Sevgi varken, nefret niye,
Barış varken, savaş niye,
Kardeşlik varken, didişmek niye,
Dostluk varken, bağnazlık niye,
Özgürlük varken, tutsaklık niye,
Adalet varken, haksızlık niye....
"Pir Hacı Bektaşi Veli"
Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli buyuruyor ki:
Çerağ gibi doğru durabilmek, fitil gibi yanabilmek, yağ gibi eriyebilmek, ışık gibi nur saçabilmektir......
Çerağ, bilgidir ; bilginin ışığı da aydınlanmadır, ilahi ışıktan feyz almadır.
“Haksızlığa uğramazsın sahip isen eline,
Devasız dertlere düşmezsin sağlam isen beline,
Bu erenler buyruğudur canı gönülden dinle,
Belâlara uğramazsın, hâkim isen diline”
Hacı Bektaş Veli
Bazıları peygamber bakışlı bir imamın, uyuyan safları uyandıracağını umar. Beyhude düşünce! Gece ve gündüzü gösterecek tek liman aklındır.
(Pir Hûnkar Hacı Bektaş-ı Veli)
Hikmet arar isen özüne bir bak,
Arap’ta, Acem’de, Rum’da arama.
Hakikat nurunun aslı hakikat,
Aynada yansıyan nurda arama.
Özünü bilenler özrü silendir,
Turaplık rızayı teslim edendir.
Gerçek Abdal, Hakk’a hayran olandır,
Kibir ile gurur horda arama.
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
"Derviş, ilahi düşüncelere dalmalı,
Sevgi meyvelerini dermeli,
Ruhunu tevhid içinde tutmalı,
İlahi sırlara ulaşmaya gayret etmeli,
Başına ihlas tacı koymalı,
Huzura çıkma kemeri kuşanmalı,
İbadet bineğine binmeli,
Teklik makamına erebilmek için kulluk kırbacını eline alıp,
Gayret atını birlik meydanında koşturmalıdır.
Gönlünü tevhid suyu ile beslemeli,
Ruhunu Hakk'ın görüntü nurlanıyla, Işıklandırmalı insanın özü benim sırrımdır,
Ben de onun sırrıyım incisine kavuşmak için görüntü denizinde dalgıçlık yapmalıdır.."
Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Hünkâr'a bir gün, ikindi üstü, güzel yüzlü, tatlı özlü, Alevi saçlı, yeşil elbiseli bir azîz geldi.. Boz bir ata binmişti. Sarı İsmail karşıladı, atını tuttu.. O zat, teklifsizce doğru "Kızılca Halvet'e " yöneldi. İçeri girdi.
Saru İsmail, acaba bu atını tuttuğum er kim ola, şimdiye dek bunun gibi bir nurlu, yüzü güzel ve heybetli er görmedim diye düşünceye daldı.. O sırada halifelerden biri geldi.
-İsmail; "tut şu atı " diye atı ona verdi, Kızılca Halvet'in kapısına vardı. Baktı ki o aziz , Hünkâr'ın karşısında oturmakta. Tam bu esnada da Hünkâr; " ne yapalım Hızır'ım diyordu, "Ulu Tanrı, seni bu işe koşmuş, Tanrı kullarını zordan kurtarman gerek; şimdicek Karadeniz'de bir gemi batmak üzere, seni çağırdılar; sohbetini özlüyorum amma ne çare, tez dur, medetletine eriş, Tanrı izin verirse gene onurlanırız..
Hızır Peygamber, hemen kalktı, Saru İsmail, dışarda atı tuttu. Hızır, dışarı çıkınca İsmail, Hızır'ın üzengisini tuttu, öptü. Saru İsmail, baktı ki Hızır atını sıçrattığı gibi at, bir adımını Karahöyük'ün üstüne bastı, öbür adımda güneşle beraber dolundu, gözden kayboldu, yalnız karşıdan atın nalının parıltısı göründü..
Saru İsmail, vardı gördüğünü anlattı, Erenler Şahı Piri Hünkâr dedi; " bu giden Aziz kimdir..?
Piri Hünkar; " Kardeşimiz Hızır Peygamber'dir. Karadeniz'de bir gemi, batmak üzere, oraya imdada koştu; onun yürüyüşü böyledir, dedi.."
Saru İsmail Hızır'ı gördüğüne pek sevindi.."
Hacı Bektaş Veli
Hararet nârdadır, sacda değildir,
Keramet sendedir, tâcda değildir.
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.
Sakın, bir kimsenin gönlünü yıkma,
Gerçek erenlerin sözünden çıkma.
Eğer insan isen ölmezsin, korkma,
Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.
Gönül Kabesine girmesin hülya,
Nefsine hâkim ol düşme bed huya.
Kirleri arıtan baksana suya,
Hep yüzü yerlerde, bucda değildir.
Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız,
Her nefeste aşk ile yaratanı anarız.
Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör,
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız,
Güllerden koku almıştır, toprağımız taşımız.
Soframızda bulunan, lokmalar hep helâldir,
Yiyenlere nur olur, ekmeğimiz aşımız.
Hacı Bektaş Veli
Sakin ol kimsenin, gönlünü yıkma,
Gerçek erenlerin, sözünden çıkma
Eğer insan isen, ölmezsin korkma,
Âşığı kurt yemez, boşta değildir.
Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli