Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

İslam'da kargaşa
#1

İslam Âlemi her zaman sorguladığım bir konu olmuştur ve dinime olan merakımdan dünyanın her yerinden farklı mezhepten bir sürü hoca ile sohbet ettim, soru sordum, doğru olanı öğrenmeye çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. Arapça, Türkçe ve İngilizce kaynaklara başvurdum.. Yıllar boyunca.

Kuran-i Kerim, Mukaddes Topraklar dururken neden Hicaz bölgesine vahi edildi!

Nasıl vahi edildi?

Nasıl ezberlendi?

Ne zaman yazıldı?

İçinde eksik veya fazladan yazılan bir şey var mıydı? Doğrusunu bilen var mı?

Yüce rabbimize tespih (hamd) getirirken neden rahatlıyoruz! Neden işimiz rast gidiyor!

Allah korkusunun vicdan üzerindeki etkileri nedir?

Hak nedir, kimindir?

Hakkımızı neye göre belirleyeceğiz, nefsimize göre mi, yoksa karşımızdaki kişide yarattığı etkiye göre mi?

Benim doğru bildiklerim başkası için yanlış olabilir mi?

Ve bunun gibi bir sürü konu.

İnanın bana bunlar çok gizemli konular ve bir yerde tıkanıp kalabilirsiniz çünkü bilginiz yetmeyebilir veya ruhunuz bu konuları büsbütün kavramaya hazır değildir ama hepsinden önce içerdiği ayetlerle Kuran-ı Kerim'in insanoğlunun yaşamına paralel gelişen bir mucize olduğu tartışmasız bir gerçektir, en azından Müslümanlar için. Sadece okuyup ve dinledikçe değil, aynı zamanda ilgimiz arttıkça ve din bilgimiz geliştikçe farklı anlamlar çıkarabileceğimiz müthiş bir kaynaktır.

Birçoğunuz bilir ki insanoğlunun akıl hayatı, sonsuz seçenekleri bulunan farklı alanlara ilgi duymakla başlar ve hayatını bu yönde kurgulamakla devam ettirir. Kimimiz bilime, sanata, spora veya siyasete yönelir, hatta belirli bir dönemde farklı bir alandan hoşlandığını fark ederek o konuya yönelir ve daha çok detay edinme gerekliliği duyar. Detaylara indikçe her şey karmaşık hale gelir ama bir süre sonra konular aydınlanmaya başladığında ve düğümler çözüldüğünde yetinmemeye ve daha fazlasını istemeye başlar. Tüm zorlukları aşıp bu seviyeye gelebilenlere din alanında Ermiş, bilim alanında Dahi, felsefe alanında ise Filozof derler.

Aklımız ermeye başladığı andan itibaren ölüm anımıza kadar bilmediğimiz ama ilgi duyduğumuz konularla karşılaştığımızda bilene danışır ve doğrusunu öğrenmeye çalışırız. Bunlar düşünen her canlının hayata dair ve bilinmeyen geleceğe olan merakıdır. Ancak bilgisini edindiğimiz bir konu baştan yanlış değerlendirilmişse ya da cahilliğin ağır bastığı bir dönemde doğru bilinen konularda yanlış kararlar alınmışsa ve biz hala bunları sürdürüyorsak!.. O zaman ne olacak?

Seçenekleri belirleyelim;

- Konuların doğru olduğunu düşünür ve bununla yaşamaya devam ederiz.

- Konuların yanlış olduğunun kanaatine varır, insanlara doğrusunu anlatmak ya da mantıkla ikna etmek için uğraşırız.

- Konuların yanlış veya doğru olduğunu anladığımızda üstüne kendi görüşlerimizi de katar ve kişisel çıkarlarımıza hizmet edecek hale getirir, bu haliyle insanlara aktarıp nemalanabiliriz.

Bunlar günlük hayatımızda rastladığımız şeylerdir, örneğin bir yalan anlatıldığında, yalan olduğu için ucu açık olur ve sürekli büyüyerek yayılır ta ki bir yerde patlayana kadar. Bundan daha vahim olanı da var. Anlatılan bir yanlışa inanırsınız o sizin için doğruluk teşkil eder ve onu şiddetle savunmaya başlarsınız, bunu yaparken de aslında inandıklarınıza değil de onu size aktarana hizmet etmiş olursunuz. Özetle bir konunun doğrusunu ve yanlışını anlatabilecek birilerine denk düşerseniz ne ala, aksi takdirde o kişilerin doğruları sizin doğrularınız olur, hayatınızı onların gölgesinde yaşar ve onların çıkarları için çabalarsınız. O kişiler ebediyete intikal etse de o yanlışlar öylece sürüp gider.

Ülkemizde konuşulan ana dil Türkçedir, insanlarımız Müslüman ama Arapça bilmiyor, nereden bilecek ki! Öğrenmek ve bu güzel inancı çocuklarına aktarmak istiyor ama ülkede imkânlar kısıtlı. İnsanlar çocuklarını Arapça kursu bulunmadığı için bu eğitimi veren Kuran kurslarına gönderiyor. Kursta hocalar, Kuran-i Kerimi ve Türkçe mealini öğretiyor ama neye göre?.. Kişisel olarak inandığı veya mensup olduğu mezhebin belirlediği yol haritasına göre. İyi de bu yol haritasına kim karar vermiş? Tabi ki cemaatlerin ileri gelenleri ve onlardan önce gelenler ama eskiler acaba yanlış değerleme yapmış olbilir mi ? Dinde bazı konular öğrenildiği şekilde yeni nesillere aktarılmış, hatalı olsa bile. Bunu aktaranlar acaba doğru mu yapıyoruz diye hiçbir zaman sorgulama imkânı bulamamış veya beyinleri küçükken yıkandığı için asıl gerçeklere perde çekmiş veya ulaşmak istememiş.

İslam dininin en önemli öğretilerinden biri kardeşliktir ama gelin görün ki Müslümanlar birbirinden nefret ediyorlar, birbirlerini öldürüyorlar. Birçok ülkede Müslümanlar "Allahu Ekber" deyip birbirilerini öldürüyorlar, sanki Müslümanın bir diğerini şehit etmesinin ahrette iki kat sevabı var! Ülkemizde bile İslam cemaatleri birbirini sevmez ve sürekli birbirilerini yiyorlar.

İyi de kim doğru, kim yanlış?

Aslında İslam, dini öğreti olarak çok güzel ve amacında; insanların hayatını iyi yaşamasını, diğerlerine faydalı işler yapmasını ve kendi ahretlerine iyi bir şekilde hazırlanmalarını sağlamaktır ama maalesef öyle olmuyor nitekim birçok mezhep kendini bir diğerinden üstün tutmuş, bu da cemaatlerine ve bireylerine yansımış. Hepsi rabbimize yakınlaştıran en iyi yolu çizdiğini, diğerlerinin ise yanlış yolda olduğu kanısındalar. Asıl kötü tarafı ise yaptıklarının doğru veya yanlış olduğuna kanaat getirmeden sadece inanmışlar çünkü kendileri de öyle bir zihniyetle yetişmişler.

İslam âlemi ne durumda?

Peygamberimizin (SAV) vefatına müteakip, İslam âlemini yönetme hususunda bir fikir ayrılığı yaşanmış (biz öyle biliyoruz) ve akabinde Müslümanlar ikiye ayrılmışlar. Bir tarafta Sahabenin yandaşları (ehlisünnet), diğerinde ise ehlibeyt ’in yandaşları ve özellikle hazreti Ali’ye gönülden bağlı olanlar ( günümüzde Şii ve Aleviler).

Bizler hala bu nedenle birbirimizi yiyoruz, kötülüyoruz, öldürüyoruz. İyi de Hz. Ali öldü, Sahabeler öldü, Hz. Hüseyin öldürüldü, Ömer de öldürüldü, onları öldürenler de öldü, halifelik dönemi de kapandı, İslam âlemi de bir daha tek yönetim çatısı altında birleşmeyecek. Biz hala neyin kavgasını yapıyoruz! Eskilerin hükmetme sevdası için verdikleri savaşı biz niye sürdürüyoruz! Onların savaşları İslam dinimize göre haramdır çünkü her ne sebeple olursa olsun hiçbir Müslüman başka bir Müslümanı öldürmez, bu çok büyük bir günahtır.

Hz. Ali bu savaşlar yaşanmasın, Müslüman kanı akmasın diye birçok fedakârlık yaptı ama biz hala savaşıyoruz.

Eminim ki Peygamber efendimizin, ehlibeyt ‘in, Hz. Ali ve İslam’ı o dönem şahlandıran tüm Müslümanların kemikleri sızlıyordur.

Irak’a bakın; Amerikan ordusu 100000 Iraklı öldürdüyse, Sünni – Şii çatışmalarında 1000000 Iraklı ölmüştür.

Libya’ya bakın; Şii mezheinden pek fazla insan olmasa da Sünni aşiretler birbirini yiyor. Keza Mısır’da.

Suriye’ye bakın; Alevi-Sünni çatışmalarında 100000 Müslüman’dan fazla insan öldü, çoğu kadın ve çocuk. Bu aralar Sünni ve Aleviler, aşırı dinci cemaatlerin gruplarına karşı birleşiyor… Ne garip!

Ülkemize bakın; Alenen olmasa da bir taraftan Sünni-Alevi, diğer taraftan İktidar ve İktidarda yer almayan diğer cemaatlerin çatışmaları var (Gezi parkı). Menfaat çarkı da dönünce cemaat içi kavgalar başladı. İktidar, hükümete karşı yapılan ve ihtilal niteliğinde sayılacak son operasyonla siyaseti dine alet etmemek gerektiğini ve ayrıca Brütüs'ü daha yeni anladı.

Hadi başka ülkelerde bunu yapan cahilleri geçtim çünkü onlar beni pek ilgilendirmiyor ama benim ülkemde ufku açık insanların bu tür kavgalara sürüklenmesini hazmedemiyorum. Yahudi ve Hristiyan’a gösterilen saygı Alevi’ye ve Başka cemaatlere mensup Sünnilere dahi neden gösterilmiyor!

Türkiye’de bulunan ve bir Allah’a inanan hangi dinden, mezhepten ve cemaatten olursa olsun neden birbirimizi sevmiyoruz! Neden cahil atalarımızın iktidar savaşlarını anlamsızca hala sürdürüyoruz! Sünni Cami’ye gidip rabbine dua edip namaz kılabildiği gibi, Yahudi sinagoga gitsin, Hıristiyan kilisesine gitsin, aynı şekilde Alevi Cem evine gitsin. Sonuçta hepimiz bir şekilde tek olan rabbimize ibadet etmiyor muyuz?

Türkiye’de Sünniler diğer dinleri ve mezhepleri sorguladığı gibi kendini sorgulaması gerekmiyor mu? Ya biz yanlış yolda isek! Ya biz Allah’a inanan diğerlerine karşı günah işliyor, ağızlarındaki lokmayı çalıyor veya onların iyi bir yaşam sürmelerini engelliyorsak! Bizim Sünni olarak bunu yapmaya hakkımız var mı, Elhasıl İslam Dininde Sünnilik, Şiilik veya Alevilik var mı?

İslam dinini, iktidar uğuruna mezheplere ayıranlar doğru mu yaptı? Yapmadıysa neden hala bunu savunuyor ve şiddeti körüklüyoruz! Savunmuyorsak neden barışmıyoruz! Neden Allah’ın bir kulu çıkıp İslam’ın tüm dünyadaki âlimlerini bir araya getirip orta payda anlaşmıyor ki!

Senin değil, benim görüşüm doğru diyeceklerine, Evet.. Siz de haklısınız, zamanında birbirimize hata yaptık ama o eskide kaldı, bundan böyle beraber barış içinde yaşayalım deseler ne olur! Herkesin çizdiği yol kendinin olsun, kim yanlış yapıyorsa Allah katında vebali de onun olsun. Kime ne!

Unutulmamalı ki, bir İnsan Sünni, Şii, Alevi, Hristiyan, yahudi veya dinsiz doğduysa bu Allahın taktiridir, insanoğlunun her şeyden önce buna saygı duyması ve diğerlerine eziyet etmekten korkması gerek.

En azından başka dinlerin maskarası olmaktan kurtularak, birbirimize destek vererek İslam dinini daha güzel yaşatamaz mıyız?

İleride aleviler iktidar olsa, bize aynı şekilde davransa! Camiye gitmeyeceksiniz, Cem evlerine gideceksiniz deseler! Başörtüsü takılmayacak deseler! Biz o zaman ne yaparız! Herhâlde kan gövdeyi küfürlü içerikürürdü. Hâlihazırdaki şartlarda iyi ki kan gövdeyi küfürlü içerikürmüyor ama Suriye’de küfürlü içerikürüyor çünkü bu dediğimi oradaki Aleviler Sünnilere yaptı ve bu yüzden bu hale geldiler. Kim kazançlı çıkacak dersiniz!

Ben söyleyebilirim; herkes kaybetti, binlerce insan öldü, binlercesi evsiz kaldı, ülkede başa kim gelirse gelsin o ülke 20 senede düzelmeyecek.

Diğer yandan Vahabiler, Mukaddes Kâbe’mizin yanına Zem Zem kulelerini dikti. Hangi Sünni çıkıp da; “Siz yanlış yaptınız, siz Müslüman dininde zengin ile fakir ayırımına çanak tuttunuz, meşakkat abidesi Kâbe’mizi turizm merkezi haline getirdiniz, Mekke-i Mükerreme ’yi Las Mekke (Las Vegas’a atfen) yaptınız, bundan böyle insanlar Kabe'mizin etrafında tavaf yaparken Zem Zem'i de tavaf edecekler ” dedi. Demez çünkü Suudi Arabistan paralı bir ülke ve bugünkü dünyamızda güç, dolayısıyla para konuşur. Bizim gücümüz ancak baskın olduğumuz Alevi din kardeşlerime ve azınlıkta olan diğer cemaatlere yeter.

Berbat bir durumumuz var ve gerçekleri herkes biliyor ama kimse konuşmuyor, herkes susuyor. Neden? Allah korkusu bu değildir. Atalarımızın yaptıklarına dayanarak, bilmeden veya yanlış olduğunu bildiğimiz halde birbirimize eziyet ediyoruz, birbirimizin üzerinden nemalanıyoruz.

Hocalarımıza Diyorum ki; “İslam’dan soğudum, Peygamber efendimizin vefatından beri Müslümanlar birbirini yiyor. Kardeşin kardeşi vurduğu, hakkını yediği, gözetmediği, çıkar için birbirini kullandığı bir dönemdeyiz. Bu mudur İslam”. Bana “maalesef Müslümanların arasına nifak girdi ama inancını sakın sarsma çünkü bu senin onlara değil Allah’a olan inancındır ve bu nedenle aranıza girecek hiç bir engele mahal bırakma” dediklerini duyar gibiyim.

Müslüman olarak Allah Teala ve ona ulaşmak için yol gösterici kitabı Kuran-i Kerim ve ahiret ‘ten başka bir gerçek olmadığını, iyisiyle kötüsüyle yaptıklarından dolayı elbet bir gün hesabın herkesten tek tek sorulacağını biliyorum.

Size de tavsiyem, İslam'ı öğrenirken bir çok kaynağa başvurun, Allah ile aranıza kimseyi sokmayın çünkü hiç kimse sizden üstün değildir. 

Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/islam-da-kar...gNo=441523
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular / Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Son Yorum Yazar: Anıtkabir
08-07-2013, 09:32 PM

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi