Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Hacı Bektaş Veli...
#31

LOKMAN I PERENDE NİN HACI BEKTAŞ I VELİ

Hacı demesi

Sultan İbrahim-al-Sani, Hacı Bektaş’ı tahsil ettirmek istedi, bilgin bir adam aradı. Bu şehirde dediler, bilgin, üstün, keramet sahibi bir adam vardır; türkistan’ın doksandokuzbin pirinin piri Hace Ahmed Yesevi’nin halifelerindendir; adına Şeyh Lokman-ı Perende derler; Bektaş’a, ancak o, hocalık edebilir, onu hoca tayin ederseniz en doğru iştir bu. Sultan İbrahim, Bektaş-ı Horasani’ye Şeyh Lokman-ı Perende’yi hoca tayin etti. Şeyh Lokman, Hacı Bektaş’a, bilginin evveline ait söz söylerken Hacı Bektaş, sonundan haber vermedeydi.

Bir gün, Lokman-ı Perende, mektebe gelince gördü ki iki er gelmiş, biri, Bektaş’ın sağında oturmada, öbürü solunda; ona Kur’an öğretiyorlar, mektep, yüzlerinin nuruyla nurlanmış. Lokman, içeriye girer girmez bunlar, kayboluverdiler. Lokman, bu hale şaşırıp kaldı; kendi kendine acaba bunlar kimdir diyordu. Hacı Bektaş, mübarek ağzını açıp hoca dedi, biliyor musun, o iki nurlu zat kimler? Lokman, ama dedi, bildir, kimlerdir? Bektaş, sağımda oturan iki cihan güneşi Ceddim Muhammed Mustafa idi, solumda oturan, Tanrı aslanı, inananların Emiri Murtaza Ali. Biri, gelip zahir bilgisinden, öbürü batın bilgisinden bahsederler. Kur’an’ı belletirler bana. Lokman-ı Perende, Bektaş’ın bu sözlerini duyunca pek sevindi, gidip babası Sultan İbrahim’e anlattı. Sultan İbrahim, işitince neşelendi, Tanrıya şükürler etti.
§ Lokman-ı Perende, Türkistan’ın, doksandokuz bin pirlerinin piri Sultan Hace Ahmed Yesevi’nin halifesiydi, perendelik hizmetini, ona, Muhammed-i Hanefi oğlu Ahmed Yesevi vermişti.

Lokman-ı Perende, bir zaman, cezbeye tutulmuştu, dağlarda gezerdi. İmam Cafer-al-Sadık, hırkasını, Bayezid-i Bıstami’ye vermiş, Lokman’a göndermişti. Bayezid, araya araya onu, bir dağ başında buldu, hırkayı verdi, imam’ın selamını söyledi ve hırkayı, Lokman’a giydirdi. Lokman, Cezbelendi, kalkıp namaza başladı, bir rik’at namazı, tamam ondört yılda kıldı; Bayezid de öndört yıl, ayakta durdu. Lokman’ın ikinci rik’ate kalktığını görünce dayanamadı, yürüyüp gitti, imam Cafer’e vardı, Lokman’ın halini anlattı. İmam, Lokman, ikinci rik’atı kılıp bitirinceye dek dursaydın dedi, sende nasibini tam alırdın.

§ Lokman-ı Perende, birgün Bektaş’a bilgi öğretirken Bektaş’a dedi, dışarıya çık, bir ibrik su getir, abdest alayım. Bektaş, hocam dedi, bir nazar etseniz de mektebin içinde bir su çıkıp aksa, bizde dışardan su getirmeye muhtaç olmasak. Lokman, bizim buna gücümüz yetmez dedi. Bektaş, el kaldırıp dua etti, Lokman-ı Perende amin dedi. Bektaş, elini yüzüne sürüp secdeye kapandı. Hemen mektebin ortasından güzelim bir pınar çıktı, kapıya doğru akmaya başladı. Lokman-ı Perende, Hacı Bektaş’ın bu kerametini görünce sevinçle ya Hünkar dedi. Bu suretle Bektaş-i Veli’nin adı Bektaş Hünkar kaldı. Bektaş, secdeden kalkınca, gördü ki mektebin ortasından güzelim bir pınar çoşup akmada pınarın başında da susamlar bitmiş, latif çiçekler açmış. Bunu görünce tekrar secdeye vardı. Hünkar’ın kerametini Sultan İbrahim-al-Sani’ye haber verdiler. O da neşelendi. Tanrıya binlerce şükürler etti.

§ Lokman-ı Perende, hacca gitmişti. Tevaf etti, hac törenlerini yerine getirdi, Arafat’a çıkıp vakfeye durdu, yanındaki arkadaşlarına, bugün arife günü, şimdi bizim evimizde bişi pişirirler dedi. Lokman’ın sözü, Hünkar’a malüm oldu. Evde de gerçekten bişi pişirmedeydiler. Lokman’ın karısına, bir tepsiye bir kaç bişi koyun da verin bana dedi. Bir tepsiye bir kaş bişi koydular, Hünkar’a verdiler. Hünkar, tepsiyi aldı, göz yumup açıncayadek Şeyh Lokman’ı Perende’ye küfürlü içerikürüp sundu. Şeyh Lokman, bunu görünce hikmetini anladı. Arkadaşlarıyla bişiyi yedi, tepsiyi gizledi. Hac törenini bitirip Hicaz’dan döndü. Horasan’a yakın gelince bütün Nişabur halkı, Lokma-ı Perende’ye karşı çıktılar, haccın kutlu olsun dediler, mübarek elini öptüler. Lokman, Hacı dedi, Bektaş’dır, gidip Bektaş’ın elini öptü, kerametlerini bir bir haber verdi. Halk da bunu duyunca Bektaş’a baş eğdi, böylece adı, Hünkar Hacı Bektaş-al-Horasani oldu.

Kaynak: Vilayetname
Cevapla
#32

Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektâş-i Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.)
Durumu Hacı Bektâş-i Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektâş-i Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve ayni durumu Mevlâna'ya anlatır, Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder.
Adam aynı şeyi Hacı Bektâş-i Veli ‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlâna'ya bunun sebebini sorar.
Mevlâna şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektâş-i Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektâş-i Veli dergahı’na gider ve Hacı Bektâş-i Veli'ye, Mevlâna’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektâş-i Veli'ye sorar.
Hacı Bektâş-i Veli de şöyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlâna’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez.


alıntıdır...
Cevapla
#33

PİR HACI BEKTAŞİ'YE sormuşlar;
-Ya PİR dostun var mıdır?
Verdiği cevap:
-Evet benim üç dostum vardır..
Birisi evde kalır
Birisi yolda kalır
Birisi benimle gelır
Evde kalan malımdır.yolda kalan dostumdur.benimle gelen iyiliğimdir..
Cevapla
#34

"Biz kusur görmeyiz ki örtelim; kusur görenindir."
Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşî Veli
Cevapla
#35

Eğer Bir yeri Karanlık Görüyorsan,
Bil ki Perde Senin Gözündedir.

Hünkâr Bektaşi Veli
Cevapla
#36

Ey evladım!
Ömür sermayesini ganimetten say. Ganimet alarak ibadetle Hakkʼa yönel. İlimden silah yap. Öğrenmekten utanç duyma. Nefsinin kurtuluş yolunu ibadette ara. Öleceğin zamanı hatırla. Nefsine isteğini verme çünkü hep fazlasını ister. Kendini bilmeyi, kendine sermaye bil. Her işte Hakkʼtan yardım dile. Yasaklardan kaçınmanın faziletini sağlam bir kale bil. Dost görünen düşmandan çekin. Mağrur olan cahilden sakın. Görüp duymadan konuşma. Kimsenin ayıbını arama. Kendi ayıbına bak. Sözü mübalağa etme, kuşkusuz yalana düşersin. Cevap vermekte acele etme. Söze hemen başlama. Sorulmadan söyleme. Çağrılmadan gitme. Müşteri olmadıklarında söz satma, sonra sokağından geçen olmaz. Kendinden bahsetme. Yükselme arzusunu hırs bil. Koymadığın şeyi alma. Yapılmamışı yapılmış sayma. Kalbini şeytanın oyuncağı etme ki, nefis muhasebesinden gafil olmayasın. Kendine istemediğini başkalarına da isteme. İçte, uyanıktan da iyisi ol. Hırsın kölesi olma. Kimsenin rızasız ekmeğini yeme. Ekmeğini kimseden esirgeme. Dervîşlikten korkma. Nefsinin buyruğundan sakın. Nefsin esenliğini kaybetme. Düşman her ne kadar hâkîr de olsa, onu kolay lokma olarak görme. Bilgisizle aynı sofrada oturma. Boş yere gam çekme. Allahʼn dostluğunun, kalp kırmamaktan geçtiğini bil. Kendini kendi hâlinden gafil kılma. Dünya ve âhîret saadetinin bilginin sohbetinden olduğunu bil ve bilgisizlikten uzak dur çünkü sohbet tesir edicidir.
"Hûnkâr Hacı Bektâş-ı Velî Makâlât"
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular / Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Son Yorum Yazar: çerağ
12-26-2017, 11:03 PM
Son Yorum Yazar: çerağ
02-01-2016, 07:53 PM

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi