Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Alevilik ile ilgili yaşanmış menkıbeler
#1

Bir dervişe, “nasıl insan oluruz?” diye
Sormuşlar. “üç adım atmakla” diye cevap vermiş derviş ve devam etmiş:
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gerekir.
İnsanlığa attığın ilk adım budur.
Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise,
İkinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın.
Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan
Arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman ise insan olursun.”
Cevapla
#2

Hünkâr'a bir gün, ikindi üstü, güzel yüzlü, tatlı özlü, Alevi saçlı, yeşil elbiseli bir azîz geldi.. Boz bir ata binmişti. Sarı İsmail karşıladı, atını tuttu.. O zat, teklifsizce doğru "Kızılca Halvet'e " yöneldi. İçeri girdi.

Saru İsmail, acaba bu atını tuttuğum er kim ola, şimdiye dek bunun gibi bir nurlu, yüzü güzel ve heybetli er görmedim diye düşünceye daldı.. O sırada halifelerden biri geldi.

-İsmail; "tut şu atı " diye atı ona verdi, Kızılca Halvet'in kapısına vardı. Baktı ki o aziz , Hünkâr'ın karşısında oturmakta. Tam bu esnada da Hünkâr; " ne yapalım Hızır'ım diyordu, "Ulu Tanrı, seni bu işe koşmuş, Tanrı kullarını zordan kurtarman gerek; şimdicek Karadeniz'de bir gemi batmak üzere, seni çağırdılar; sohbetini özlüyorum amma ne çare, tez dur, medetletine eriş, Tanrı izin verirse gene onurlanırız..

Hızır Peygamber, hemen kalktı, Saru İsmail, dışarda atı tuttu. Hızır, dışarı çıkınca İsmail, Hızır'ın üzengisini tuttu, öptü. Saru İsmail, baktı ki Hızır atını sıçrattığı gibi at, bir adımını Karahöyük'ün üstüne bastı, öbür adımda güneşle beraber dolundu, gözden kayboldu, yalnız karşıdan atın nalının parıltısı göründü..

Saru İsmail, vardı gördüğünü anlattı, Erenler Şahı Piri Hünkâr dedi; " bu giden Aziz kimdir..?
Piri Hünkar; " Kardeşimiz Hızır Peygamber'dir. Karadeniz'de bir gemi, batmak üzere, oraya imdada koştu; onun yürüyüşü böyledir, dedi.."

Saru İsmail Hızır'ı gördüğüne pek sevindi.."


http://www.zohreanaforum.com/uye-bloglar...ogu-5.html
Cevapla
#3

Senin Allahın adil mi diye sordu kadın, Hz Davuta?

Ne diyorsun sen kadın o asla zulüm etmez . Ne oldu ki ?
Kadın : Üç tane küçük kızı olan ve kocası ölmüş birisiyim.Üç gün önce bir tane ceylan yavrusu vardı elimizde onu büyük bir deriye sararak satıp pazardan evlatlarıma yiyecek alacaktım ki yolda büyük bir kuş gelip onu alıp gitti. Şimdi ben ne yapacağım.Çocuklarım aç.Hem ceylan hem de o büyük deri elimden gitti.
Onlar konuşurken kapı çaldı ve içeriye on tane tüccar girerek 1000 dinar verip : Al bunu hak eden birisine ver dediler. Hayrola diye sorunca :
Denizde bir kayıkla yolculuk yapıyorduk ki ansızın fırtınaya tutulduk ve kayığımız hasar gördü. Günlerce aç ve çaresiz gezerken şöyle dedik : Eğer Allah bizi kurtarırsa adam başı 100 dinar bir fakire yardım edelim. Bu sırada bir kuş tepeden denize bir şey bırakıp gitti. Baktık ki deri parçası ve içinde de ceylan. Hem kayığın hasarlı kısmını deri ile kapattık hem de ceylanı yiyerek ölmekten kurtulduk.
Hz Davud 1000 dinarı alarak o kadına verdi ve buyurdu ki : Rabbin senin için hem karada hem de denizde ticaret yapıyor ve sen ona zalim mi diyorsun. Al bu paraları ve kızların için harca.

( Unutma. Allah sana sıkıntı verse de daha sonra büyük bir hayır verir. Kalbini ferah tut. Eğer Yusuf imtihana tutulmasaydı babasının yanıbaşında kalacaktı. Sınavdan başarılı çıkınca Mısırın azizi oldu.
Aklında olsun. Sabırdan sonra seni bekleyen bir güzellik var. Öyle ki bütün dert ve sıkıntılarını unutturacaktır.)
Cevapla
#4

Kara Kadı ve Sarı Kadı

“ Yüzyıllar öncesinde Sivas’ta iki kadı varmış, Kara Kadı ve Sarı Kadı… Pir Sultan’ın da iki tane iti vardır ve onların da adları Kara Kadı ve Sarı Kadı’dır. Pir Sultan “Gel Kara Kadı, git Kara Kadı” diye kpeklerine seslenirmiş. Gel zaman git zaman bu seslenişi bir gün Pir Sultan’a düşmanlık besleyenler duyar ve “ Pir Sultan itlerine sizin adlarınızı koydu” diyerek soluğu kadıların yanında alırlar. Kadılar öfkeyle Pir Sultan’ı huzurlarına çağırtıp muhakeme başlatırlar. “Sen bizim adlarımızı itlerine koymuşsun doğru mudur? “ diye sorarlar. Pir Sultan ise olayı doğrular. “Lakin bir fark vardır ki siz haram yersiniz ama benim itlerim haram yemez!” diye de ekler. Kadılar “Nerden biliyorsun, kanıtla!” deyince Pir Sultan huzura iki çanak yemeğin getirtilmesini ancak birinin haram birinin ise helal olmasını söyler. Şahitler de toplandıktan sonra, yemekler gelir iki kadı da haram kaptan yemeğe başlar, orada bulunan ve de hangi kabın haram hangi kabın helal olduğunu bilen hocalar da gözleriyle görür. kpekleri getirirler, onların da önüne biri haram, biri helal olan iki çanak yemeği koyarlar. kpekler yine herkesin gözleri önünde haram dolu çanağı koklayıp haram çanaktan uzaklaşırlar, helal çanaktan yerler. ‘İyi kpek kötü kadıdan efdaldir.’ diyen Pir Sultan itlerinin gözlerinden öper ve onları gönderir. Dudaklarından ise şu dizeler dökülür;

Pir Sultan’ım zatlarımız
Gerçektir şöhretlerimiz
Haram yemez itlerimiz
Bu sözümde yalan var mı?..
Bu sözünde de yalan yok Pir’im!



alıntıdır...
Cevapla
#5

İmam Hüseyin düşman saflarını yararak gelir ve Ali Abbas'ın başını dizlerinin üzerine alarak;
Abbas kardeşim…kollarında kesilmiş, nasıl kıydılar kollarına, canım kardeşim.
Abbas ağlamaya başlar..
İmam Hüseyin; Abbas’ım neden ağlıyorsun? Vasiyetin varsa söyle bana…
Abbas derki;
“Hüseyin, ölmeden cemalini bir kere daha görmek istiyorum ama gözlerime dolan kanları silemiyorum, ellerim yok.”
İmam Abbasın gözlerinde ki kanları siler.
Abbas İmama: “Şu an başımı dizlerinin üzerine koymak benim için büyük bir saadettir ama sen düştüğünde kim alır başını dizlerinin üzerine Ya Hüseyin?”der.
İmam Hüseyin;
Hüzünlenme kardeşim anam Fatımayı Zehra cennetten gelip alır benim başımı dizlerinin üzerine….
Abbas ikinci ricasını söyler ağabeyi Hüseyin'e
İmamım bir vasiyetim var Sakine’ye ve şehit yetimlerine söz verdim su getireceğim diye, ellerinde su taslarıyla başucuma gelirlerse utanırım. Hüseyin ne olur, ne olur beni çadırlara küfürlü içerikürme…
Cevapla
#6

Peygamber evde otururken: Yirmi dört surat ile bir melek içeri girdi :
Hz. Peygamber :
"Ey dostum Cebrail ! Ben hiç bir zaman seni böyle görmemiştim " diye sordu.
Melek ise:
Ey Muhammed ! Ben, Cebrail değilim. Aziz ve celil olan Allah, nuru nur ile bir araya getirmen için beni gönderdi " dedi.
Hz. Peygamber : " Kimi, kiminle bir araya getirmek istersin ? diye sordu.
Melek : " Ali ile Fatime'yi bir araya getirmek istiyorum " dedi ve arkasını döndü.
Meleğin sırtında : " Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ali de onun yardımcısı vasidir.
Hz. Peygamber : " Bu cümle, senin sırtına, hangi zaman beri yazılmıştır ? diye sorunca.
Melek : " Adem yaratılmadan yirmi iki bin yıl önce yazılmıştır" diye yanıt verdi.


Allah'a and olsun ki, Ali'nin ismini Allah kendi ismini Ali' diye koydu. Hz. Fatime'nin ruhu ilim ile yaratıldı. Fatime ismini veren ise ona Allah idi her iki nura Aşk olsun yolun'dan ayrılmıyan mü'min kulara Aşk ile Hak ile...
Allah Allah..
(Hüsniye adlı kitabtan alıntı)
Cevapla
#7

Hz. Muhammed'e sormuşlar ;
Ali'yi neden bu kadar çok seversin diye...
Ey Resulullah!
Neden herkesten çok Ali' yi seversin?
Peygamber Efendimiz :Neden çok sevdiğimi anlatayım mı?
-Anlat derler.Peygamber Efendimiz sorar:
-Sizlere sormak isterim; birisi size kötülük yapsa ne yaparsınız?
-İyilik yaparız efendim derler...
Peygamber Efendimiz :
-Yine kötülük yaparsa?
-Yine iyilik yaparız.
-Soruyu tekrar eder;-Yine kötülüğüne devam ederse?
Cevap verirler:-Düşünürüz efendim derler.
Peygamber Efendimiz :
-Çağırın Ali'yi diye buyurur.İmam Ali gelir,
Peygamber Efendimiz İmam Ali' ye sorar;
-Ya Ali!
Birisi sana kötülük yaparsa sen ne yaparsın?
Cevap verir Şah-ı Merdan ;
İyilik yaparım, der.Peygamber Efendimiz 7 kez tekrar eder.
İmam Ali de 7 kez "iyilik yaparım" der.Son defa sorunca da o iyilikler Şahı şu mükemmel cevabı verir;
-Ya Resulullah!
Kötülük yapan kötülüğünden usanmıyorsa,
ben iyilik yapmaktan niye usanayım ki...!der.
Peygamber soru soranlara döner ve
"Neden çok sevdiğimi anladınız mı" der...
O iyilikler Şahına Aşk-ı niyaz olsun...
Cevapla
#8

Bir gün Hızır (a.s.) hamamda yıkanan bir ihtiyarın yanına yaklaşmış. İhtiyar kendi kendine yıkanmaktaymış. Hızır demiş ki: - Ey ihtiyar! Gençliğinde yaşlılara yardım etseydin şimdi şu gençler de sana yardım ederlerdi. İhtiyar adam şöyle cevap vermiş: - Ben gençliğimde yaşlılara yardım ederdim ama zamane gençliği şimdilerde yardım etmez olmuş. Hızır (a.s.) bir taraftan ihtiyar adamın sırtını keselerken bir taraftan da konuşmaya devam etmiş: - Demek ki yaptığın yardımları içinden gelerek yapmamışsın, Allah’ın sevgisini kazanamamışsın, yoksa ettiğin o hayrı neden görmeyeceksin ki? İhtiyar adam şöyle demiş: Eğer yaptığımı Allah için yapmasaydım, O’nun sevgisini kazanmasaydım, Allah bugün benim sırtımı Hızır’a keseletir miydi? Hızır (a.s.) duydukları karşısında çok şaşırmış. Allah’ım demiş, bana verdiğin Seni sevenlerin listesinde bu ihtiyarın adı yok, bu nasıl olur? Yüce Allah şöyle demiş: “Ey Hızır! Biz, bizi sevenlerin listesini sana verdik ancak bizim sevdiklerimizin listesi bizim yanımızdadır..." Hz Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî der ki; İnsanın kalbinde saklı öyle şeyler vardır ki verdikçe çoğalır, Bu hazinelerin başında SEVGİ gelir. İşte bir dostun bir dosta verebileceği hediyelerden bazıları şunlardır ki;
-Gönlü rahatlatacak bir TEBESSÜM! ...
Kalbe kuvvet verebilecek bir TATLI SÖZ! ...
Morali düzeltecek bir TAKDİR! ...
Neşesini yerine getirecek bir ŞAKA! ...
Kızgınlığını söndürecek bir HOŞGÖRÜ!
Hoşa gidecek bir güzel DAVRANIŞ! ...
ALLÂH’ın Râhmetini çekecek bir HAYIR DUÂ
Cevapla
#9

Pir Abdal Musa ile ilgili bir rivayet:


Teke (Antalya) ilinin Alaiye (Alanya) sancak beyinin oğlu Gaybi Bey, 18 yaşındayken arkadaşları ile ava çıkar. Avlanırken tepe üzerinde bir ahu görür beyzade. O esnada ahu onun önüne çıkagelir. Gaybi Bey onu görünce hemen bir ok çıkarıp, ahuya fırlatır. Kirişten çıkan ok ahunun sol koltuğunun altına saplanır fakat ahu yıkılmaz, sıçrayıp kaçar. Gaybi bey de ardına düşer. Ahudan durmadan kan akar, Gaybi Bey de onun kaçışına bakar.


Ciddi bir şekilde onun izini sürer. Dağlar, vadiler geçip bir sahraya inerler. Yaralı ahu büyük bir asitane kapısından içeri girer. Gaybi de arkasından dergâha girerek, dervişlere geyiği sorar. Meğer o sahradaki bu dergâh, velayet erenlerinden Seyyid Abdal Musa Sultan’a aitmiş. Abdal Musa Sultan, burada büyük bir asitane yaptırmış. Onun hizmetinde pek çok kişiler varmış. Yanına gelenler mutlaka mürit ve muhip olup kalırlarmış. Pek çok dervişi varmış. Hepsi Abdal Musa’ya layıkı ile hizmet ederlermiş. İşte geyiğin ve Gayi Bey’in girdikleri dergâh bu idi.


Dervişler Gaybi Bey’i görüp, karşıladılar ve atının dizginini tutup: ‘Buyrun, ziyarete geldiniz ise aşağı inin’ dediler. Gaybi Bey: ‘buraya oklanmış bir ahu geldi, o benim avımdır, onu bana verin’ dedi. Dervişler de: ‘Buraya böyle bir ahu gelmedi ve biz görmedik’ dediler. Bunun üzerine Gaybi Bey: ‘Hiç dervişler yalan söyler mi, ne için inkâr ediyorsunuz? Ben ahuyu kendi gözümle gördüm, buraya gelip içeri girdi’ dedi. Dervişler bu sözler karşısında hayret ettiler: ‘haberimiz yok, bilmiyoruz’ dediler. Gaybi Bey bu durum karşısında bir hayli öyle kaldı. Bey böyle düşüncelere dalmışken, dervişler: ‘sultanım, Alanya beyi oğlu gelmiş, bizden av talep ederler’ dediler. Sultan da onu bana gönderin dedi.

Sultanın yanına varan Gaybi Bey halini anlattı ve neden orda bulunduğunu açıkladı. Bunun üzerine Abdal Musa Sultan: ‘o ahu neden senin avın oldu?’ diye sordu. Bey cevapladı: ‘sultanım, ben onu ok ile vurdum, üzerine at sürüp hayli koştum. Çok menzil aldı, yoruldu, güç ile buraya geldi.’ cevabını verdi. Bunun üzerine Abdal Musa Sultan: ‘o oku görünce bilir misin, tanır mısın’ diye sordu. Bilirim cevabını alan Abdal Musa Sultan, kendi kolunu kaldırıp, koltuğunun altında saplı oku gösterdi. Okunu tanıyan Gaybi Bey kendinden geçti.”


Kaygusuz Abdal’ın, Abdal Musa’yla tanışması ve beyliği bırakıp dergâha hizmet etmesi böyle başlamıştır. Kaygusuz Abdal, uzun bir dönem dergâha hizmet etti.
Cevapla
#10

BÜTÜN İLİMLERİN HÜLASASI!
Alimin biri çölde bir çobana rastladı ve ona şöyle dedi; Neden ilim öğrenme yerine çobanlık yapıyorsun?
Çoban şöyle cevap verdi; Bütün ilimlerin özetini öğrenmişim.
Alim sordu; Bütün ilimlerin özeti nedir?

Çoban dedi beş şeydir.
��Doğruluk tükenmedikçe yalan konuşmuyorum
��Helal mal bitmedikçe haram yemiyorum
��Kendi ayıp ve günahlarımdan temizlenmedikçe başkalarının ayıbını konuşmuyorum
��Allah'ın rızkı tükenmedikçe başkasının kapısına gitmiyorum
��Cennete ayak basmadığım sürece nefsimden ve şeytandan gaflet etmiyorum
Alim dedi; Hakikaten sen bütün ilimleri öğrenmişsin. Bu beş özelliğe sahip olan herkes ilim ve hikmet suyunun hakikatinden susuzluğunu gidermiştir.
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi