05-10-2016, 12:36 AM
Cemevlerine yasal statü ve genel bütçeden pay verilmesi talebiyle açılan davada AİHM’in, Alevileri haklı bulmasını değerlendiren İstanbul’un önde gelen cemevi başkanları Türkiye’nin sorunu kendi içinde çözmesinden yana olduklarını söylüyor.
Meltem Yılmaz
YENİ YÜZYIL GAZETESİ
AİHM’in cemevlerine yasal statü tanınması, elektrik, su gibi masraflarının devletçe ödenmesi, dedelere maaş bağlanmasını öngören kararını İstanbul’daki bazı cemevlerinin başkanları ile konuştuk.
Karacaahmet Sultan Derneği Başkanı Muharrem Ercan, konunun AİHM’e taşınmasını üzücü bulduğunu belirterek “Alevilerin sorunları AİHM kararı ya da ABD’nin raporları söylüyor diye çözülmemeli. Kendi içimizde çözmeliyiz. Burası bizim vatanımız” diyor. İbadethanelerinin yasal statüye kavuşmasını istediklerini belirten Ercan, “Bunu neden ABD ya da Avrupa söylesin? Bu bizim için üzücü’’ diye konuşuyor. Ercan, Karacaahmet Sultan Derneği’nin 1969’da kurulduğunu ve Türkiye’nin ilk kurulan Alevi derneği olduğunu belirtiyor. Ercan şunları anlatıyor: “Tek kuruş borcumuz yoktu, günü gününe ödüyorduk. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 2015 Mart ayında Dolmabahçe’de daveti üzerine bir araya geldik. Burada ‘Elektrik faturalarını ödemeyin, gerekli talimatları vereceğim’ dedi. Biz de buna güvenerek ödemedik. Bu süre zarfında fatura gelmeye devam etti.” Ercan, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın “AİHM kararının uygulamaya geçirilmemesi durumunda Aleviler yüz binlerce dava ile yargıyı kilitleyecek” açıklaması için de şunları söylüyor: “Türkiye’nin zarar görmesi bizim zarar görmemiz demek. AİHM ‘Vatandaşlarının yasal hakkını ver’ diyor. Vermezlerse bu sefer bizim başka yollar denememiz gerekecek. Biz devlet bizi olumlu karşılasın istiyoruz ancak devlet yetkilileri bu konuda adım atmak için sürekli olarak tarih erteliyor.”
Başbakanlığa bağlı özerk yapı
Kartal Cemevi Başkanı İsmail Saçlı da AİHM kararı için “Genel bütçeden pay almamızı içeren bu karar çok önemli. Bu çalıştaylarımızda da dile getirdiğimiz taleplerin başında geliyordu. Camilere yapılan elektrik, su, doğalgaz giderlerinin, personel masraflarının karşılanması gibi hizmetler cemevlerine verilmiyor. Diyanet, Alevi inancına hizmet küfürlü içerikürmüyor. Cemevlerinin bakımı, onarımı, faturaları, cenaze arabaları, dedesi, zakiri, çalışanları… Bunları Aleviler kendisi karşılıyor. Türkiye’deki nüfus oranımıza göre Alevilere pay verilmeli” değerlendirmesini yapıyor. Saçlı, “Diyanet’in içerisine girmeden Alevi Daire Başkanlığı, Alevi İslam Din Hizmetleri gibi bir isim ile Başbakanlığa bağlı özerk bir yapı oluşturulmalı. Kadroları biz belirlemeliyiz. Diyanet, kimi nerede görevlendireceğini bilemez. Alevilikte “el ele el hakk’a” hiyerarşi çok önemlidir. Bir dedeyi rehberlik görevindeki bir dedenin altına vermezsiniz. Devlet kontrol etmeli, biz tanzim etmeliyiz’’ diye konuşuyor.
Sağduyulu davranıyor
AİHM kararının ardından resmi bir açıklama yapılmadığını belirten Saçlı, “Gizli kapalı bir çalışma yapıldığını biliyoruz” diyor. Saçlı, “AİHM kararı ile kazandığımız haklarımız var. Biz tekrar hukuku zorlarız. Toplumsal baskı için ise Aleviler sokak eylemlerine başlayabilir. Bugün biz yöneticiler olarak çok daha sağduyulu davranıyoruz. Başka yöneticiler olsa yüz binleri Meclis’e yığabilir. Ancak biz ülkemizin kritik döneminde tabanımızı frenliyoruz. Bunu bizim değil devletin düşünmesi gerekiyor. Sağduyulu ve çözüm odaklı bir yaklaşım ile Türkiye bu sorunu çözmeli” diye konuşuyor. Saçlı, “Daha önce ortaya ‘irfan merkezi’ meselesi ortaya atılmıştı. Yani cemevlerine ibadethane statüsü getirmeden irfan merkezleri adı altında cemevlerinin yanında bazı tarikatlara da düzenleme yapılacağı konuşuluyordu. Biz cemevine neden irfan merkezi diyelim ki?” diye soruyorr. Kartal Cemevi Vakfı alanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilmiş ve sosyal tesis olarak görünüyor, Saçlı’nın verdiği bilgiye göre haftada yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor.
‘Cemevine gelenlerin yüzde 10’u Sünni’
ŞAHKULU Sultan Kulliyesi Vakfı Başkanı Mehmet Çamur ise diğer dernek başkanlarından farklı düşünüyor. Çamur, genel bütçeden pay alınmasına karşı olduğunu söyleyerek farklı bir çözüm öneriyor. Çamur, “Tüm giderlerimiz 22 yıldır vakıf tarafından karşılanıyor, devletten hiçbir şekilde bir kuruş almadık ve talep de etmedik. Para talep etmek laiklik anlayışımıza ters düşer. Kim ibadeti yapıyorsa giderlerini kendisi karşılamalı. Aleviler ibadet yapıyor ise bu hizmetlerin parasını kendi ödemeli’’ diyor. “Devlet dini finanse etmemeli” diyen Çamur, “Biz Şahkulu Vakfı olarak genel bütçeden para talep etmiyoruz. Bu konuda diğer Alevi örgütlerinden farklı düşünüyoruz. Devlet faturaları almıyorum dese de biz ödeyeceğiz. Camiye giden yurttaşlarımız da kendi giderlerini ödemeli. Ben neden bunu ödeyeyim? Bunun en pratik yolu Almanya’daki sistem. Devlet ‘Katolik misin, Protestan mısın?’ diye soruyor. Kişinin onayıyla maaş bordrosuna göre bir miktar kesiliyor. Protestan’ın parası Protestan fonuna, Katolik olanın parası Katolik fonuna yatıyor. Türkiye’de de buna benzer bir sistem olması gerek. Devlet ise bu fonun nasıl kullanıldığını denetlemeli. Ne Aleviler diğer yurttaşların parasını kullanmalı ne de Sünni yurttaşlar Aleviler’in parasını kullanmalı. Laik sistem esas alınmalı” diye konuşuyor.
Devletin kiracısıyız
Çamur, “Genel bütçeden pay hakkımız diyorlar, bizim tek hakkımız bu değil ki. Biz en başta eşit yurttaşlık ilkesinin yaşama geçirilmesini istiyoruz. Bizim inancımız dernek ve vakıflar adı altında temsil ediliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Gülünç bir durum’’ ifadelerini kullanıyor. Şahkulu Sultan Kulliyesi Vakfı’nın arazisi Mülkiyet Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. Çamur, “Burası tamamen izbe bir haldeydi, tek kuruş almadan onarıp halkın hizmetine sunduk. 2015 yılı sonunda tahsis süremiz doldu ve henüz yenilenmedi. Vakıflar Genel Müdürü herhangi bir sorun olmadığın söyledi ancak 4 aydır sorun çözülmedi. Her ay 5 bin 300 lira tahsis bedeli yani kira ödüyoruz. Devletin kiracısı konumundayız’’ diye konuşuyor. Şahkulu Sultan Kulliyesi Vakfı Başkanı Çamur, Şahkulu’nu haftada yaklaşık 7 bin kişinin ziyaret ettiğini belirterek “Buraya gelenlerin en az yüzde 10’u Sünni vatandaş. Vakfa bağış yapıyorlar, kurban kesiyorlar. Şu an burada Sünni bir vatandaş lokma dağıtıyor. Burası bir barış kapısı. Türkiye Alevi meselesi toplumsal barış içerisinde çözmeli” diyor.
YENİ YÜZYIL GAZETESİ
Meltem Yılmaz
YENİ YÜZYIL GAZETESİ
AİHM’in cemevlerine yasal statü tanınması, elektrik, su gibi masraflarının devletçe ödenmesi, dedelere maaş bağlanmasını öngören kararını İstanbul’daki bazı cemevlerinin başkanları ile konuştuk.
Karacaahmet Sultan Derneği Başkanı Muharrem Ercan, konunun AİHM’e taşınmasını üzücü bulduğunu belirterek “Alevilerin sorunları AİHM kararı ya da ABD’nin raporları söylüyor diye çözülmemeli. Kendi içimizde çözmeliyiz. Burası bizim vatanımız” diyor. İbadethanelerinin yasal statüye kavuşmasını istediklerini belirten Ercan, “Bunu neden ABD ya da Avrupa söylesin? Bu bizim için üzücü’’ diye konuşuyor. Ercan, Karacaahmet Sultan Derneği’nin 1969’da kurulduğunu ve Türkiye’nin ilk kurulan Alevi derneği olduğunu belirtiyor. Ercan şunları anlatıyor: “Tek kuruş borcumuz yoktu, günü gününe ödüyorduk. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 2015 Mart ayında Dolmabahçe’de daveti üzerine bir araya geldik. Burada ‘Elektrik faturalarını ödemeyin, gerekli talimatları vereceğim’ dedi. Biz de buna güvenerek ödemedik. Bu süre zarfında fatura gelmeye devam etti.” Ercan, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın “AİHM kararının uygulamaya geçirilmemesi durumunda Aleviler yüz binlerce dava ile yargıyı kilitleyecek” açıklaması için de şunları söylüyor: “Türkiye’nin zarar görmesi bizim zarar görmemiz demek. AİHM ‘Vatandaşlarının yasal hakkını ver’ diyor. Vermezlerse bu sefer bizim başka yollar denememiz gerekecek. Biz devlet bizi olumlu karşılasın istiyoruz ancak devlet yetkilileri bu konuda adım atmak için sürekli olarak tarih erteliyor.”
Başbakanlığa bağlı özerk yapı
Kartal Cemevi Başkanı İsmail Saçlı da AİHM kararı için “Genel bütçeden pay almamızı içeren bu karar çok önemli. Bu çalıştaylarımızda da dile getirdiğimiz taleplerin başında geliyordu. Camilere yapılan elektrik, su, doğalgaz giderlerinin, personel masraflarının karşılanması gibi hizmetler cemevlerine verilmiyor. Diyanet, Alevi inancına hizmet küfürlü içerikürmüyor. Cemevlerinin bakımı, onarımı, faturaları, cenaze arabaları, dedesi, zakiri, çalışanları… Bunları Aleviler kendisi karşılıyor. Türkiye’deki nüfus oranımıza göre Alevilere pay verilmeli” değerlendirmesini yapıyor. Saçlı, “Diyanet’in içerisine girmeden Alevi Daire Başkanlığı, Alevi İslam Din Hizmetleri gibi bir isim ile Başbakanlığa bağlı özerk bir yapı oluşturulmalı. Kadroları biz belirlemeliyiz. Diyanet, kimi nerede görevlendireceğini bilemez. Alevilikte “el ele el hakk’a” hiyerarşi çok önemlidir. Bir dedeyi rehberlik görevindeki bir dedenin altına vermezsiniz. Devlet kontrol etmeli, biz tanzim etmeliyiz’’ diye konuşuyor.
Sağduyulu davranıyor
AİHM kararının ardından resmi bir açıklama yapılmadığını belirten Saçlı, “Gizli kapalı bir çalışma yapıldığını biliyoruz” diyor. Saçlı, “AİHM kararı ile kazandığımız haklarımız var. Biz tekrar hukuku zorlarız. Toplumsal baskı için ise Aleviler sokak eylemlerine başlayabilir. Bugün biz yöneticiler olarak çok daha sağduyulu davranıyoruz. Başka yöneticiler olsa yüz binleri Meclis’e yığabilir. Ancak biz ülkemizin kritik döneminde tabanımızı frenliyoruz. Bunu bizim değil devletin düşünmesi gerekiyor. Sağduyulu ve çözüm odaklı bir yaklaşım ile Türkiye bu sorunu çözmeli” diye konuşuyor. Saçlı, “Daha önce ortaya ‘irfan merkezi’ meselesi ortaya atılmıştı. Yani cemevlerine ibadethane statüsü getirmeden irfan merkezleri adı altında cemevlerinin yanında bazı tarikatlara da düzenleme yapılacağı konuşuluyordu. Biz cemevine neden irfan merkezi diyelim ki?” diye soruyorr. Kartal Cemevi Vakfı alanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilmiş ve sosyal tesis olarak görünüyor, Saçlı’nın verdiği bilgiye göre haftada yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor.
‘Cemevine gelenlerin yüzde 10’u Sünni’
ŞAHKULU Sultan Kulliyesi Vakfı Başkanı Mehmet Çamur ise diğer dernek başkanlarından farklı düşünüyor. Çamur, genel bütçeden pay alınmasına karşı olduğunu söyleyerek farklı bir çözüm öneriyor. Çamur, “Tüm giderlerimiz 22 yıldır vakıf tarafından karşılanıyor, devletten hiçbir şekilde bir kuruş almadık ve talep de etmedik. Para talep etmek laiklik anlayışımıza ters düşer. Kim ibadeti yapıyorsa giderlerini kendisi karşılamalı. Aleviler ibadet yapıyor ise bu hizmetlerin parasını kendi ödemeli’’ diyor. “Devlet dini finanse etmemeli” diyen Çamur, “Biz Şahkulu Vakfı olarak genel bütçeden para talep etmiyoruz. Bu konuda diğer Alevi örgütlerinden farklı düşünüyoruz. Devlet faturaları almıyorum dese de biz ödeyeceğiz. Camiye giden yurttaşlarımız da kendi giderlerini ödemeli. Ben neden bunu ödeyeyim? Bunun en pratik yolu Almanya’daki sistem. Devlet ‘Katolik misin, Protestan mısın?’ diye soruyor. Kişinin onayıyla maaş bordrosuna göre bir miktar kesiliyor. Protestan’ın parası Protestan fonuna, Katolik olanın parası Katolik fonuna yatıyor. Türkiye’de de buna benzer bir sistem olması gerek. Devlet ise bu fonun nasıl kullanıldığını denetlemeli. Ne Aleviler diğer yurttaşların parasını kullanmalı ne de Sünni yurttaşlar Aleviler’in parasını kullanmalı. Laik sistem esas alınmalı” diye konuşuyor.
Devletin kiracısıyız
Çamur, “Genel bütçeden pay hakkımız diyorlar, bizim tek hakkımız bu değil ki. Biz en başta eşit yurttaşlık ilkesinin yaşama geçirilmesini istiyoruz. Bizim inancımız dernek ve vakıflar adı altında temsil ediliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Gülünç bir durum’’ ifadelerini kullanıyor. Şahkulu Sultan Kulliyesi Vakfı’nın arazisi Mülkiyet Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. Çamur, “Burası tamamen izbe bir haldeydi, tek kuruş almadan onarıp halkın hizmetine sunduk. 2015 yılı sonunda tahsis süremiz doldu ve henüz yenilenmedi. Vakıflar Genel Müdürü herhangi bir sorun olmadığın söyledi ancak 4 aydır sorun çözülmedi. Her ay 5 bin 300 lira tahsis bedeli yani kira ödüyoruz. Devletin kiracısı konumundayız’’ diye konuşuyor. Şahkulu Sultan Kulliyesi Vakfı Başkanı Çamur, Şahkulu’nu haftada yaklaşık 7 bin kişinin ziyaret ettiğini belirterek “Buraya gelenlerin en az yüzde 10’u Sünni vatandaş. Vakfa bağış yapıyorlar, kurban kesiyorlar. Şu an burada Sünni bir vatandaş lokma dağıtıyor. Burası bir barış kapısı. Türkiye Alevi meselesi toplumsal barış içerisinde çözmeli” diyor.
YENİ YÜZYIL GAZETESİ