06-11-2015, 02:19 PM
Kerbela, insanlar tarafından çok bilinen bir isimdir. Özellikle İslam alemi tarafından tanınan bir yerdir. Kerbela'yı bilindik bir coğrafya yapan oranın doğal güzelliği veya zenginliği değil acısıdır. Her Müslüman tarafından susuzluk ve Hz. Hüseyin adıyla çağrışım yapar.
Acaba Kerbela hakkında yazılan resmi tarihe inanmalı mıyız?
Hz. Hüseyin'in katledildiği yer olarak bilinen bu kutsal coğrafyada yaşananlar ne yazık ki tarihi kaynaklarda yalan ve yanlış yazılmıştır. Her devlette tarihi iktidarlar yazar ve yazdığı tarihi toplumuna kendi yazdığı şekilde öğretir. Kerbela olayından sonra kurulan Emevi saltanatı kendi yaptığı bu zulmü gizlemek için gerçekleri çarpıtarak yazmıştır.
Çok güçlü bir şekilde, Kerbela'da yaşananları bir iktidar mücadelesi olarak vurgulamıştır. Gerçekten de halifeliği kuran Muaviye için dava saltanat davasıdır. Ancak Ehlibeyt için durum çok farklı ve kabul edilemezdir.
Kerbela'ya Dair Söylenen Bazı Yalanları İrdeleyelim:
Söylenen büyük yalanlardan biri Hz. Ali'nin 4. halife olduğudur. Bu yalanla Hz. Ali ile kendilerini aynı kefeye koymak ve gerçeği gizlemek amaçlanmıştır. Oysa Hz. Ali şehit edildikten sonra Halifeler dönemi başlamış ve Emevi sultanlığı kurulmuştur. İlk halife Ebu Bekir Sıddık, ikinci halife Ömer, üçüncü halife Osman'dır.
Kerbela'da yaşananlar hakkında söylenen büyük yalanlardan biri Hz. Ali'nin evinden çıkarken bir meczub tarafından kılıç darbesiyle ağır yaralandığı ve sonra da evinde yatağında kurtulamayarak şehit olduğudur.
Oysa Alevi toplumu tarih boyunca dönem dönem gelen pirlerinden, O'nun namazda Sıddık (Milcan) tarafından secdedeyken şehit edildiğini öğrenmiştir.
Bu Sıddık (Milcan), Hz. Ali'nin kundak içinde eşiğinde bulduğu bebektir.
Bu bebek Muaviye'nin karısı Havva'nındır. Muaviye'nin kızı Ayşe, Hz. Hasan'a kaçtığı için Muaviye hamile olan karısını evden kovmuş, doğum yapan Havva 'Hz. Ali sahip çıkar.' düşüncesiyle bebeğini O'nun eşiğine bırakmıştır.
Bu çocuk 7 yaşına gelince Muaviye'nin oğlu olduğunu öğrenir. Muaviye onu türlü yalanlarla kandırarak öfkelendirir ve Hz. Ali'yi namazda katletmesini sağlar.
Söylenen bir diğer büyük yalan ise Hz. Hüseyin'in halifelik davası uğrunda şehit düştüğüdür. Buna ne yazık ki Aleviler de inanmaktadır. Oysa Hz. Hüseyin, dedesi Hz. Muhammed'den kalan Kur'an uğrunda şehit düşmüştür.
Halifelik mücadelesi yalanıyla Muaviye, hem kendini gizlemiş hem de Hz. Hüseyin'in katledilmesini meşru bir zemine oturtmak istemiştir.
Kerbela'da yaşayan ve Hz. Hüseyin'in kesik başını saklayan Seyit Mitrullah'a Alevi literatürde Keşiş(Hristiyan din adamı) denmesi de bir diğer tarihi yalandır.
Keşiş bir Ehlibeyt evladı olup Hz. Hüseyin'in kesik başını Muaviye'ye vermemek için 5 oğlunu ve eşi ile kendi canını feda etmiştir. Cesetleri Körfez denizine atılmıştır.
Kerbela ile ilgili olarak tarihi kayıtlara geçmiş bir büyük yalan da Hz. Hasan'ın evindeki hizmetçiler tarafından zehirlendiğidir . Oysa Hz. Hasan'ı, Muaviye'nin kızı Ayşe ve Eşe zehirleyerek katletmişlerdir .
Kerbela yalanlarından biri de Ayşe'nin, peygamberimiz Hz. Muhammed'in eşi olduğudur. Gerçekte ise Ayşe Muaviye'nin kızıdır. Hz. Hasan'a kara sevdaya tutulmuş olup mübareğe kaçmıştır. Bu sayede Muaviye, Ehlibeyt'le yakınlaşma fırsatını kullanarak kızı Eşe ile Hz. Hasan'a zehir göndererek O'nu katletmiştir.
Emevinin resmi tarihine göre söylenen ve bütün dünyanın inandığı bir büyük yalan da Hz. Hüseyin'in savaş meydanında ödürüldüğüdür. Bu da onun ölümünü meşru kılıyor. Çünkü savaşta bir taraf yeniyorsa öbür taraf da yenilir ve sonuçlarına katlanır. Oysa gerçek çok farklıdır.
Hz. Hüseyin, Fırat'ta abdest alırken Muaviye'nin adamları tarafından balık ağıyla yakalanır. Bağlanarak yerlerde sürüklenir. Şam'da zindana kapatılır. Zindanda tutsak olduğu sürede Muaviye'nin adamları tarafından kendisinden dedesi Hz. Muhammed'den kalan Kur'an istenir. Amaçları Kur'anı yakıp yok etmek, Hz. Muhammed'in adını da nefesini de silmek ve Ehlibeyt'i ezmektir.
Bu tutsaklık 12 gün sürer, mübarek Kur'an'ı vermez ve son gün boynu ensesinden vurularak şehit edilir.
Kerbela konusunda resmi Emevi tarihinden miras kalan bir büyük yalan da Hz.Muhammed'in ve Hz. Ali'nin Ramazan orucu tuttuğudur. Uydurma hadislerle gelecek nesilleri buna inandırmışlardı r. Oysa Ramazan orucu Muaviye tarafından bu mübareklerin katlinden sonra, halifelik fermanıyla zorla tutturulan 30 günlük anlamsız bir oruçtur. Sonunda kutlattığı bayramın anlamı ise 'Amacıma ulaştım Ehlibeyt'i yok ettim, saltanata oturdum. ' sevincidir. Ehlibeyt ve Ehlibeyt'e bağlı olanların Kerbela Şehitleri için tuttukları yası mateme alternatif bir oruç icat edilmiştir.
Kerbela'da yaşayan ve orada katledilen Ehlibeyt nesli için söylenen bir büyük yalan da onların Arap olduğudur.
Hz. Muhammed, Hz. Ali nesli Horasandan Kerbela'ya göç eden Türk neslidir.
Babası putuperest kendi Hristiyan olan Muaviye'nin aslı Ermeni neslinden gelmedir. Bu gerçek, yapılan vicdansızlığın dayandığı temeli de görmemizi sağlıyor.
Kerbela konusunda söylenen bir büyük yalan ise (Ömer'in adaleti)dir.
Yukarıdaki zulümlerin tamamı Muaviye tarafından yapılmıştır. Tarihte bu olayların sorumlusu olduğunu gizlemek için adını Ömer olarak değiştirmiştir.
Ne adalet değil mi?
KERBELA
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Şahı Merdan sarsın oğlunu
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Ay tutulmuş güneş bize gülemez
Mekana ulaştı Ali dönemez
Hak Aslanı oldu kimse bilemez
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Görpedir kuzular bir bir dağıldı
Kabe kapısında yerin ayrıldı
Babayı görünce yavrum bayıldı
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Uzundur Kerbela bulunmaz daha
Yakışmaz bu zulüm o yüce Şaha
Arzu halim küfürlü içerikür büyük Allah'a
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Ümmügülsüm, Hüsniye hep sana ağlar
Şehriban, Zekine ciğerin dağlar
Ali ekber, Ali asker karalar bağlar
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Kerbela'yı sardı bir kara duman
Yetiş Hızır Atam halimiz yaman
Bugün hakikate ulaşsın ferman
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Al kana belenmiş yatıyor Ali
Güllerden nazikti pembeydi teni
Mürşit kapısıydı Allah'ın piri
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo.
Bildiren: Zöhre Ana
http://www.zohreanaforum.com/sercesme-ta...nlari.html
alevilik, alevi inancı, kerbela
Acaba Kerbela hakkında yazılan resmi tarihe inanmalı mıyız?
Hz. Hüseyin'in katledildiği yer olarak bilinen bu kutsal coğrafyada yaşananlar ne yazık ki tarihi kaynaklarda yalan ve yanlış yazılmıştır. Her devlette tarihi iktidarlar yazar ve yazdığı tarihi toplumuna kendi yazdığı şekilde öğretir. Kerbela olayından sonra kurulan Emevi saltanatı kendi yaptığı bu zulmü gizlemek için gerçekleri çarpıtarak yazmıştır.
Çok güçlü bir şekilde, Kerbela'da yaşananları bir iktidar mücadelesi olarak vurgulamıştır. Gerçekten de halifeliği kuran Muaviye için dava saltanat davasıdır. Ancak Ehlibeyt için durum çok farklı ve kabul edilemezdir.
Kerbela'ya Dair Söylenen Bazı Yalanları İrdeleyelim:
Söylenen büyük yalanlardan biri Hz. Ali'nin 4. halife olduğudur. Bu yalanla Hz. Ali ile kendilerini aynı kefeye koymak ve gerçeği gizlemek amaçlanmıştır. Oysa Hz. Ali şehit edildikten sonra Halifeler dönemi başlamış ve Emevi sultanlığı kurulmuştur. İlk halife Ebu Bekir Sıddık, ikinci halife Ömer, üçüncü halife Osman'dır.
Kerbela'da yaşananlar hakkında söylenen büyük yalanlardan biri Hz. Ali'nin evinden çıkarken bir meczub tarafından kılıç darbesiyle ağır yaralandığı ve sonra da evinde yatağında kurtulamayarak şehit olduğudur.
Oysa Alevi toplumu tarih boyunca dönem dönem gelen pirlerinden, O'nun namazda Sıddık (Milcan) tarafından secdedeyken şehit edildiğini öğrenmiştir.
Bu Sıddık (Milcan), Hz. Ali'nin kundak içinde eşiğinde bulduğu bebektir.
Bu bebek Muaviye'nin karısı Havva'nındır. Muaviye'nin kızı Ayşe, Hz. Hasan'a kaçtığı için Muaviye hamile olan karısını evden kovmuş, doğum yapan Havva 'Hz. Ali sahip çıkar.' düşüncesiyle bebeğini O'nun eşiğine bırakmıştır.
Bu çocuk 7 yaşına gelince Muaviye'nin oğlu olduğunu öğrenir. Muaviye onu türlü yalanlarla kandırarak öfkelendirir ve Hz. Ali'yi namazda katletmesini sağlar.
Söylenen bir diğer büyük yalan ise Hz. Hüseyin'in halifelik davası uğrunda şehit düştüğüdür. Buna ne yazık ki Aleviler de inanmaktadır. Oysa Hz. Hüseyin, dedesi Hz. Muhammed'den kalan Kur'an uğrunda şehit düşmüştür.
Halifelik mücadelesi yalanıyla Muaviye, hem kendini gizlemiş hem de Hz. Hüseyin'in katledilmesini meşru bir zemine oturtmak istemiştir.
Kerbela'da yaşayan ve Hz. Hüseyin'in kesik başını saklayan Seyit Mitrullah'a Alevi literatürde Keşiş(Hristiyan din adamı) denmesi de bir diğer tarihi yalandır.
Keşiş bir Ehlibeyt evladı olup Hz. Hüseyin'in kesik başını Muaviye'ye vermemek için 5 oğlunu ve eşi ile kendi canını feda etmiştir. Cesetleri Körfez denizine atılmıştır.
Kerbela ile ilgili olarak tarihi kayıtlara geçmiş bir büyük yalan da Hz. Hasan'ın evindeki hizmetçiler tarafından zehirlendiğidir . Oysa Hz. Hasan'ı, Muaviye'nin kızı Ayşe ve Eşe zehirleyerek katletmişlerdir .
Kerbela yalanlarından biri de Ayşe'nin, peygamberimiz Hz. Muhammed'in eşi olduğudur. Gerçekte ise Ayşe Muaviye'nin kızıdır. Hz. Hasan'a kara sevdaya tutulmuş olup mübareğe kaçmıştır. Bu sayede Muaviye, Ehlibeyt'le yakınlaşma fırsatını kullanarak kızı Eşe ile Hz. Hasan'a zehir göndererek O'nu katletmiştir.
Emevinin resmi tarihine göre söylenen ve bütün dünyanın inandığı bir büyük yalan da Hz. Hüseyin'in savaş meydanında ödürüldüğüdür. Bu da onun ölümünü meşru kılıyor. Çünkü savaşta bir taraf yeniyorsa öbür taraf da yenilir ve sonuçlarına katlanır. Oysa gerçek çok farklıdır.
Hz. Hüseyin, Fırat'ta abdest alırken Muaviye'nin adamları tarafından balık ağıyla yakalanır. Bağlanarak yerlerde sürüklenir. Şam'da zindana kapatılır. Zindanda tutsak olduğu sürede Muaviye'nin adamları tarafından kendisinden dedesi Hz. Muhammed'den kalan Kur'an istenir. Amaçları Kur'anı yakıp yok etmek, Hz. Muhammed'in adını da nefesini de silmek ve Ehlibeyt'i ezmektir.
Bu tutsaklık 12 gün sürer, mübarek Kur'an'ı vermez ve son gün boynu ensesinden vurularak şehit edilir.
Kerbela konusunda resmi Emevi tarihinden miras kalan bir büyük yalan da Hz.Muhammed'in ve Hz. Ali'nin Ramazan orucu tuttuğudur. Uydurma hadislerle gelecek nesilleri buna inandırmışlardı r. Oysa Ramazan orucu Muaviye tarafından bu mübareklerin katlinden sonra, halifelik fermanıyla zorla tutturulan 30 günlük anlamsız bir oruçtur. Sonunda kutlattığı bayramın anlamı ise 'Amacıma ulaştım Ehlibeyt'i yok ettim, saltanata oturdum. ' sevincidir. Ehlibeyt ve Ehlibeyt'e bağlı olanların Kerbela Şehitleri için tuttukları yası mateme alternatif bir oruç icat edilmiştir.
Kerbela'da yaşayan ve orada katledilen Ehlibeyt nesli için söylenen bir büyük yalan da onların Arap olduğudur.
Hz. Muhammed, Hz. Ali nesli Horasandan Kerbela'ya göç eden Türk neslidir.
Babası putuperest kendi Hristiyan olan Muaviye'nin aslı Ermeni neslinden gelmedir. Bu gerçek, yapılan vicdansızlığın dayandığı temeli de görmemizi sağlıyor.
Kerbela konusunda söylenen bir büyük yalan ise (Ömer'in adaleti)dir.
Yukarıdaki zulümlerin tamamı Muaviye tarafından yapılmıştır. Tarihte bu olayların sorumlusu olduğunu gizlemek için adını Ömer olarak değiştirmiştir.
Ne adalet değil mi?
KERBELA
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Şahı Merdan sarsın oğlunu
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Ay tutulmuş güneş bize gülemez
Mekana ulaştı Ali dönemez
Hak Aslanı oldu kimse bilemez
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Görpedir kuzular bir bir dağıldı
Kabe kapısında yerin ayrıldı
Babayı görünce yavrum bayıldı
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Uzundur Kerbela bulunmaz daha
Yakışmaz bu zulüm o yüce Şaha
Arzu halim küfürlü içerikür büyük Allah'a
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Ümmügülsüm, Hüsniye hep sana ağlar
Şehriban, Zekine ciğerin dağlar
Ali ekber, Ali asker karalar bağlar
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Kerbela'yı sardı bir kara duman
Yetiş Hızır Atam halimiz yaman
Bugün hakikate ulaşsın ferman
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo,
Al kana belenmiş yatıyor Ali
Güllerden nazikti pembeydi teni
Mürşit kapısıydı Allah'ın piri
Yetiş Ya Üseyin baban gidiyo.
Bildiren: Zöhre Ana
http://www.zohreanaforum.com/sercesme-ta...nlari.html
alevilik, alevi inancı, kerbela