09-24-2013, 02:00 AM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Demokratikleşme paketi"nde cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasına karşı çıkmasına Alevi kurumlarından tepki geldi. PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül, cemevlerinin Aleviler ve dünya kamuoyu nezdinde Alevilerin ibadethanesi olduğunu belirtirken, Meclis'in yapması gereken şeyin ise cemevlerinin ibadethane olduğunu kabul etmek olduğunu söyledi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise, "Demokratikleşme paketi"nde Alevilerin haklarına ilişkin çok yüksek bir beklentilerinin olmadığını dile getirdi.
Gülen cemaati ve İzzettin Doğan'ın Tuzluçayır'da yaptığı "[b]Cami-Cemevi-Aşevi" projesine Alevilerin tepkileri devam ederken, bir yandan da AKP hükümeti tarafından hazırlanan "Demokratikleşme paketi"nde Başbakan Erdoğan'ın cemevlerine resmi statü verilmesine karşı çıktığı ortaya çıktı. Birçok ilde de cemevlerinin yapımına izin verilmiyor. Alevi kurum temsilcileri cemevlerinin statüsü ve hükümetin yaklaşımını DİHA'ya değerlendirdi.[/b]
'DEDELERE MAAŞ VERİLMESİ GİBİ BİR TALEBİMİZ YOK'
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül, Erdoğan'ın açıklayacağı paketin içinde Türkiye'nin temel sorunlarına ilişkin önerilerin yer almasını düşündüklerini söyledi. Bülbül, "Aksi taktirde bu paketten demokrasi değil, demokrasi mücadelesi çıkar. Özellikle cemevilerine ilişkin, yine bazı demokratik taleplerimizin güya karşılanacağına ilişkin bölük pörçük açıklamalar yapılıyor. Kimi yerlerde cemevlerine ilişkin bizim gündemimiz de olmayan kavramlar kullanılırken, kimi yerlerde de değişik kavramlar kullanılıyor. Bu arada dedelerimize maaş verileceği gibi tanımlamalar yapılıyor. Bizim dedelerimize maaş verilmesi gibi bir talebimiz yok. Dedelerin de böyle bir talebi yok. Dolayısıyla bu hükümetin kendiliğinden uydurduğu bir şeydir. Alevi inancını yürütmekle mükellef Alevilikte vazgeçilmez bir kurum olan dedelik, pirlik kurumunun devlet memurluğu düzeyine indirgenmiş olması bu inanca yapılmış en büyük hakaretlerden biri olacak" dedi.
'CEMEVİ, CAMİNİN ALTERNATİFİYMİŞ TARTIŞMALARI YAPILMAMALI'
Cemevlerinin Aleviler nezdinde ve dünya kamuoyu nezdinde Alevilerin ibadethanesi olduğunun altını çizen Bülbül, bunun tartışmasız bir şey olduğunu söyledi. Meclis'in yapması gereken tek bir şeyin olduğuna işaret eden Bülbül, "Bu da cemevlerinin ibadethane olduğunu kabul etmesidir. Bu statüyü kabul ederken, bu yasal güvenceyi tanırken 'Cemevi caminin alternatifiymiş hani İslam'ın bir tek ibadethanesi varmış o da cami imiş' gibi bir tartışma yürütmek anlamsızdır. Bu tartışmalar bizi ilgilendirmiyor. Caminin statüsünü, İslam'ın ibadethanesini tartışmıyoruz. Biz demokratik bir talep ileri sürüyoruz" diye belirtti.
'CEMEVİ ALEVİLERİN İBADETHANESİDİR'
Türkiye'de yaşamakta olan yaklaşık 20 milyon Alevi kitlenin inançsal ve kültürel inançlarını karşılamak amacıyla bu taleplerini dillendirdiğini vurgulayan Bülbül, "Bu talebin adı cemevi Alevilerin ibadethanesidir. Dolayısıyla statü ve bakış açısı tanımlamada bu şekilde olmalıdır" diye belirtti. Son günlerde "İki hoca efendi" tarafından ortaya çıkarılan "Cami-Cemevi" projesinin bir asimilasyon politikası olduğunun altını çizen Bülbül, "Biz Sünnilerle aynı kamusal alanı, aynı yaşamsal alanı, aynı ekonomik alanı, aynı insani alanı paylaşıyoruz. Bizim Sünni toplumu ile bir derdimiz yok. Sünni toplumu da bizim taleplerimizi destekliyor. Sünni toplumu bizim haklarımızı ihlal etmedi. Devlet bizim haklarımızı ihlal etti. Dolayısıyla biz hoca efendilerden bir hak talebinde bulunmuyoruz. Hoca efendilerin yaptığı çalışmalarında gayri meşru ve etik olmadığını ifade ediyoruz" dedi.
'YAKIN SÜREDE KİTLESEL EYLEMLERİMİZİ BAŞLATACAĞIZ'
Alevi sorununun sadece cemevi ve zorunlu din dersi konuları gibi tartışmalarla sınırlandırılacak ve bu çerçeveye indirgenecek bir sorun olmadığını söyleyen Bülbül, Alevililiğin siyasi bir sorun olduğunun altını çizdi. Alevi sorununa bakış açısının hem siyasi hem kültürel hem de inançsal olması gerektiğine vurgu yapan Bülbül, "Bu boyutta makro düzeyde bakış açısı olmadığı sürece bu sorun çözülmez. AKP ve Sayın Başbakan 'tekçi' zihniyetten kurtulmadığı, Türkiye'de toplumu tekler üzerinde tanımlama batağına baktığı sürece bu sorunlar devam edecektir. Etnik anlamda inançsal anlamda Türkiye'nin çok büyük sorunları var. Kürt sorununun çözümden tutun Alevi sorunu, kadın sorunu gibi sorunlar var. Bu sorunların hepsi Başbakan'ın ve devletin geleneksel tekçi politikası ile alakalıdır. Bu tekçilik zihniyeti değişmediği, ırkçı asimilasyoncu yapı bir yana bırakılmadığı sürece bu tortu bu gericilik ve bu zihniyet devam edecek. Bu zihniyet devam ettiği sürece de bizim mücadelemiz devam edecektir. Yakın sürede kitlesel eylemlerimizi başlatacağız" diye belirtti.
'TÜRK- MÜSLÜMAN ANAYASASI OLARAK KAMUOYUNA GELİYORSA BU YENİ BİR ANAYASA DEĞİLDİR'
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise, Başbakan'ın cemevlerini, hukuki statüye kavuşturmak gibi bir derdinin olmadığını söyleyerek, "Başbakan'ın orada söylediği sözü doğru okumak lazım, Başbakan şunları söylüyor; 'Cemevileri ve Alevilerin talepleri ibadethane olması. Burası ibadethane olamaz, olsa olsa kültür merkezi, inanç merkezi olmalıdır.' Bu yeniden Aleviliği inkar etmektir. Cemevlerini kabul görmemesidir. Başbakan'dan bu söylemleri normal karşılıyoruz. Ama, kamuoyunda öyle bir hava yaratıldı ki; Cemevleri kültür merkezi ve inanç merkezi olarak algılanıyor. Devlet dizayn etmeye çalışıyor" dedi. Hükümetin bu yaklaşımlarını asimilasyon politikası olarak gördüğünü söyleyen Geçmez, yapılan asimilasyon politikalarının boşa çıkacağını ifade etti. 12 Eylül anayasasına ilişkin değerlendirme yapan Geçmez, "Yapılan değişikliklerle toplum oyalandırılıyor. Daha önce söylenen hiçbir şey yerine getirilmediği için, 12 Eylül anayasasının ruhuna hiç dokunulmuyor. Özgürlükler gittikçe daha da kısıtlanıyor. Kürtlerin anadilde eğitim hakkı yoksa, Alevilerin ibadethanesi yoksa, diğer yurttaşların kendilerini kabul gördükleri inançlar, özgürlükler, haklar bir anayasa da yoksa ve Türk- Müslüman anayasası olarak kamuoyuna geliyorsa bu yeni bir anayasa değildir" diye konuştu.
'ALEVİLERİN KENDİ İMKANLARI İLE YAPTIKLARI CEMEVLERİ ALEVİLERE LAYIK GÖRÜLMÜYOR'
Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne yazı yazdıklarını hatırlatan Geçmez, "Belediyeye kentsel dönüşüm kapsamında çalışmalar yaptıklarını hatırlatarak, 'Cemevi inşaatı yapmak istiyoruz. Onunla ilgili bir arsa tahsisi yapar mısınız?' diye başvurduk. Bize verilen cevap ise, 'Ankara il sınırları içerisinde cemevi yapmaya uygun kriter yok" denildi. Aynı yazıyı yazdığımız TOKİ ise, 'Camii ve kütüphane yaptık' yanıtını verdi. Alevilerin kendi imkanları ile yaptıkları cemevleri Alevileri layık görmüyorlar" dedi. Geçmez, Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin Dikmen Vadisi'ndeki kentsel dönüşümde gecekondularla birlikte orada bulunan cemevine de müdahale ettiğini belirterek, "Bir taraftan cemevlerine hoşgörüyle baktıklarını söyleyenler, bir taraftan da cemevlerini yıkmak için çaba sarf ediyorlar. Hiç samimi değiller" dedi. "Demokratikleşme paketi"nde Alevilerin haklarına ilişkin çok yüksek bir beklentilerinin olmadığını dile getiren Geçmez, "Bu paket ile halkı oyalayarak, kendi bildiklerini dayatacaklar" diye belirtti.
(Ankara/DİHA)
alevi haber, alevi haberleri,alevi forum
Gülen cemaati ve İzzettin Doğan'ın Tuzluçayır'da yaptığı "[b]Cami-Cemevi-Aşevi" projesine Alevilerin tepkileri devam ederken, bir yandan da AKP hükümeti tarafından hazırlanan "Demokratikleşme paketi"nde Başbakan Erdoğan'ın cemevlerine resmi statü verilmesine karşı çıktığı ortaya çıktı. Birçok ilde de cemevlerinin yapımına izin verilmiyor. Alevi kurum temsilcileri cemevlerinin statüsü ve hükümetin yaklaşımını DİHA'ya değerlendirdi.[/b]
'DEDELERE MAAŞ VERİLMESİ GİBİ BİR TALEBİMİZ YOK'
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül, Erdoğan'ın açıklayacağı paketin içinde Türkiye'nin temel sorunlarına ilişkin önerilerin yer almasını düşündüklerini söyledi. Bülbül, "Aksi taktirde bu paketten demokrasi değil, demokrasi mücadelesi çıkar. Özellikle cemevilerine ilişkin, yine bazı demokratik taleplerimizin güya karşılanacağına ilişkin bölük pörçük açıklamalar yapılıyor. Kimi yerlerde cemevlerine ilişkin bizim gündemimiz de olmayan kavramlar kullanılırken, kimi yerlerde de değişik kavramlar kullanılıyor. Bu arada dedelerimize maaş verileceği gibi tanımlamalar yapılıyor. Bizim dedelerimize maaş verilmesi gibi bir talebimiz yok. Dedelerin de böyle bir talebi yok. Dolayısıyla bu hükümetin kendiliğinden uydurduğu bir şeydir. Alevi inancını yürütmekle mükellef Alevilikte vazgeçilmez bir kurum olan dedelik, pirlik kurumunun devlet memurluğu düzeyine indirgenmiş olması bu inanca yapılmış en büyük hakaretlerden biri olacak" dedi.
'CEMEVİ, CAMİNİN ALTERNATİFİYMİŞ TARTIŞMALARI YAPILMAMALI'
Cemevlerinin Aleviler nezdinde ve dünya kamuoyu nezdinde Alevilerin ibadethanesi olduğunun altını çizen Bülbül, bunun tartışmasız bir şey olduğunu söyledi. Meclis'in yapması gereken tek bir şeyin olduğuna işaret eden Bülbül, "Bu da cemevlerinin ibadethane olduğunu kabul etmesidir. Bu statüyü kabul ederken, bu yasal güvenceyi tanırken 'Cemevi caminin alternatifiymiş hani İslam'ın bir tek ibadethanesi varmış o da cami imiş' gibi bir tartışma yürütmek anlamsızdır. Bu tartışmalar bizi ilgilendirmiyor. Caminin statüsünü, İslam'ın ibadethanesini tartışmıyoruz. Biz demokratik bir talep ileri sürüyoruz" diye belirtti.
'CEMEVİ ALEVİLERİN İBADETHANESİDİR'
Türkiye'de yaşamakta olan yaklaşık 20 milyon Alevi kitlenin inançsal ve kültürel inançlarını karşılamak amacıyla bu taleplerini dillendirdiğini vurgulayan Bülbül, "Bu talebin adı cemevi Alevilerin ibadethanesidir. Dolayısıyla statü ve bakış açısı tanımlamada bu şekilde olmalıdır" diye belirtti. Son günlerde "İki hoca efendi" tarafından ortaya çıkarılan "Cami-Cemevi" projesinin bir asimilasyon politikası olduğunun altını çizen Bülbül, "Biz Sünnilerle aynı kamusal alanı, aynı yaşamsal alanı, aynı ekonomik alanı, aynı insani alanı paylaşıyoruz. Bizim Sünni toplumu ile bir derdimiz yok. Sünni toplumu da bizim taleplerimizi destekliyor. Sünni toplumu bizim haklarımızı ihlal etmedi. Devlet bizim haklarımızı ihlal etti. Dolayısıyla biz hoca efendilerden bir hak talebinde bulunmuyoruz. Hoca efendilerin yaptığı çalışmalarında gayri meşru ve etik olmadığını ifade ediyoruz" dedi.
'YAKIN SÜREDE KİTLESEL EYLEMLERİMİZİ BAŞLATACAĞIZ'
Alevi sorununun sadece cemevi ve zorunlu din dersi konuları gibi tartışmalarla sınırlandırılacak ve bu çerçeveye indirgenecek bir sorun olmadığını söyleyen Bülbül, Alevililiğin siyasi bir sorun olduğunun altını çizdi. Alevi sorununa bakış açısının hem siyasi hem kültürel hem de inançsal olması gerektiğine vurgu yapan Bülbül, "Bu boyutta makro düzeyde bakış açısı olmadığı sürece bu sorun çözülmez. AKP ve Sayın Başbakan 'tekçi' zihniyetten kurtulmadığı, Türkiye'de toplumu tekler üzerinde tanımlama batağına baktığı sürece bu sorunlar devam edecektir. Etnik anlamda inançsal anlamda Türkiye'nin çok büyük sorunları var. Kürt sorununun çözümden tutun Alevi sorunu, kadın sorunu gibi sorunlar var. Bu sorunların hepsi Başbakan'ın ve devletin geleneksel tekçi politikası ile alakalıdır. Bu tekçilik zihniyeti değişmediği, ırkçı asimilasyoncu yapı bir yana bırakılmadığı sürece bu tortu bu gericilik ve bu zihniyet devam edecek. Bu zihniyet devam ettiği sürece de bizim mücadelemiz devam edecektir. Yakın sürede kitlesel eylemlerimizi başlatacağız" diye belirtti.
'TÜRK- MÜSLÜMAN ANAYASASI OLARAK KAMUOYUNA GELİYORSA BU YENİ BİR ANAYASA DEĞİLDİR'
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise, Başbakan'ın cemevlerini, hukuki statüye kavuşturmak gibi bir derdinin olmadığını söyleyerek, "Başbakan'ın orada söylediği sözü doğru okumak lazım, Başbakan şunları söylüyor; 'Cemevileri ve Alevilerin talepleri ibadethane olması. Burası ibadethane olamaz, olsa olsa kültür merkezi, inanç merkezi olmalıdır.' Bu yeniden Aleviliği inkar etmektir. Cemevlerini kabul görmemesidir. Başbakan'dan bu söylemleri normal karşılıyoruz. Ama, kamuoyunda öyle bir hava yaratıldı ki; Cemevleri kültür merkezi ve inanç merkezi olarak algılanıyor. Devlet dizayn etmeye çalışıyor" dedi. Hükümetin bu yaklaşımlarını asimilasyon politikası olarak gördüğünü söyleyen Geçmez, yapılan asimilasyon politikalarının boşa çıkacağını ifade etti. 12 Eylül anayasasına ilişkin değerlendirme yapan Geçmez, "Yapılan değişikliklerle toplum oyalandırılıyor. Daha önce söylenen hiçbir şey yerine getirilmediği için, 12 Eylül anayasasının ruhuna hiç dokunulmuyor. Özgürlükler gittikçe daha da kısıtlanıyor. Kürtlerin anadilde eğitim hakkı yoksa, Alevilerin ibadethanesi yoksa, diğer yurttaşların kendilerini kabul gördükleri inançlar, özgürlükler, haklar bir anayasa da yoksa ve Türk- Müslüman anayasası olarak kamuoyuna geliyorsa bu yeni bir anayasa değildir" diye konuştu.
'ALEVİLERİN KENDİ İMKANLARI İLE YAPTIKLARI CEMEVLERİ ALEVİLERE LAYIK GÖRÜLMÜYOR'
Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne yazı yazdıklarını hatırlatan Geçmez, "Belediyeye kentsel dönüşüm kapsamında çalışmalar yaptıklarını hatırlatarak, 'Cemevi inşaatı yapmak istiyoruz. Onunla ilgili bir arsa tahsisi yapar mısınız?' diye başvurduk. Bize verilen cevap ise, 'Ankara il sınırları içerisinde cemevi yapmaya uygun kriter yok" denildi. Aynı yazıyı yazdığımız TOKİ ise, 'Camii ve kütüphane yaptık' yanıtını verdi. Alevilerin kendi imkanları ile yaptıkları cemevleri Alevileri layık görmüyorlar" dedi. Geçmez, Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin Dikmen Vadisi'ndeki kentsel dönüşümde gecekondularla birlikte orada bulunan cemevine de müdahale ettiğini belirterek, "Bir taraftan cemevlerine hoşgörüyle baktıklarını söyleyenler, bir taraftan da cemevlerini yıkmak için çaba sarf ediyorlar. Hiç samimi değiller" dedi. "Demokratikleşme paketi"nde Alevilerin haklarına ilişkin çok yüksek bir beklentilerinin olmadığını dile getiren Geçmez, "Bu paket ile halkı oyalayarak, kendi bildiklerini dayatacaklar" diye belirtti.
(Ankara/DİHA)
alevi haber, alevi haberleri,alevi forum