06-23-2016, 12:05 AM
Türk halk şiirinin ortaya çıkışında ve yaşamasında çok önemli katkısı olan Alevi aşıklık geleneği diğer bir adıyla zakirlik, Alevi toplumunun ibadet biçimi olan cemlerin temel öğelerinden birisidir. Çünkü zakirler cemde dedenin en yakın yardımcısıdır. Bir bakıma cemi dede ile yöneten kişidir.
Zakir, dedenin himmetini (iznini) alarak saza başlar. On iki hizmetin yerine getirilişinde deyiş ve düvazları saz ile seslendirerek, hizmetlerin yapılmasına katkı sunar. Örneğin Kerbela bölümünde mersiyeler ile, cem birlemede miraçlama ile, ayrıca tevhit ve semahlar okuyarak cemde bulunanlara büyük coşkunluk verir. Sazsız ve sözsüz cem olmaz. Cemlerde zakirlerin elindeki sazı Aleviler “Telli Kur’an” olarak ta tanımlarlar.
Zakir, Alevilerce cem ibadetinde deyişleri saz eşliğinde söyleyen ve bu statüye çekirdekten, başka bir deyişle kuşaktan kuşağa sözlü aktarma yolu ile yetişerek gelen ozanlardır. Zakirlerin binlerce deyiş, düvaz, mersiye,miraçlama ve semahları belleğinde tuttukları düşünülürse her birinin ayrı bir araştırma konusu olduğu birçok çevrece belirtilmektedir.
Zakirlerin belleğinde tuttuğu deyişler hem önceki etkili ozanların deyişlerinden, hem de kendi ürettiği ilahi şiirlerden oluşur. Zakirlerin etkilendiği ozanların başında yedi ulu aşık olarak adlandırılan Nesimi, Hatayi, Fuzuli, Virani, Pir Sultan, Kul Himmet ve Yemini başı çekmektedir. Deyişlerin konusu ise daha çok Hak-Muhammed-Ali, On iki İmam, Ehlibeyt, Kerbela, İmam Hüseyin, Hacı Bektaş ve diğer Alevi erenlerin yanı sıra; Musa, Davut, İbrahim ve İsmail gibi Yahudilik ve Hıristiyanlık peygamberleri Muhammed, Ali ile beraber övülmektedir.
Cemlerde gerek âşıklar tarafından saz ile, gerekse dede tarafından söz ile okunan deyiş ve düvazlarda, onu yazan kişinin mahlasının geçtiği satır (bu bölüme şahbeyit de denir) okunurken sağ el göğüse değdirilerek bir saygı ifadesi olarak selamlanır. Eğer bu şahbeyit, yedi Hak Âşığından birisine ait ise, sağ el işaret parmağı dudağa değdirildikten sonra göğüse küfürlü içerikürülerek niyazlanır.
Aşıklık kurumu günümüzde geleneksel çizgisini korumakla birlikte, geçmişteki inanç temelli özelliğini kaybetmektedir. Kentli ve biraz da eğitimli olan gençler saz çalmaya ve deyiş söylemeye ilgi duymakla beraber, cemlerde ve muhabbet ortamlarında yetişmedikleri için, Aşıklığı bir çeşit sahne sanatçılığı gibi algılamakta, aşıklığın gerektirdiği edebi bilgi ve terminolojiden uzak kalmaktadır.
Her saz çalıp deyiş söyleyen kişi aşık olamaz, cemde aşık (Zakir) olmak inanç sağlamlığı gerektirir. Alevi inancı zayıf olan bir kimse ne kadar iyi saz çalarsa çalsın ona zakir diyemeyiz.
Kaynak:
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi / 2010 / 56
DÜNKÜ VE BUGÜNKÜ ALEVİLİK
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU
Zakir, dedenin himmetini (iznini) alarak saza başlar. On iki hizmetin yerine getirilişinde deyiş ve düvazları saz ile seslendirerek, hizmetlerin yapılmasına katkı sunar. Örneğin Kerbela bölümünde mersiyeler ile, cem birlemede miraçlama ile, ayrıca tevhit ve semahlar okuyarak cemde bulunanlara büyük coşkunluk verir. Sazsız ve sözsüz cem olmaz. Cemlerde zakirlerin elindeki sazı Aleviler “Telli Kur’an” olarak ta tanımlarlar.
Zakir, Alevilerce cem ibadetinde deyişleri saz eşliğinde söyleyen ve bu statüye çekirdekten, başka bir deyişle kuşaktan kuşağa sözlü aktarma yolu ile yetişerek gelen ozanlardır. Zakirlerin binlerce deyiş, düvaz, mersiye,miraçlama ve semahları belleğinde tuttukları düşünülürse her birinin ayrı bir araştırma konusu olduğu birçok çevrece belirtilmektedir.
Zakirlerin belleğinde tuttuğu deyişler hem önceki etkili ozanların deyişlerinden, hem de kendi ürettiği ilahi şiirlerden oluşur. Zakirlerin etkilendiği ozanların başında yedi ulu aşık olarak adlandırılan Nesimi, Hatayi, Fuzuli, Virani, Pir Sultan, Kul Himmet ve Yemini başı çekmektedir. Deyişlerin konusu ise daha çok Hak-Muhammed-Ali, On iki İmam, Ehlibeyt, Kerbela, İmam Hüseyin, Hacı Bektaş ve diğer Alevi erenlerin yanı sıra; Musa, Davut, İbrahim ve İsmail gibi Yahudilik ve Hıristiyanlık peygamberleri Muhammed, Ali ile beraber övülmektedir.
Cemlerde gerek âşıklar tarafından saz ile, gerekse dede tarafından söz ile okunan deyiş ve düvazlarda, onu yazan kişinin mahlasının geçtiği satır (bu bölüme şahbeyit de denir) okunurken sağ el göğüse değdirilerek bir saygı ifadesi olarak selamlanır. Eğer bu şahbeyit, yedi Hak Âşığından birisine ait ise, sağ el işaret parmağı dudağa değdirildikten sonra göğüse küfürlü içerikürülerek niyazlanır.
Aşıklık kurumu günümüzde geleneksel çizgisini korumakla birlikte, geçmişteki inanç temelli özelliğini kaybetmektedir. Kentli ve biraz da eğitimli olan gençler saz çalmaya ve deyiş söylemeye ilgi duymakla beraber, cemlerde ve muhabbet ortamlarında yetişmedikleri için, Aşıklığı bir çeşit sahne sanatçılığı gibi algılamakta, aşıklığın gerektirdiği edebi bilgi ve terminolojiden uzak kalmaktadır.
Her saz çalıp deyiş söyleyen kişi aşık olamaz, cemde aşık (Zakir) olmak inanç sağlamlığı gerektirir. Alevi inancı zayıf olan bir kimse ne kadar iyi saz çalarsa çalsın ona zakir diyemeyiz.
Kaynak:
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi / 2010 / 56
DÜNKÜ VE BUGÜNKÜ ALEVİLİK
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU