançerlenerek şehit edilmiştir.

Hz. Ali şehit edildikten sonra kendisi Arap donunda gelerek, kendi cenazesini yıkamış ve kendi tabutunu küfürlü içerikürerek kerametini göstermiş ve cenazesini üç gün bekleterek Perşembe günü toprağa vermiştir.

Bundan dolayı Ocak ayının 18-19-20. günlerinde Hz. Ali’nin yası matemi olarak oruç tutulmaktadır.

“Güzümüzde bazı yörelerde Hızır Orucu diye tutulan 3 günlük oruç aslında Hz. Ali’nin yası matem orucudur.”

Hz. Ali’nin şehit edilişinden sonra Muaviye tarafından Hz. Üseyin Fırat Nehri kenarında abdest alırken balık ağında Mart’ın 3’ünde yakalanmış, 12 gün işkence gördükten sonra Mart’ın 15’i Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece sabaha karşı saat 05.30’da Hz. Üseyin’in başını ensesinden keserek katletmişlerdir .

Hz. Üseyin katledildikten sonra Ehlibeyt ve Ehlibeyt’i sevenler çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır.

Şubatın 26’sından başlayarak üç gün Hızır orucu tutulur.

Mart ayının 1-2-3’ü Eba Müslüm’ün yası matemi diye bilinir. Annesi Yeter Ana’nın Kırıkkale’nin Keskin kazasında yatan Haydar Sultan için tuttuğu oruçtur.

“Üç ayların sebepleri, bu gerçeklerin peş peşe şehit düşmesindendir. Bununla ilgili ayrıntılı bilgiler Zöhre Ana’nın “Ali Pirimdir Yolu Bizimdir” adlı 3. kitabında mevcuttur.”

“ŞUBAT 25’i 26’ya BAĞLAYAN GECEDEN” MART AYININ 15’I AKŞAMINA KADAR KESİNTİSİZ OLARAK 18 GÜN YASI MATEM TUTULUR.

ŞUBAT 26’SI İLE MART 15’I ARASINDAKİ YASI MATEMDE;

SU İÇİLMEZ
ELMA,
KUŞBURNU,
MADIMAK OTU YENİLMEZ.
MART’IN 3’ÜNDEN İTİBAREN KURBAN KESİLMEZ.

Zöhre Ana’nın bildirdiğine göre kirli kirli ibadet olamaz ve temizlik insanın hem özünde hem de bedeninde olması gerekmektedir. İman temizliğinin yanı sıra beden temizliğinin de önemi büyüktür.

Yası matem tutulurken gece mutlaka sahura kalkılmalıdır. Sabah saat 4’ten sonra yeme-içme kesilmeli ve iftar akşam saat 6’da yapılmalıdır. Sahura kalkılmadan oruç tutulamaz. Yemek yenmese dahi sahura kalkılmalı, abdest alıp niyetlenilmeli, yine iftar vakti abdest alınarak bu gerçekler yüzü suyu hürmetine dilekler tutularak oruç açılmalıdır.

Orucun HURMA veya ÜZÜM ile açılması sevaptır.

Hz. Üseyin defnedildikten sonra can yemeği olarak aşure çorbası yapılmış ve Hz. Üseyin’in canı için yedirilmiştir.


18 gün yası matem orucu tutulduktan sonra kurban kesilir. Kurbanın sulu yemeği yapılır. Aşure pişirildikten sonra Ehlibeyti sevip sayanlar ve bu lokmaya layık olanlar eve davet edilir, abdest alınarak dilekler tutulur ve lokmalar yenir. Lokmanın bir tanesi bile Hak katında çok üstün olduğu için kesinlikle milletin ayağına küfürlü içerikürülerek kapı kapı dağıtılmamalıdı r.

Her On iki İmamlar adına ait olan çorba, aşure değildir. Aşure, sadece İmam Üseyin adına can ekmeği olarak verilen lokmadır.

Oruçsuz, kurbansız, kan akmadan aşure çorbası yapılamaz ve kapı kapı dağıtılması günahtır. Bizzat kendi evlerinde pişirilip inançlı ve saygı duyan insanlara kısmet edilir. Çünkü çok kutsal bir ibadettir. Kendi ailelerinde ne kadar değeri varsa, onlardan üstün, insanlık adına can cömertliği yapan, Allah yoluna can veren Şahımız olduğu için saygılı olarak bu ibadetimizi yerine getirmeliyiz.

http://www.zohreanaforum.com/inanc-ve-ib...tulur.html

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-02-2013, 04:47 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

Muharrem Orucunu Nasıl Tutmalıyız




Eğer Sadık Yar İsen Düşün Ali Abayı
Su İçerken Daima Zikreyle Kerbelâ'yı


Ey canlar:


Kalbin orucu ; Kalp kırmamaktır..

Dilin Orucu ; Kimseye kötü söz söylememektir..

Gözün Orucu; Kötüye, harama bakmamaktır..

Kulağın orucu ; Kötüyü işitmemektir..


Muharrem Ayı ; Kuran-ı Kerim'de ''Haram Aylardan'' diye geçmektedir. Bu ayda savaş dahi yasaklanmıştır..

-- Cümle Peygamberlerin tuttuğu Muharrem Orucu, Kerbela vakasından sonra mateme dönüşmüştür. Müminlerin matem ayı olmuştur. Bu ayda ;

* Saf su içmemek veya Su içmenin ölçüsünü kaçırmamak gerek..

* Et yenmez.. Bunun yerine et'in protein ve vitaminini veren çorbalarla oruç açılabilir..

* Matem ayı'nı içimizde yaşamamız gerek, kahkaha atıp gülmemeliyiz, mümkün olduğunca kırmızı giyinmemeliyiz.

* Yine bazı yörelerimizde sarmısak, soğan başı kesmemek bazı canlarımızın gelenekselleştirdiği birşey, bunların kaynağı bilinmemektedir, bu yüzden buna karışmıyoruz, canların taktirine bırakıyoruz..

Yapmamız gerekenleri kabaca böyle sıralayabiliriz..

-- Kerbela her insanın, her halkın hayatında yaşamında vardır. Önemli olan bu davanın biz neresindeyiz, hayatımız ne ile geçiyor, İmam Hüseyin-i bir Hayatı yaşayabiliyor muyuz? Mazlumu koruyup, zalimin Karşısında durailiyor muyuz? Bunları kendimize sormamız gerekir..

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-02-2013, 04:44 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

EL-FECR SURESİ VE MUHARREM ORUCU



Selam olsun Nur üstüne Nur Olana... Selam Olsun iki Cihan sultanına... Selam olsun.. Ali-el Mürtezaya... Selam Olsun Hasan-ül Müctebaya... selam Olsun Hüseyin-i Kerbelaya...


İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...

.

1 Yemin olsun tan yerinin ağarma vaktine,
2 On geceye,
3 Çifte ve teke,
4 Yola koyulduğu zaman geceye.
5 Nasıl, bunlarda akıl sahibi için bir yemin var mı?

Buradaki yemin edilen on günün Muharremin ilk on günüdür...Nitekim Tefsiri Tibyan da bunu açıkça görmekteyiz..

Tüm peygamberler zamanında üç günlük Hızır Orucu ve Muharrem orucu tutulurdu.

Çeşitli kaynaklar Muharrem ayı’nın 10’cu günüünde bir çok olay gerçekleştiğini söylemektedir.. Bunlardan bazıları şunlardır.


Adem peygamberin bağışlanması,

Nuh peygamberin gemisinin tufandan kurtulması,

Yunus peygamberin balığın karnından kurtulması,

İbrahim peygamberin nemrut’un ateşinden kurtulması,

İdiris peygamberin göğe çıkması,

Yakup peygamberin oğlu Yusuf peygamberin atıldığı kuyudan kurtulması,

Eyüp peygamberin dertlerden kurtulup sağlığına kavuşması,

Musa peygamberin firavundan kurtulup kızıl denizi geçmesi

İsa peygamberin göğe çıkması ve son olarak

Hz. Muhammet Mustafa’nın, müşriklerin zulmünden kurtulmak için Mekke’den Medine’ye Hicretinde sağ selim Medine’ye dönmesine şükran olarak oruç tutar, aşure yapar. Peygamberler için kavuşma, kurtulma, müjde günü olmuştur.



Allah Eyvallah, Gerçeklerin demine Devranına Hû Diyelim..

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-02-2013, 04:43 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum (1)

Aşurenin Anlamı Nedir?



Muharrem orucu'nun sonunda Aşure'nin pişirilip dağıtılması bir sevinç anlamı içerir..

Şöyleki. kerbela olayı sonucunda İmam Hüseyin'in oğlu İmam zeynelabidin'in sağ kurtulmasından ve Ehli Beyt soyunun devam etmesinden duyulan sevinçtir bu durum.

Bu nedenle Aşure pişirilir, bütün herkese komşulara dağıtılır. Ayrıca şükür kurbanı tığlanır ( kesilir). lanetli yezit, Kerbela olayı'nın ( Miladi 10 Ekim 680) hemen ardından tellalar çağırır ve der ki:

".. Ben Ehli Beyt'in soyunu kestim yok ettim.."

O zaman Alevi topluma mateme büründü.. yas içinde kaldı.. Fakat İmam Zeynelabidin Hazretleri ztutsak olduğu zindandan şu haberi gönderir:

".. Ey Ali'yi sevenler! Yezid yalan söylüyor. Babam Hz. Hüseyin şehid oldu ama ben varım, yaşıyorum. Adım, İmam Zeynel'dir. lanetli Yezid'in de dediği gibi Ehli Beyt nesli tükenmiş olsaydı, dünya karanlık olurdu . Biz İmam evladıyız, hiçbir güç bizim neslimizi kesemez..."

İşte o zaman Aleviler oruç Tutar, kurbanlar kesilir, aşureler pişirilir, Ehli Beyt soyunun kesilmemesinin bayramıdır.

Oruç, Kurban ve Aşure İmam zeynel Abidin'in sağ salim kurtulmasının simgesidir..

Kaynak:

Mehmet YAMAN ( DEDE), Alevilik ( İnanç-Edeb- Erkan), s. 265


HADİS:

"..Bir gün Hz. Peygamber"i uykudayken sıkıntı çeker halde görürler; yüzü gözü toprak içindedir.

“Ne oldu ya Resulellah diye sorarlar:

Der ki:

“Birden bire Hüseyin"in öldürülüşünü gördüm!”
( TİRMİZİ Menakıb, 30)




Ey İmam Hüseyin Aşkına Göz yaşı dökenler, Fuzuli ile devam edelim, Sohbetimize:


Hz. Hüseyin doğduğu zaman Cenâb-ı Hak tarafından Cebrâil Hz. Muhammed'e gönderilir. Doğan çocuktan ötürü tebrik eder ve sonra şehitlik için baş sağlığı diler.


Peygamberimiz hayretle:

-Ey Cebrâil kardeşim. Kutlamanın sebebini anladım ama hangi şehit için başsağlığı diliyorsun? Cebrail cevap verir:

-Bu mazlumu, Hüseyin"i, senden sonra Kerbelâ çöllerinde cefa kılıcı ile şehit edecekler.

Hz. Muhammed bu haberi alınca ağlamaya başlar. Yanında Allah aslanı Ali vardır. Hemen ellerine kapanıp niçin ağladığını sorar. Hz. Muhammed aldığı haberi anlatınca Ali de ağlar.

Durumu öğrenen Fatma anamız üzüntüyle sorar:

-Ey babam bu iş ne vakit olur? Resul cevap verir:

-Benden, senden, Ali'den ve Hasan'dan sonra.

Hz. Fâtıma, hüzünlenir, kendi kendine sorar: Bu musîbet vukua geldiğinde benim mazlumum için kim tâziyette bulunsun? Gaipten şöyle cevap gelir:


-Ey kadınların en güzeli ve en azîzi! Âhir zaman ehlinden. Ehl-i beyt bağlıları senin oğluna, kıyâmete kadar ağlayacaklar



Kaynak:


Fuzuli, Hadîkatü"s-Süadâ, haz. Şeyma Güngör, s.304-305, KB yayını, Ankara, 1987

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-02-2013, 04:37 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

Muharrem Orucu Niyet Duası ve Gulbangi




Bismi Sah Allah Allah.

Erenlerin hikmetine Er Hak Muhammet Ali`nin askina.
Hz Imam Hüseyin efendimizin susuzluk orucu niyetine.
Kerbela Sehitleri'nin temiz ruhlarina matem orucu niyeti ile Hz Fatma anamizin sefaatine. 12 imam, 14 masumu pak efendilerimizin sevkine, 17 kemerbestler hürmetine. Hazir ve gaip gercek erenlerin yüce himmetleri üzerimizde hazir ve nazir ola. Lanet Yezid'e.

Rahmet mümin'e Allah eyvallah Hû.


Selamullah Ya Hüseyin.


(11-02-2013, 04:37 PM)Dede-baba yazdı:  Muharrem Orucu Niyet Duası ve Gulbangi




Bismi Sah Allah Allah.

Erenlerin hikmetine Er Hak Muhammet Ali`nin askina.
Hz Imam Hüseyin efendimizin susuzluk orucu niyetine.
Kerbela Sehitleri'nin temiz ruhlarina matem orucu niyeti ile Hz Fatma anamizin sefaatine. 12 imam, 14 masumu pak efendilerimizin sevkine, 17 kemerbestler hürmetine. Hazir ve gaip gercek erenlerin yüce himmetleri üzerimizde hazir ve nazir ola. Lanet Yezid'e.

Rahmet mümin'e Allah eyvallah Hû.


Selamullah Ya Hüseyin.


“Düştü Hüseyn atından sahrâ–yı Kerbelâ"ya
Cibrîl var haber ver sultân–ı enbiyâya.”




MUHARREM GÜLBENGİ


Bismi Şah Allah Allah…

Yarabbi! Resul-i Haşimi hakkı için bizleri bağışla.
Hanedanı Ehl-i Beyt’i hürmeti hakkı için, bizlere bütün ibadetlerin sırrına vakıf olmamızı ve gerçeğin sırrına ermemizi nasip eyle…
Hakk-Muhammed-Ali yolundan ayırmayıp, Sırr-ı Kerbelâ’nın hürmetine, çekilen matemi ve tutulan oruçları kabul eyle.

Yarabbi! Sana inanıp iman ettik. Senin aşkınla muhabbet edenlerin ve Allah-Allah deyip seni zikredenlerin dualarını kabul eyle.

Duası bizden kabulü Allah’tan ola. Gerçeğe Hû…

Bu konuyu yazdır


Yazar: Dede-baba
11-02-2013, 04:35 PM
Forum: Alevi İnançları
- Yorum Yok

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...

Hiç kuşkusuz Habib'im, sana kevser'i verdik
Mutlu soy aydınlığın, tükenmezini verdik.

Varlığın feda eyle, sen özünü Hakk'a bağla.
Habib'im, Muhammed'im, zatın zatıma bağla.

Doğrusu soyu kesik, bilmiş ol ki onlardır.
Senin soyun ebedidir, Onlar kin duyanlardır.

Kevser suresi,1-2-3

Hz. Muhammed Mustafa'nın bütün erkek çocukları ölmüştü... Mekkeli müşrikler peygamber ile alay ediyor.. kısır olan soyu kesik olan biri mi bize peygamberlik yapacak diye dedi kodu yapıyor peygamberi aşağılıyorlardı.. Bu sözler üzerine kevser suresi indi....

Hz. Muhammed Mustafa buyurdu ki...

" Ey Ali! kevser sadece benim değildir. benim, senin ve seni sevenlerindir.."

Hz. Muhammed Mustafa buyurduki..

" benim soyum kızım fatıma ve Ali'den devam edecektir...."


.....Ve kerbela olayında peygamber'in bütün ev halkı şehid edildi.... fakat Kadim olan ve hakikat olan Kur'an mucizesidir ki.. Bu katliamdan İmam-ı Zeynel- Abdin Kurtuldu.. ve Yine peygamberin düşmanları olan Ebu cehillerin.. Ebu süfyanların.. ve hamzayı şehid ettiren Hin'in soyu Emeviler 100 yıl yaşabildi.. sonrasında Kur'an ayetleri gerçek oldu.. Asıl onların soyları kurudu.. ve de kesildi..

Peygamber Soyu ise 12 İmam'lar ve daha sonrasında seyidler ile mahşere dek var olacaktır..


Allah bizleri O Nurlu soydan ayırmasın..

Allah Eyvallah.. Şeyen İlallah

Bu konuyu yazdır