Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Pir ve Mürşitlik Makamlarının Kur'an-i Dayanakları
#1

Pir ve Mürşitlik Makamlarının Kur'an-i Dayanakları...



".....Ey Talip ! Tanrı'nın bu sözünü anlayıp inanan, ehli inkâr olmaz. Çünkü bir kişi Ehlibeyt'i inkâr etse haleti nezdinde dünyadan imansız gider. Hz şahlar Şahı buyuruyor ki ;

Bir kişi Hakka Ermez, Ta ki delili Pir'ler olmayınca, Pir'ler Ehli Marifettir. Bu dünyada cahil emel, ahireti Pirlerinden öğrenmek gerekir...."

Virani Risalesi (DİVANI)



Degerli Canlar...

Kur'an-ı Kerim'de,

"...Ey iman edenler! Allah karşısında takvaya sarılın ve ona varmak için vesileler arayın, vesileyi kullanın..." (Maide suresi 5/35) denmektedir..

" ...Kendi yüzünü görmek için bile bir aynaya muhtaç olan insan, iç yüzünü görmek için gönlü Hakk'la cilalanmış bir rehbere nasıl muhtaç olmaz. Bir hadiste ise, "Mümin, Müminin aynasıdır" denilmektedir. İnsanın mürşit aynasında kefş edeceği yine kendisidir. Mürşit sadece vesilesidir. Vesilenin meydana gelmesi ise, Ancak Allah'ın inayeti iledir. Çünkü bütün varlıkların çıkış yeri Allah'ın zatından başka bir yer değildir. (Bektaşi Erkannamesi'nden) "

"... Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah'a bağlılıklarını göstermiş olurlar: Allah'ın eli onların elleri üzerinedir. O halde, kim ahdini bozarsa yanlızca kendi alehine bozmuş olur. Ve kim Allah'a karşı taahüdüne uyarsa, Allah ona büyük bir ödül ihsan edecektir. ( Fetih Suresi 48/10)"

İMAM CAFERİ SADIK'IN BUYRUĞUNDA PİRLİK MAKAMI VE TALİPLİK


PİRLİK VE TALİPLİK

***Ezelden hırka ve meftul ve irşad ve tövbe ve pirlik ve seccade bunun cümlesi Şahı Merdan Ali’ye gelmiştir. Şimdi sah evladı ve nesli olmayan kimseye pirlik etmek caiz değildir. Evlad-ı Muhammed-Ali’den ola ki pirliği caiz ola. İlmi ile iş yapa.

Dört kapı, kırk makamdan on iki erkândan , on yedi kemerbestten, üç sünnetten, yedi farzdan, bir şarttan, meşayihi kübra ilminden haberdar ola. Ve tarikat ile otura, dura ki hakikat ile yola vara ki pirliği caiz ola. Çünkü talip ve yol mürşidindir...."

***Ve talip dahi öyle ola ki rehbere ve müsahibe kail ola ve dahi bir talip rehberinin ve müsahibinin nüfusun tutmasa ve buyurduğuna gitmese ol talip, talip olamaz, kalıp olur. Onların ikrarı caiz ve kurbanı kabul değildir. Yedi Tamunun kapısı ol kimselere açıktır. Ve Sekiz Uçmak kapısı onlar için bağlıdır.

Ve İmam Cafer Sadık Hazretleri bir kavilde, öyle buyurmuştur ki, cemi yol ehli olan pir ve talip ola. Bir pir, talibi irşad eylemese ve talip de irşad olmasa o nasıl pir olur.

."..Ve dahi talip de pirin sözüne kail olmadı, rehbere ve müsahibe kail olmadı ve teslimi rıza kapısında olmadılar, tarikatı, hakikâti hal bilmediler; yoldan erkândan dışarı çıktılar. Ol taliplerin ikrarları caiz olmaz. Ol kimseler tarikatte ve hakikatte dönek sayılır

Eğer, evladı Resule ikrar getirmeyip biat kılmayan ve iradet getirmeyen, gerek pir, gerek talip her kim olursa olsun; yedikleri haram ve yudukları murdar, ikrarları caiz değildir. Tacı delik, tarikatta dönek, yüzleri karadır. Erkâna, tarikata ve hakikata sığmazlar. Zira ki evladı Resulden reddolmuşlar ve hem onlar sermayesiz kalmışlardır.

Evladı Resule biat kıldığı zaman serçeşmeye ermiş ola...."..."

PİR OLAN NELER BİLMELİ


İmam Cafer Sadık Hazretleri buyurur ki:

1-Pir olan kimseler kamil olalar. Dört kapı nedir,bileler.

2-Evvel şeriatı, ikinci tarikatı, üçüncü marifeti, dördüncü hakikâtı bilmek gerekir ki bunlar nereden geldi, neden hasıl oldu, aslı nedir, bunların edebi nedir, udu nedir, hayası nedir, erkânı nedir, tövbesi nedir, farzı nedir, sünneti nedir, nafilesi nedir ,işlemesi nedir, bunları bile.

3-Şimdi, pir olan kimselere gerekir ki şeriat gemisine gireler, tarikat denizinde yüzeler, marifet dalgıcı olup hakikat incisine erişip çıkaralar. Onun üzere amel edeler ki onların ikrarları caiz ola...."

Degerli Canlar..

Alevi-Bektaşilikte Ayin-i Cem'lerde ikrar verirken, Pire niyaz... ve Pir huzurunda ikrar verme yukarıdaki Ayeti Kerime'ye dayanır... (Niyaz ise, bir başka değişle Dede-Baba'nın yada mürşidin önünde eğilmek) Burada ki eğilme, mürşitte tecilli eden Hakk'adır, yoksa kendisi de fani olan bir bedene değildir.

Bu Alevi- Bektaşi inancında "El Ele, El Hakk'a" desturuyla bilinir.. Burada şunu da belirtmek gerekir ki buradaki Pir ya da mürşitler... 12 İmam nesli Ehl-i Beyt Dede-Baba'larıdır... Secere-i Nur zinciri soyu Ehl-i Beyt'e dayanmayan dede-baba önünde niyaz olunmaz...

Savm-ı salat ü hac sanma biter zahit işin,
İnsan-ı kamil olmaya lazım olan irfan imiş.

Mürşit gerektir bildire hakk'ı sana Hakk'el yakin,
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş.

Her mürşide dil verme kim kimi yolunu sarpa uğradır,
Mürşidi kamil olanın gayet yolu asan imiş
(Niyazi Mısri)

Evliyadan gelen kelam,
Okunan Kur'an değil mi?
Gerçek evliyanın sözü
Sureyi Rahman değil mi?
(Kaygusuz Abdal)

Saygı ve Sevgilerimle...

SORU: Pir , dede soydan mı olur? Sonradan olunmaz mı? Buna Kur'ani Dayanağınız Nedir?



Degerli Canlar, Öncelikle elbetteki farklı görüşler olacak, Herkesin düşüncesine saygı göstermek mecburuiyeti vardır... Bende Bu bağlamda kendi düşüncemi, belirteyim...

1- Öncelikle, dede yada baba, Ehli-Beyt neslinden olmalıdır... Ehl-i Beyt'en gayrısına biat verilmez.. önünde secdeye varılmaz..

2- Ehli Beyt'e tabi olma, Kur'an'ın emri, Peygamber'in sünneti, İmam Cafer-i Sadık'ın Buyruğudur...

ve Bu konudaki Kur'an emri nedir?

"... Peygamber ve emir sahiplerine itaat, Allah'a itaattir" (Nisa Suresi, 59, 69, 80, Maide 92) [/COLOR]

Peki bu emir sahiplerinden kimler anlaşılmalı,

Kur'an-ı Azimüsan Buyuruyorki...

" Deki; Ben bu tebliğime karşılık sizden Allah'a ve Ehl-i Beyt'ime sevginizden başka bir şey istemiyorum.."

Kur'an açık açık, Ehl-i Beyt'ine sevgi ve bağlılık istiyor, Kur'an evvel ve Ahir olan değil mi* Kur'an ın bu hükmünü, sadece, Hz. Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma olarak algılarsak, sonrası Ehl-i Beyt değildir dersek, 12 İmam 'ı ne yapacağız.. Onlar Ehl-i Beyt değil miydi.. yine ayeti sadece, Pençe-i Ala olarak algılarsak, Ayet acaba hükmünü yitirmiş, ayetlerden midir.. Ve bu Ayet günümüzdeki, Evlad-ı Resul dedeleri pirleri kapsar mı kapsamaz mı?

Ben, Kapsadığını düşünüyorum, Ve Bundan sonrası için, Hz. Muhammed'den be İmam Caferi Sadık'tan, delil Getirelim...

Peygamber bu haberi aldığında, sel sularından oluşmuş bir gölün etrafına varmıştı... Bu gölün adı Humm'dur. Bu nedenle buraya Gadir-i Humm Türkçe'siyle Humm Gölü denir... Peygamber burada ibadet ve ayet'in duyurulması için mola verdi. Gün öğlen vakti idi yakıcı bir sıcaklık vardı...

Hz. Peygamber... Veda Hac'ından sonra...Medineye doğru kalabalık bir toplulukla ilerliyordu( Zilhicce ayının 18. günü idi)... Bu sırada Cibril-i Emin gelir.

ve ayet nazil olur...

".... Ey Peygamber! Allah'tan sana indirilen emri bildir! Şayet bu emri bildirmezsen elçikiğini eda etmemiş olursun ve Allah seni insanların şerrinden korur! Allah küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez." Maide suresi 67. ayet)

Peygamber, kendisi için deve hamutlarından yapılan yüksek bir yere çıkar ve yanına Hz. Ali'yi alır... Herkesin O'nu görebilmesi ve duyabilmesini ister.

Peygamber Efendimiz Allah'a hamd ve sena ettikten sonra... Hz. Ali'nin Vasi ve velayetini İlan eder... ve akabinde, gerek sünni gerek şii ve gerekse alevi-bektaşi herkesin, doğruluğuna şüphe getirmediği, aşağıdaki Hadis-i Şerifi söyler,

Hz. Muhammed (sav.):

"..... Ey insanlar! Ben sizleri Kevser havuzunun başı ucunda bekleyeceğim! Bu havuzun genişliği Busra (Şam'a yakın bir yerin adı) ve San' (yemendeki şehir) arasındaki mesafe kadardır! Bu havuzun etrafında yıldızların sayısı kadar kadeh vardır. Sizin aranızda bırakacağım değeri ağır iki emanete karşı tutumunuzu göreyim!..

Toplum arasından iki kişi ayağa kalkarak şöylke dedi: " Bu değeri ağır olan iki emanet nedir?

Peygamber:

" Emanetlerin biri Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'dir. Bir tarafı şanı yüce ALLAH'ın elinde ve Öbür tarafı sizin elinizdedir. Diğer emanetim ise... EHL-İ BEYT'imdir! İkisine tutunursanız asla yoldan çıkmazsınız... Latif ve haberdar olan Allah bana, iki emanet husunda; İkisinin bana Kevser havuzuna ulaşıncaya kadar asla birbirinden ayrılmayacaklarını bildirdi!... Aksi takdirde yok olup gidersiniz!..

Peygamber'in ümmetinden istediği tek şey; soyuma sahip çıkın! Ben Peygamber'im nübüvvet bende biter... Benden sonra vasiim ve halifem, nübüvvetin devamı benim soyumla olacaktır.... Benim adıma ikrarı biatı'da benim soyumdan gelen imamlar gerçekleştirecektir. diyor...

Degerli can, Ehl-i Beyt'e tabi olunmasını, ve Bu tabi olmanın, Kıyamete kadar sürdürülmesini Allah ve peygamber emrediyor...

Sizce yoruma açık değil mi? Şüphe ve tereddüte gerek var mı?

Peki hepimiz İmam Caferi sadık'ın Buyruğuna tabi değil miyiz.. Yolumuz Erkanımız İmam caferi sadık'ın Buyruğu üzre değil mi? Buyruğu inkar edersek, Alevilikten Geriye ne kalır..

Peki, İmam Caferi Sadık Ne Buyuruyor...

Ezelden hırka ve meftul ve irşad ve tövbe ve pirlik ve seccade bunun cümlesi Şahı Merdan Ali’ye gelmiştir. Şimdi sah evladı ve nesli olmayan kimseye pirlik etmek caiz değildir. Evlad-ı Muhammed-Ali’den ola ki pirliği caiz ola. İlmi ile iş yapa.

Evladı Resule ikrar getirmeyip biat kılmayan ve iradet getirmeyen, gerek pir, gerek talip her kim olursa olsun; yedikleri haram ve yudukları murdar, ikrarları caiz değildir. Tacı delik, tarikatta dönek, yüzleri karadır. Erkâna, tarikata ve hakikata sığmazlar. Zira ki evladı Resulden reddolmuşlar ve hem onlar sermayesiz kalmışlardır.

Degerli Can... son olarak şunu söylemeliyim

1 - Dede ve babalar kesinlikle Evlad-ı Resul yani Soyu Hz. Muhammed'e dayanmalıdır

2- Ancak dede olmak için tek başına soy yeterli değildir.. dede yada baba olmak için bir önceki mesajda değindiğim Olmazsa olmaz şartlarında yerine gelmesi gerekir..

Saygı Ve Sevgilerimle



"... Peygamber ve emir sahiplerine itaat, Allah'a itaattir" (Nisa Suresi, 59, 69, 80, Maide 92) [/COLOR]


Yukardaki ayet'te gecen "Emir sahipleri" ifadesi iki Türlüdür..

1- "Emir Sahipleri" hükmü, Dünyevi işleri ilgilendiren yani ülke yönetimi, hukuk ve sosyal yaşam gibi işlerde, halkın kendi seçtiği, kendi içinden çıkacak yöneticiler anlamındadır.. Bu bağlamdada, Bu "emir sahipleri" Liyakat kriteri gözetilerek, seçilir Kur'an bunu bu şekilde emreder..

2- "Emir sahipleri" Hükmünün ikinci anlamı ise, manevi önderlik bağlamındadır,, bu anlamda dini boyutta önderlik, tabiyet yani biat sadece, Evlad-ı Resul dede ve baba'yadır.. Bu alevi-bektaşi islam ekolünde hep böyledir.. Evlad-ı Resul Dede ve Babalar asla ülke yönetmemiş, idare etmemiş, ve bu heveste olmamıştır... aksine nasihat veren, öğütler veren olmuşlardır..

3- Alevi-bektaşi geleneğinde, hiçbir evliya yada Pir , siyaset ve iktidar hırsı peşinde koşmamış, aksine sadece halkın inançları başta olmak üzere halka yapılan zulümlere, baskılara dur diyebilmek, için halkı uyandırmış, ülke yöneticilerine nasihatlerde bulunmuş, buda olmadığı zaman, halkın gören gözü, duyan kulağı olmuş, baş kaldırmış, isyan etmiştir.. fakat bu haksızlıklar bittikten sonra, Yüce makamına çekilmeyi bilmiştir. (öğüt ve Nasihat manevi Önderlik)


Kur'an da Ehl-i Beyt ile ilgili olan ayetleri yorumlarını vermeye devam edelim...

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...

" Şüphe yok ki Yüce Hak, Adem ile Nuh'u
İbrahim'in soyunu hem İmran'ın soyunu

Ne kadar ulus varsa üzerlerine seçti
Cümle tüm varlıklara, Aleme üstün kıldı

Al-i İmran Suresi 33

Birbirinden türeyen yüce bir soydur onlar
Tanrı her şeyi bilir, bilicidir. Hem duyar"

(Al-i İmran Suresi 34)


İmam Muhammed Bakır Buyurdu ki: 33. ve 34. ayetler deki.. soyun geri kalan zürriyeti bizleriz..

Resulullah Efendimiz HZ İbrahim Aleyhisselamın soyundandır...

"....Bir gün Peygamberimiz ashabıyla otururken, bilinmeyen bir dille

“Ne güzel üzüm” dedi. Sahabe anlamayarak

“Ya Muhammed Arapça konuş” dediler.

Yüce Peygamber: “Durun yakınmayın, ben köküm olan Hz. İbrahim’in dili ile konuşuyorum, Arap benden ama ben Arap’tan değilim” diye yanıt verdi…

Yüve Allah Şura Ayetinde buyurdu ki...

"... Deki; Ben bu tebliğime karşılık sizden Allah'a ve Ehl-i Beyt'ime sevginizden başka bir şey istemiyorum.."

Hz. Muhammed (sav.):

"..... Ey insanlar! Ben sizleri Kevser havuzunun başı ucunda bekleyeceğim! Bu havuzun genişliği Busra (Şam'a yakın bir yerin adı) ve San' (yemendeki şehir) arasındaki mesafe kadardır! Bu havuzun etrafında yıldızların sayısı kadar kadeh vardır. Sizin aranızda bırakacağım değeri ağır iki emanete karşı tutumunuzu göreyim!..

Toplum arasından iki kişi ayağa kalkarak şöylke dedi: " Bu değeri ağır olan iki emanet nedir?

Peygamber:

" Emanetlerin biri Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'dir. Bir tarafı şanı yüce ALLAH'ın elinde ve Öbür tarafı sizin elinizdedir. Diğer emanetim ise... EHL-İ BEYT'imdir! İkisine tutunursanız asla yoldan çıkmazsınız...

Latif ve haberdar olan Allah bana, iki emanet husunda; İkisinin bana Kevser havuzuna ulaşıncaya kadar asla birbirinden ayrılmayacaklarını bildirdi!...

Aksi takdirde yok olup gidersiniz!..

Allah Eyvallah
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi